Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi Hizmet Binası Yarışması Ardından

Projenin güncel durumundan bahsetmek gerekirse; yapım ihalesi neticelendi, inşaat başladı ve hızla devam ediyor. İşin nasıl sonuçlanacağını hep birlikte göreceğiz.

Mimarlık, tecrübe ve bilgi aktarımına belki en çok ihtiyaç duyulan mesleklerden biri. Buna rağmen,Türkiye mimarlık ortamının bu konuda oldukça içe kapanık olması, karşılaştığımız en basit probleme bile her seferinde neredeyse sıfırdan çözüm üretmemizi gerektiriyor. Bu noktada, mimarlık ortamında, özellikle süreçler hakkında üretilen söyleşi, röportaj, yazı gibi ürünlerin tecrübe ve bilgi aktarımı konusunda önemli bir yerde durduğunu düşündüğümüz için, bu yazıyla birlikte, yarışmadan sonra yaşadığımız süreçten kısaca bahsetmeye karar verdik.

Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi Hizmet Binası Yarışması’nın ardından yaşadığımız süreç, jüri başkanı Ersen Gürsel’den gelen telefonla yarışmayı kazandığımızı öğrendiğimizde başladı. Bu haberden sonra idare ile yapacağımız ilk toplantı için hazırlanmaya başlamıştık. Açıkçası gelebilecek sorulara karşı hazırlıklı bir pozisyonda kalarak, ilk intibayı pozitif yönde oluşturmak istiyorduk. Bu çerçevede yapacağımız toplantılar için maliyet ve sistem analizleri, yarışma projesini anlatan dijital sunumlar ve bunların hepsini derleyip toparlayan bir kitapçık hazırlamıştık.

Kolokyumun ardından, yaptığımız toplantılarda, sözleşmeyi imzalayana kadar, idarenin talep ettiği, söz gelimi, yarışma programında 350 kişi kapasiteli salonun 1000 kişi kapasiteye çıkarılması gibi birtakım revizyon istekleriyle, sözleşme imzalama aşamasında da, iş bitiminde müelliflik haklarının belediyeye devri ve projenin 3 ayda tamamlanması gibi isteklerle karşılaştık. Bu istekler karşısında idareye, projenin yarışmayla elde edildiğini, ihaleyle üretilen projelerden farklı nitelikte olduğunu, yarışmayı kazanmasını sağlayan niteliklerden ödün vermesine neden olmayacak revizyon isteklerini değerlendirip, aksi durum yaratacak istekleri yapamayacağımızı, burada, ortak paydamızın iyi bir yapı üretimi olması gerektiğini, bu nedenle müelliflik haklarını devretmek istemediğimizi ve makul bir proje süresinin sağlanması gerektiğini anlattığımızda, biraz zaman alsa da, olumlu geri dönüşler aldık. Sözleşme aşamasında yaşanan bu tartışmalar boyunca net bir duruş sergilememiz sayesinde, genç bir ekip olmanın yarattığı, görece olumsuz ilk intibayı aştık ve sözleşmeyi, iki taraf için de makul şartlarda imzaladık.

Daha önce bu ölçekte proje tecrübesi yaşamamış bir ekip olduğumuzdan, bu ölçekte işler yapmış mimarlarla görüşmeler yapıp, bu görüşmelerde, sürecin başında kafamızda beliren sorulara cevaplar aramaya çalıştık. Öncelikli hedefimiz, süreç boyunca yaşayacağımız sorunları hızlıca aşmamızı sağlayacak, benzer sorunları tecrübe etmiş bir danışman bulmaktı. Bu aşamada Boran Ekinci’yle yaptığımız bir görüşme sırasında, Boran Bey’e bu fikrimizden bahsettiğimizde, bizi Hüseyin Kahvecioğlu’yla tanıştırdı. Hüseyin Hoca’nın bu çerçevedeki danışmanlık teklifimizi kabul etmesinin ardından, önceden belirlediğimiz birtakım başlıklar altında projeye katkı sağlayacak, farklı disiplinlerden danışmanları ve proje ekiplerini de kısa sürede belirledik.

Kısıtlı bir sürede üretilecek projenin henüz başındayken, sürecin tamamında elimizi rahatlatacak, proje koordinasyonunu kolaylaştıracak ve üretimi hızlandıracak birtakım şablonlar oluşturmaya karar verdik. Söz gelimi, plan düzleminde yapının 120 x 120 santimetrelik akslara bölünmesi, tüm yapı bileşenlerinin bu akslar üstünde şekillenmesi gibi… Üretim devam ederken, bir yandan, idarenin ihtiyaç programında yapmak istediği değişikliklerle karşı karşıya kalırken, bir yandan da, mühendislerin projedeki mekanlarla ilişkili davranma şekillerindeki eksikliklerle ilgili sorunlar yaşıyorduk. Bu sorunlara çözümler üretirken, artık bir noktada, kesin projenin tamamlandığı bir aşamaya gelmiştik. Kesin proje teslimi için idareyle toplantı yapmak üzere Tekirdağ’a gittiğimizde, idarenin, başka bir yapıda çözülmesi planlanmış Data Center’ın ve yüklü bir ofis programının projeye eklenmesi isteğiyle karşılaştık. İdareye, bu durumun ciddi revizyonlar gerektireceğinden, bunun da süreci uzatacağından bahsedip, ek süre talep ettik. Süre, tarih, rakamlar, idareler için her şey demek olduğundan, tahmin edebileceğiniz gibi elimiz boş döndük. Bu sorunu, sonraki aşamalara taşımak zorunda olduğumuzu kabul etmekten başka çaremiz yoktu. Artık böyle sorunlara da alışmaya başlamıştık. Örneğin, proje devam ederken en üst kata eklenen VIP restoran, kapasitesi artırılan meclis salonu, ek toplantı odaları gibi değişiklikler, işin içindeki tüm ekipleri etkiliyor, yangın kaçış kapasitelerinin şişmesine sebep oluyor, yeni çekirdekler eklenmesini gerektiriyor ve daha bir sürü başka problemi yanında getiriyordu. Bu tip durumlarda, farklı disiplinlerden danışmanların ve süreç hakkında düzenli toplantılar yaptığımız Hüseyin Hoca’nın, yaşadığımız yol kazalarını en az hasarla atlatmamızda oldukça faydası oluyordu.

Sürecin başından beri tüm üretimi, sonrasında malzemelere ve detaylara müdahale etmenin çok zor olacağı bir ihale sistemi için yapıyorduk. Projenin hiçbir açık noktasının kalmamasını hedeflememizi sağlayan bu farkındalığı, ihale dosyası üretimi konusunda gösterememiş ve bu süreç için oldukça az bir zaman bırakmıştık. Buna bir de, format hakkında idareyle yaşadığımız anlaşmazlıklar -söz gelimi hikmetinden sual olunmaz proforma faturalar- eklenince, teslim tarihinde üç aylık bir gecikme yaşandı. Neticede, hem projenin ölçeğinden, hem de yukarıda bahsettiğimiz farkındalıktan kaynaklanan nitel ve nicel yoğunluğun ortaya çıktığı, bir dökümantasyon teslimi yaptık. Bu yoğunluk, idarenin kontrol mekanizmasını zorladığı için, kontrol için bir müşavir firma görevlendirildi. Müşavir firmanın oldukça olumlu geri dönüşünden sonra, idare hızlıca yapım ihalesine çıktı.

Kısa sürede hazırladığımız bir yarışma projesinin ardından, 10 aylık bir zaman dilimini kapsayan bu süreçte, projenin özellikle meydan gibi kamusal bileşenlerinde, gerek idarenin talepleri, gerek bizim tekrar gözden geçirmelerimiz doğrultusunda birtakım değişikler yaptık. Tüm bu değişiklikleri, sorunları, çözümleri, tartışmaları kapsayan üretim sürecinin, sonuçta bizi ve idareyi tatmin eden bir süreç olduğunu düşünüyor, genç mimarların mesleğe katılımında önemli bir fırsat olarak gördüğümüz yarışma mekanizmasına katkıda bulunmasını umuyoruz.

Bu noktada, sürece bize göre dışarıdan bakma fırsatı daha fazla olan Hüseyin Kahvecioğlu’nun -yazının amacına ulaşmasında katkısının olacağını düşündüğümüz- yorumlarını paylaşmakta fayda görüyoruz.

Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi Hizmet Binası Projelendirme Süreci Üzerine Notlar;

Hüseyin Kahvecioğlu

Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi Hizmet Binası Proje süreci, bir kamu idaresi tarafından yarışma yoluyla proje yaptırılması, yarışma sonrasında uygulama projelerinin tamamlanması ve inşaat ihalesine kadar giden yolda Türkiye’de alıştığımızdan hızlı ve oldukça nitelikli bir projelendirme süreci olarak tamamlandı. Uygulama projesi aşamasında sınırlı bir katkı ile dahil olduğum süreçteki gözlemim, kamu idarelerinin istekli ve kararlı olmaları halinde nitelikli mimarlık elde etmenin önünde büyük engeller olmadığı yönündeydi. Çoğu zaman, pek çok resmi idare için bu tespiti tersten okumak da mümkün; kamu idaresi eliyle nitelikli mimarlık elde etmek, söz konusu idareyi ikna edebilme kabiliyetinizle doğru orantılıdır. Tekirdağ örneğinde, her ne kadar süreçte müellifleri zorlayıcı çeşitli talepler gündeme gelmiş olsa da, idarenin hakkını teslim etmek gerek. Zira sonuçta ilk fikirlerin ortaya konmasından, uygulama projesinin sonuçlanmasına kadar toplam niteliği artarak seyreden bir proje süreci için, işverenin buna olanak sağlayacak proje elde etme yöntemlerine, iş yapma prosedürlerine ve işveren–müellif ilişkilerine zemin hazırlanmış olması temel koşul. Süreçlerin bu şekilde yapılanması tabii ki işin sorunsuz ilerlemesi ve iyi bir yapı elde edilmesi için yeterli değil. Yarışma yolu ile proje elde etmenin pek çok avantajı olmakla beraber, nitelikli bir sonucu garanti etmesi mümkün değil. Yarışma projelerinin pek azının uygulamaya yansıyabildiğini, inşa edilebilenlerin de her zaman yüksek bir mimari nitelik üretemediklerini unutmamak gerek. Kısacası işverenin seçtiği yöntem kadar -belki daha fazlasıyla- işi üstlenen müelliflerin konuya nasıl yaklaşacakları önem taşıyor.

Oldukça genç, daha önce benzer içerik ve büyüklükte uygulama yapmamış bir ekibin bu ölçekte bir işi üstlenecek olmasını, işveren açısından tereddüt yaratması muhtemel bir durum olarak görmek mümkün. Ancak proje ekibinin yaptıkları işi en iyi bir şekilde gerçekleştirme konusundaki motivasyonlarının üst düzeyde olması, eksikliğini hissettikleri “deneyimden” çok daha kıymetliydi ve muhtemelen bu projenin yarışma aşamasından başlayıp inşaat sürecinin başlamasına kadar giden yoldaki üretimi nitelikli kılan esas gücü oluşturuyordu. Çok daha az emek ve kaynak sarfıyla yürütebilecekleri profesyonel bir süreci, bir iş olmanın ötesine taşıyarak kendileri için bir araştırma ve eğitim faaliyeti olarak yoğun bir şekilde deneyimleme tercihleri önemliydi. Sonuçta, küçük bir kısmına dahil olsam da, proje çalışması boyunca en küçük ve basit bir detayın bile projenin en üst ölçekteki kararları kadar önemsenerek ciddiyetle ele alındığına tanık olmak, mesleki açıdan benim için keyif vericiydi. Sinan Tuncer, Oğuzhan Aydın, Semih Yeşilmen ve Yücel Demir’den oluşan müellif ekibin hem süreci yönetmek hem mimari projeyi geliştirmek konusundaki performansları sonucun başarısındaki en önemli etken. Büyük ölçekli bir projeyi geliştirmek ve uygulamaya yansıtmak için ekip çalışmasının, iş birliğinin, çalışma disiplini ve sistematiğinin, deneyimden daha önce geldiğinin kanıtı olarak değerlendirilebilecek bu süreç, zaman zaman dile getirilen “mesleki yetki için deneyimin ön koşul olması gerektiği” şeklindeki görüşlerin ne kadar tartışmaya açık olduğunu da gösteriyor.

Son olarak şu notu da düşmek gerek; iyi bir mimarlık üretimi için, mimari tasarımın gereklerini iyi bir şekilde yerine getirmek kadar, -hatta belki de çoğu zaman daha da fazlasıyla- hantal bürokrasinin, nitelikten ziyade nicelikler üzerine kurulu yasal çerçevelerin, mevzuatın ve hepsinden daha önemlisi muhataplarınızın sorgulanması ve değiştirilmesi pek kolay olmayan alışkanlıklarının üstesinden gelebilmek için mücadele etmek, efor sarf etmek gerekiyor. Mimarlık eğitiminin çizdiği dünyada pek yeri olmayan bu mücadele alanı ile karşılaşmak ve üstesinden gelebilmek belki de yeni ekipler için en zorlayıcı konulardan biri.

Son olarak, projenin güncel durumundan bahsetmek gerekirse; yapım ihalesi neticelendi, inşaat başladı ve hızla devam ediyor. İşin nasıl sonuçlanacağını hep birlikte göreceğiz.

Heyecanlıyız.

Etiketler

Bir yanıt yazın