Kazığımı Çaksam Sevilir

Üsküdar Şemsi Paşa Camii ve Külliyesi'nin önüne garip bir dolgu yapılıyor. Neymiş efendim, Üsküdar Meydanı'nı "düzeltiyor"larmış.

Tepkiler geldiği halde, hız kesmeden kazıkların çakılmasına inadına devam edildi. “Biz hepinizden daha iyi biliriz” tavrı yine bizi sapasarmış ümüğümüzü sıkıyor, yine bizi çaresiz ve nefessiz bırakıyordu. “Ceketimi assam seçilir” diyerek oy alanlar, ayrıca istediğim yere istediğimi yaparım edasında, hem de bu sefer “Kazığımı çaksam sevilir” diye, İstanbul’un gözbebeğini yani Üsküdar’ı hızlıca değiştirmekle meşgul oluyorlardı. Proje kamuya her zaman olduğu gibi iş işten geçtikten sonra, oldukça kötü “render”larla ve yarım yamalak sunuluyordu. Dostlar şeffaflık görseler yeter.

Kazıklar hançer gibi saplanırken, 19 Haziran’da sosyal medyaya, caminin duvarlarındaki çatlakların fotoğrafı ve videosu düştü. “Hemen çakacağımız kadar kazığı çakalım da işi olup bittiye getirelim” sevdasındaki belediye, 500 yıllık yapıya alanen zarar veriyordu.


Fotoğraf:  

Ben de o gece bir rüya gördüm. Gözlerimde yaş. Hüngür hüngür ağlıyorum rüyamda. Leman Dergisi’ndeki Gönül Adamı’na öykündüğüm yoktur. (Çizeri öz teyzeoğlum olsa dahi) Fakat sonuçta sinirlerim bozulmuştu. Şemsi Paşa Camii’n, yarısı yıkılmış ve kubbesinin bir bölümü yerinde duruyor, geri kalan kısmı Boğaz’ın sularında. Evet, Boğazdan geçen bir tekneden bakarmış gibi caminin iç çeperleri görünüyor rüyamda. Gözlerimde yaşlar durulmuyor, çaresizlikten ellerim boşanıyor.

Sonra ne mi oldu? Kazık çakma talimatı verenler, projeyi hızlıca geçirenler, “kaçak değil ya, izinler alındı” diye sosyal medyada dillendirenler, olayı bir siyasi parti icraatı gibi fanatikçe savunanlar değil de o kazığı oraya çakan zavallı emir kulu işçi mahkûm edildi. Yıllarca sürdü mahkemesi. Daha sonra mı ne oluyor? En baştakiler “Çok eskimişti, yenisini daha iyi ve daha sağlam yapacağız Allah’ın izniyle” deyip, bu faciayı Avrupa’nın ikiyüzlülüğü ve ayrıca paralel örgüt yapılanmasının işi gibi sundular. Evet, bunu da yaptılar…
Rüyamda oldu bunlar…

Sonra sabah kalkıp hızlıca yukarıdaki eskizi çizdim. İnatla projeyi savunan garip fikirli kişilerin dahi anlayabileceği basitlikteydi. Diyorum ki, “Yaptığı feci yanlıştan dönmemek için, durumu anlamamakta inat edenlere çizdim bu eskizi. Cami-Boğaz ilişkisini Mimar Sinan’dan daha mı iyi biliyorsunuz?” Çizdiğim kesit, plandan bakarak oluşturulmuştu ama oran olarak doğruydu. Fakat tabii ki bir koruma ve restorasyon uzmanının yanlışlar bulabileceği kadar da sembolikti. Benim uzmanlık alanım, Bilgisayar Ortamında Mimarlık. Ben bile Mimar Sinan’ın kazık üzerine yapı yapabilme yetisini biliyor, caminin boğaz ile olan ilişkisini görebiliyor ve eskizini bir çırpıda herkesin anlayacağı şekilde çizebiliyorsam, Belediyenin ne mimarları, ne uzmanları, ne de bilmediği hiçbir şey olmayan, hiçbir zaman yanlış kararlar vermeyen başkanları vardı. Vardı da bu Mimar Sinan’ın bilerek bıraktığı bu alanın minimal olma özelliğini nasıl görememişlerdi?

20 Haziran 2017’de ise daha “camii” ile “cami” arasındaki farkı dahi bilmeyen, nerede hangisi yazılacağından bihaber Üsküdar Belediye Başkanı bir tivit yazdı.

Mimar Sinan’ın Boğaz’a yakın olma detayına saygı duydukları için değil, rüyamda olanlar gerçeğe dönecek diye korktuklarından kazık çakmayı durdurmuşlardı belli ki. Halkın tepkilerini görüp, yanlış düzelttiklerini kabul etmiyorlar. Sadece “projeyi revize edeceğiz” diyorlar. Hala inadımız inat formundalar yani.
Bu ne büyük bir pervasızlıktır. Hem yüzlerce yıllık Üsküdar Meydanı’nın ismini “Mimar Sinan Meydanı” yap hem de “Mimar Sinan’ın en tipik eserlerinden birinin en önemli özelliğini yok et.

Şimdi maddeleyerek durumu özetleyelim

1- Şemsipaşa Külliyesi’nin özelliği “kompakt” olması ve bilerek kazıklar üzerine oturtularak tam Boğaz kenarına kondurulmasıdır. Bu kadar incelikli ve belli ki hususi olarak kararında bırakılmış, “Cami-Boğaz ilişkisi”ni bozmak cinayettir.

2- Şemsipaşa’nın kubbesindeki bir detay, kapısındaki bir eşik neyse, bilinçli bırakılmış o minik ön alan da o kadar tipiktir ve kendine özgüdür. İsteseydi daha fazla kazık çakarak caminin önündeki alanı daha büyük tutabilirdi. Belli ki bu meydan projesine hunharca girişenler, söz konusu incelikten nasibini almamışlar. Mimar Sinan’ın kendi eserinin önündeki alanın boyutunu değiştirmeye cüret ediyorlar. Oran ve orantıyı Mimar Sinan’dan daha iyi biliyorlar herhalde.

3- Şemsipaşa’nın önündeki alanı büyüterek elde edilen alana “yürüyüş yolu” yapılmaktadır. Çok mu önemli, o yürüyüş yolu? İlla takıntın vara başka yerden geçir…

4- Ulu yüce mimar Hakan Kıran, (dava etmez herhalde bu sıfat için) belediyeden işler almıyor ya, ona zorla veriyorlar ya, işte onun iddia ettiği gibi bu projede de kazıklar çakıldığından, üzerine beton döküldüğünde, kıyı doldurulmamış oluyor… Yahu ne farkı var? Ha kayalar koyup denizi doldurmuşsun, ha kazık çakarak. Aradaki farka işaret edince “duyarlı” onlar oluyor ama biz bu çok önemli farkı göremiyoruz.

5- Haklı olarak ilettiğimiz itirazlara “Şemsipaşa’nın etrafında dönen patırtı” diyen Haşmet Babaoğlu dahil (sonra ben de karşıyım filan dedi) çoğu kişi, fanatikçe ya da değil, yapılanı doğru bulmakta ve objektif değerlendirmelere dahi kulak tıkamaktadırlar.

6- “Çamlıca Camii, cami gibi olmalıdır, ecdada saygısızlık olur” diyenler, ecdadın camisindeki detayı görmezden gelir, hatta kazık çakarak camiyi yıkılacak hale getirirler. Fındıklı’daki Süheyl Bey Camii’ni ise camiden başka her şeye benzeyen modern(!) bir cam cephe ile taçlandırırlar. Ecdada saygı, duruma göre epey değişkendir.

7- Diğer taraftan, her yapılana otomatik olarak itiraz edenler ve küçümseyenler yüzünden (Örneğin Marmaray su alsın diye temennide bulunanlar ya da Marmaray için bilinci olarak, “güvensizdir, kullanmayın” duyurusunu yapanlar) iktidara, inşaata, yıkmaya dökmeye meyilli olanlara ve şuursuzca iktidarı tutanlara “sağırlaşma” lüksü vermişlerdir. İtiraz etmenin, tepki koymanın da objektif yapılması, kamplaşmaya gidilmemesi gerekir.

8- Bu meydan projesi bir muammadır. Sadece birkaç kötü render ve kullanışsız bir site dışında kamuoyu bilgilendirmemiştir. Örneğin meydan üç kat arttırılıyor, yeraltına otopark yapılıyor denmiş Üsküdar Belediyesi’nin sitesinde. Peki neden araç yolu yerin altına alınmadı? Böylece her taraf yürüyüş yolu olur ve Şemsipaşa zarar görmezdi. (Araçlar yerin altına alınmalı mıdır? Sadece bu konu bile uzun süre tartışılmalı, halk ve uzmanların üzerinde durmaları gereken bir konudur) Ya da Şemsipaşa’nın önündeki yeni dolgu kaç metre olacak. Render’a mı bakıp anlayacağız?

9- “Semsipaşa Külliyesi ön plana çıkartılacak” deniyor aynı açıklamada. Yorum yapmama hakkımı kullanıyorum.

10- Sonuçta kazıklar çakılmış neredeyse 500 yıllık yapıya zarar verilmiştir. Duvarlarındaki çatlakların ne kadar ciddi boyutta olduğunu bilmiyoruz.

11- Belli ki, sosyal medyadaki tepkiler yüzünden değil, çatlaklar yüzünden sadece kazık çakılma işi durdurulmuştur. Proje “revize” edilecek denmiştir. “Yani bir punduna getirsek, camiyi de yıkmazsak belki devam edebiliriz” diyorlar. Halkın tepkisiyle geri adım atmak ne büyük bir eksiklik, güçsüzlük ve eziklik olur değil mi?

12- Aslında bu yüzden ne Üsküdar Belediye Başkanı ne de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı teşekkürü hak etmektediler.  Şemsipaşa’nın önündeki inceliği, haklı eleştirilerimizi göz önüne alarak korumamışlardır. Çatlak olana kadar bizi ciddiye bile almamışlar, inat edilen bu yürüyüş yolunun neden vazgeçilmez olduğunu açıklamaya bile tenezzül etmemişlerdir. Rica ederim, kazık çakılması durdurulur durdurulmaz teşekkürleri sıralamayalım. Bu kadar da politik olmaya gerek yoktur.

13- Üsküdar Belediyesi ve İBB Başkanının sosyal medyada çatlakları gözler önüne seren bizlere teşekkür etmesi gerekir. Keza 500 yıllık Mimar Sinan Eseri Şemsipaşa Camii’ni saçma sapan bir yürüyüş yolu yüzünden az daha yıkacaklardı biz engellemiş olduk.

Sadece camiyi değil aynı zamanda başkanların postlarını BİZ KURTARDIK, BİZ…(*)

(*) Bu çatlakları ilk belgeleyen kişilerin isimleri bilmiyorum. Ama yüzlerce RT aldı, destek gördü. Umarım isimlerini vermediğim kahramanların hakkını yemiş olmuyorum.

Etiketler

Bir yanıt yazın