Katılımcı (64905), İzmir Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Entegrasyon Merkezi Yarışması

MİMARİ PROJE RAPORU

Coğrafyada uzaklıklar nasıl Greenwich meridyeninden başlıyorsa, bu yerlerde de mesafeler demiryoluna göre hesaplanırdı.

Trenler ise doğudan batıya, batıdan doğuya gider gelir… gider gelirdi… Cengiz Aytmatov

Bireyin benliğini ortaya koyması, özgürlüğünü yaşayabilmesi, gündelik hayatında kendisine sunulan seçenekliliğin boyutları, yaşadığı karşılaşmalar, bir araya geldiği şeyler ve bu bir arada bulunma haline olanak tanıyan “yer”; toplumsallığı üreten, ortak bilincin ve kültürün oluşmasına farklı bir anlayış getiren mekansallığı doğurur. Evrilen, hem fiziksel hem de popülasyon bağlamında gelişimine devam eden şehir mekanında habitatıyla ilişkisi giderek azalan, ekolojik bağları zayıflayan toplum, bütün bu kırılgan yapı içerisinde mekan sürekliliği ve işlerliğinin devamı için bir yolculuk içinde bulur kendini.

İzmir’in coğrafi olarak en belirgin özelliği bir kıyı kenti oluşunda saklıdır. Toplumsal ve kültürel yapının oluşmasında önemli bir yere sahip olan deniz–kent ilişkisi zamanla azalmaya başlamış, deniz kirliliği, kıyıya paralel uzanan yollar, kıyı dolguları bu kopuşun temelini oluşturmuştur.

Halkapınar, Atatürk Stadyumu çevresi, Eski Otobüs Terminali, Metro – İzban istasyon geçidi, Spor Kompleksi ve Kordon’a kadar uzanan bir sosyal habitatı rolünü üstlenmiştir. Proje alanı Otobüs, İzban, İzmir Metro ve Tramvay ile yapılması planlanan hızlı tren hattının ekotonunda bir düğüm noktası olarak yer alır. Eskiden Şehir Otogarı ve günümüzde Eshot Tamirhanesi olarak kullanılan proje alanı, Şehitler ve 2844 caddelerine cephelidir.

Liman kentlerinde önemi büyük olan kıyı iletişiminin sağlanması, yayalaştırmanın, metronun, hafif raylı sistemlerle toplu taşımanın teşviki ve iç kesimlere uzanan nitelikli kullanım alanlarının oluşturulması açısından proje alanı; kenti uluslararası boyutta diğer kentlerle rekabet ettirebilecek ve yeni bir çekim merkezi oluşturabilecek bir konumda yer alır.

Kent içinde farklı ulaşım olanaklarının entegrasyonunu sağlayan proje yolculuğun daha kısa sürede olmasını, aktarma yapılacaksa bunun daha kolay bir halde gerçekleştirilmesini ve tüm bu değişim yaşanırken kullanıcıya sunduğu duraklama noktaları, hayatın devinimine verdiği molaları ve içinden geçilen –dahil olunan hikayeleriyle bir deneyim nodu olarak tasarlandı.

İçinde birçok işlevi bulunduran bir “yer” olarak şehre bir katalizör etkisi yapar; kentin beyinciği rolünü üstlenen alan entegre olduğu ve entegresini sağladığı sistemleriyle, kentin dengesini sağlayarak işlevselleşir. Bir dağıtım şebekesi gibi kendine özgü çalışmasını sürdürür; durmak, farkına varmak, yavaşlamak aslında kontrol ettiği şeylerin doğasını açık bir şekilde kullanıcısına sunmak üzere orda bekler, ulaştıran, kavuşturan bir yapı olması aslında onun da bir “yol” olduğu gerçeğini değiştirmez. İki nokta arasında gelenlere, gidenlere ve orda durmak isteyenlere açıktır.

Etkileşim aktivatörüdür kendi içinde. Gündelik yaşamın mekaniklerini insana hatırlatan, aynı zamanda kullanıcıyla yaşayan bir olgudur. Bir entegrasyon binası olmanın ötesinde, bir anlatıcıdır.

Kullanıcının yaşamında bir sinir ağı gibi kenti sarar ve impulslarıyla sinaptik dinamizmi etkin halde devam ettirir.

Esnek kullanıma olanak sağlayan meydan-workstation-sergi işlevler sayesinde kamusal kot etkileşimini sağlayarak kentlinin farklı ulaşım seçenekleri ve kullanımına kendi içinde oluşturduğu etkinlikler ile cevap verir. Bir etkileşim yüzeyi olarak oluşturulmuştur. Lineer//Paralel kütleleri dik doğrultuda delip geçen zemin kot organizasyonu ile Meydan üzerinden geçilip gidilen bir döşeme olmanın ötesinde kullanıcısına farklı hikayeleri sunan bir alandır.

Projenin yerleşim şeması lineer iki paralel kütlenin oluşturduğu bir ana avlu ve bu iki kütleyi bağlayan köprülerdir. Giriş katında parçalı senaryoya uygun olarak önerilen ve bina programından bağımsız işleyen kamusal bir senaryo tasarlanmıştır; yeme içme, çalışma ve atölye birimleri bu kısımdadır – duraklama, farklı hikayelere dahil olma, kullanıcının seçimlerinin belirlediği hikayelerin başlangıcı.

Kurgunun önemli noktalarından biri olan uzam, (+4.00 kotunda kütleleri birbirine bağlayan) içte ve dışta olmak kurgusuyla kullanıcıya soyut düzlemler sunarken üzerinden geçtiği peyzaj alanı ve avlu sonrası bütün bir kat boyunca sergi salonunu oluşturur. Kütlelere dokunduğu noktalarda toplantı salonu, konferans salonu ve çok amaçlı salonlara dönüşür. Kendini bir yolculuğun içinde bulan kullanıcı, hikayesini oluştururken, diğer oluşların gözlemcisidir aynı zamanda…Uzam, yapısal bir eleman olarak bir sirkülasyon ögesi olmaktan sıyrılıp, insana eşlik eden, adımlarına, düşüncelerine yön veren bir anlama dönüşür. Geldiği ve gideceği yer aynı değildir artık kullanıcının, uzam bir köprüdür artık…

Zemin altında ise kapalı otopark, arşivler ve teknik servis bölümleri yer almıştır.

Vaziyet planında zemin kattaki geçişler, gölgelik alanların tasarlanması ve binada yaratılan boşluklar yapı adaları arası geçişi teşvik eden, gündelik yaşantıyı bir deneyim kurgusuna dönüştüren ve açık mekanların kullanımını kolaylaştıran bir senaryo da oluşturmuştur.

Bütün bu ortak kullanım ve paylaşım ortaklığından sonra yarı kamusal olan ofis alanları yerini alır; sirkülasyon ağı cephede oluşturulmuş ve ayrıca bir gürültü sönümleyicidir. Açık ofisler lineer kütlenin her 2 cephesini de algılamakta olup, çalışanların konforu için spor salonu ve yemekhane +16.00 kotunda önerilmiş, söz konusu işlevlerin görsel olarak kentle ilişkisi sağlanmıştır. Çalışanların gün boyu üzerinde mola verdikleri, hayata katıldıkları bu alanlar konforlu bir çalışma ortamı oluşturur.

Cephede kullanılan düşey ve geniş enli, yarı saydam güneş kırıcılar kütlenin güneydoğu yönleniminin sonucu olarak yatay yerleşim algısını dengeleyerek yapıya bir anıtsallık katmak amacıyla uygulanmıştır.

İzmir’e ilişkin yıllık güneşlenme süre ve verimi gereğince çatıda önerilen fotovoltaik paneller sayesinde enerji verimliliği ve işletme maliyetinin düşürülmesi amaçlanmıştır.

Peyzaj tasarımında ise proje alanı çeperindeki mevcut ağaçlar korunarak, karşılama meydanı etrafında düzenlenmiş peyzaj çalışması kullanıcıyı giriş aksına yönlendirerek vurgu yapar. Kütle formasyonunu kuşatan, yer yer değen ve hatta delik geçen betonarme kaset örtü dizisi ile birlikte kurgulanan bitkisel alan (ulmus m.) binayı filtreleyen bir işlevi de üstlenir. Avluda önerilen gölge sağlayan ağaçlar her mevsim kullanıma açık birer korunaklı alan yaratmak için önerilmiştir. Bina çeperinde yoğunlaşan peyzaj lavandula a. ve stipa s. grubundan oluşur. Kuzeyde tren duraklarının bulunduğu kısma geçiş sağlanan alanda koyu gölge veren ağaçlar seçilerek sıcak yaz aylarında özellikle altitude açısının yükseldiği saatlerde, kısa süreli bekleme, duraklama alanları yaratıldı. Mevsimsel renk çeşitliliği gösteren bitkiler doğal bir estetik öğe olarak sıralı dizilmiş olup tren hattı ve bina arasında algısal bir filtre görevi görür.

Etiketler

Bir yanıt yazın