Süper Kent Mersin

Orta ölçekli bir Akdeniz yerleşimi olan Mersin, 18. yüzyılın ikinci yarısından itibaren kayda değer bir ekonomik gelişim göstererek bölge için önemli bir liman haline gelmiş, cumhuriyetle beraber ise modern bir kent kimliği kazanmıştır.

Fotoğraf: Eskimersin facebook grubu

Mersin ilinin büyük kısmını oldukça engebeli ve kayalık Batı ve Orta Toros Dağları oluşturmaktadır. İlin ovalık ve hafif eğimli alanları ise dağların denize uzandığı il merkezi, Tarsus ve Silifke gibi yerleşim yerleridir. Mersin’in içinde bulunduğu coğrafya antik dönemlerde pek çok yerleşime ev sahipliği yapmış olmasına rağmen, modern dönemde şehrin tarihi ancak on dokuzuncu yüzyıla kadar gider.1

On dokuzuncu yüzyılda, tüm dünya üzerindeki hem toplumların hem üretim ve tüketim alışkanlıklarının hızlı dönüşümü, Osmanlı İmparatorluğu’nda da büyük dönüşümlerin habercisi olmuştur. Orta ölçekli bir Akdeniz yerleşimi olan Mersin’de bu dönüşümden payına düşeni almış; 1860’lardan itibaren liman giderek büyüyerek, şehrin önemli ticaret merkezlerinden biri haline getirmiştir.2 Mersin’in önemli bir Doğu Akdeniz liman kentine dönüşmesi ve çevrede yaşanan çeşitli gelişmeler sonucu farklı coğrafyalardan kente göçün artması, şehrin daha kozmopolit bir yapıya bürünmesine neden olmuştur.3

19. yüzyılın son yarısından, 1938 Jansen planına kadar devam eden, Ünlü’nün “1938 öncesi plansız dönem” olarak adlandırdığı bu dönemde şehrin mekânsal biçimlenmesi ızgara örüntülü olarak gelişmiştir; eş zamanlı olarak demiryolu iskelesiyle gümrük iskelesini bağlayan hat önemli bir gelişme ekseni olmuş, Uray Caddesi kent merkezinin taşıyıcı omurgasına dönüşmüştür.4

Cumhuriyetin ilanının ardından, 1938 senesinde yapılan Jansen planında ise iki unsurun, Mersin’in “ticaret şehri” olarak gelişmesinin tetikleyicisi olan limanın ve “plaj şehri” kimliği kazanması için denizin önemi vurgulanır. Jansen Planı’nda “eski şehir” olarak adlandırılan hali hazırdaki şehir merkezinin “ticaret şehri” olması öngörülür, gelişme bölgeleri olarak tanımlanan alanlarda ise rekreatif kullanımlar ve denizle ilişki ön planda tutulur. Denizi bir tasarım unsuru olarak kullanma fikri, sahil boyunca uzanan promenad ile somut hale gelir; denizle kentin ilişkisi sahil şeridinden kuzeye açılan yaya koridorlarıyla kuvvetlenir.5

Jansen planını takip eden yıllarda şehrin öngörülenden daha hızlı büyümesi ile 1963 yılında İller Bankası Planı devreye girer. Bu dönemde kuzey ve batı yönünde büyüyen şehir ile birinci derece tarım arazileri arasındaki gerilim artmıştır. Kent merkezindeki yapıların kat yüksekliğinin artması da İller Bankası Planı’nı takiben yaşanan gelişmelerdendir. 1985’ten sonra imar planı hazırlama yetkisi belediyelere verilmiştir. Bu dönemde küçük ittifakların ve parsel bazında yapılan, fakat sonrasında tüm çevrenin dönüşmesinde etkili olan plan değişikliklerinin şehrin silüetini büyük ölçüde değiştirdiği söylenebilir.6

Bugün bakıldığında, 25 kilometrelik bir sahil şeridine sahip olan Mersin merkezi, doğuda serbest ticaret bölgesi ile sınırlanmış; şehir kuzey ve batı yönlerine doğru büyümüştür. Bu duruma istinaden, şehir merkezinde hala konteynerlerin kullanımında olan geniş bir ticari alanın olduğu söylenebilir. Sahilde batı yönünde devam eden büyüme yeni merkezler oluşmasına neden olmamış, bu güzergah üzerinde, bir kısmı sadece yaz aylarında bir kısmı ise yıl boyunca kullanılan konut siteleri inşa edilmiştir. İller Bankası Planı’nı ve belediyelerin yaptığı planları takiben önemli bir yoğunluk artışı yaşayan kent merkezi ise kuzey yönünde ilerlemiştir.

Yukarıda kısaca özetlenmeye çalışılan planlama tarihi ve şehrin makro formunun gelişimi perspektifinden bakıldığında, ileriye dönük olarak, kentsel gelişim üzerine konuşulacak üç konu başlığı önerilebilir: büyüyen şehrin verimli tarım arazileriyle olan ilişkisi, serbest ticaret bölgesinin kent formuna etkisi, kent içi kıyı şeridini oluşturan dolgu alanın kent ile ilişkisi. Kenti ve aynı zamanda ili ilgilendiren, yönetişimsel yönü ağır basan konu başlıkları: il sınırları içinde kalan arkeolojik alanların yönetimi ve kent hayatına katkısı, yazlık konutların yarattığı çevre kirliliğinin ve sezon dışı atıl kalan konutların yarattığı kaynak israfının değerlendirilmesi olarak belirlenebilir. Kenti ve daha geniş anlamda bölgeyi etkisi altına alan diğer bir önemli konu ise kente devam eden yoğun göç ve bu yoğun göçün ihtiyacını karşılayacak iş imkanlarının geliştirilebilmesidir. Mersin’e yapılması planlanan nükleer santral ise ekolojik açıdan tüm bölgeyi etkileyecek kritik bir meseledir.

Yukarıda sıralananların başlıkların yanına yenilerinin de ekleneceği Süper Kent Mersin dosyası; söyleşiler, görüş yazıları ve proje yayınlarından oluşan bir içerikle Mayıs ve Haziran aylarında devam edecek.

1.Tülin Selvi Ünlü, “Bir İskeleden Liman Kentine Doğu Akdeniz’in Önemli Bir Limanı OlarakOn Dokuzuncu Yüzyılın İkinci Yarısında Mersin’de Mekansal Gelișim”, Planlama, 2009 (3-4): 5-26. Şuradan indirilmiştir: http://www.spo.org.tr/resimler/ekler/ffc98347ee35b3e_ek.pdf
2. “Kıyı Çizgisine Yaşam Vermek”, Vitra ile Kentin Hayalleri (İstanbul: Eczacıbaşı Yapı Ürünleri Grubu, 2018), 189.
3. Tolga Ünlü, “Mekansal Planlamanın Kentin Biçimlenmesine Etkisi:Mersin Örneği”, Planlama, 2009 (3-4): 27-42. Şuradan indirilmiştir: http://www.spo.org.tr/resimler/ekler/29c68884bd359ad_ek.pdf
4. Tolga Ünlü, “Mekansal Planlamanın Kentin Biçimlenmesine Etkisi:Mersin Örneği”, Planlama
5. “Kıyı Çizgisine Yaşam Vermek”, Vitra ile Kentin Hayalleri.
6. Tolga Ünlü, “Mekansal Planlamanın Kentin Biçimlenmesine Etkisi:Mersin Örneği”Planlama

Etiketler

Bir yanıt yazın