İzmir’de Neoliberal Kentleşmenin Manifestosu Olarak Folkart Projeleri

Eylem Bal ve Didem Akyol Altun yazdı:

İzmir’in tarihsel süreç içindeki kentleşme pratiği mercek altına alındığında, kent 2000’li yıllara kadar neoliberal kentsel politikalar ekseninde gelişen kentleşme süreçlerinin daha uzağında bir eğilim gösterirken; 2000’lerle birlikte söz konusu politikaların kente fark edilir bir biçimde dahil olmaya başladığı görülmektedir. Bu kapsamda İzmir’de, neoliberal kentleşme eğiliminin büyük sermaye yatırımlarıyla hayata geçen somut çıktıları, özellikle 2010 yılı sonrasında daha fazla görünür hale gelmiştir. Lüks konut ise kentte, büyük ölçekli sermayenin bu kapsamdaki en temel yatırımlarından birisi olarak öne çıkmaktadır. Bu noktada Folkart Yapı firması tarafından kentteki lüks konut üretiminin yoğunlaştığı bölgelerde üretilen konut ve karma kullanımlı projeler, Türkiye’de 2000’li yıllarda odağa yerleşen neoliberal kentsel politikalarla yüksek uyum becerisi gösteren öncül örnekler olarak belirginlik kazanmaktadır. İzmir kenti için lüks konut uzun yıllar boyunca, merkezde, kıyı hattı ve onunla ilişkili alanlarda gelişen apartmanlar ya da çeperde edinilen -2000li yıllarda kısmen site örneklerinin de gözlemlendiği- müstakil bahçeli konutlardan ibarettir. Bununla birlikte, bu konut stoğunun büyük oranda bireysel girişimler ya da küçük ölçekli yerel firmalar, hatta kooperatifler aracılığıyla üretildikleri; ülkenin büyük kentlerine kıyasla daha mütevazı ölçek ve donanımlara sahip olduğu görülmektedir. Ancak özellikle 2000’li yıllarla birlikte ve özellikle 2010 sonrasında lüks konut üretimine yönelen sermayenin ölçeğinin belirgin ölçüde büyüdüğü, kentin batı, kuzey ve doğu akslarındaki yer seçim eğiliminin güçlenerek öne çıktığı ve öncül yatırımların, diğer yatırımcıları da cesaretlendirerek harekete geçirdiği gözlenmektedir. Nitekim Folkart Yapı, bu parametreler temelinde neoliberal kentleşme pratikleri ile yüksek uyum becerisi gösteren öncül örnekler ortaya koyarak, sürecin ivmelenmesinde ve bu eğilimin güçlenmesinde oldukça belirgin bir rol üstlenmiştir. Folkart Yapı’nın inşaat ve planlama aşamasında olan ve sayıları giderek artan projeleri; sermayenin kentteki yer seçim yönelimleri, yönü, büyüklüğü ve hedef kitlesi açısından bu savın doğruluğunu ortaya koyar niteliktedir.

Firma temel hedefini İzmir’de lüks konut alanında markalaşmak olarak belirlerken, İzmir’i seçme nedenini ise ‘kentteki A plus konut ve ofis açığı’ olarak tanımlamaktadır. Bu kapsamda firmanın şimdiye kadar İzmir genelinde inşaatı tamamlanmış olan projeleri; Folkart Narlıdere (2006-2008), Folkart Mavişehir (2009-2011), Folkart Towers (2011-2014), inşaatı sürmekte olan projeleri; Bornova Folkart Time, Bornova Folkart Life, Folkart Hills Çeşme ve Folkart Blu Çeşme’dir. Yakın gelecekte hayata geçirilmesi planlanan projeler ise, Bornova’daki Folkart Time projesinin yan parselinde Folkart Time-2, basında da çok geniş bir yer bulan Konak’taki Basmane kompleksi ve Çeşme’de Alaçatı, Boyalık, Fenerburnu, Paşalimanı ve Reisdere bölgelerindeki konut projeleridir. Bunların dışında firma, kentsel dönüşüm alanında da etkin olma hedefiyle, Büyükşehir Belediye’sinin Uzundere kentsel dönüşüm projesinin uygulamasını gerçekleştirmektedir.

Projelerin yer seçim kararlarına bakıldığında; bu kararların tesadüfi olmadığı ve kentteki neoliberal kentleşme eğilimleri çerçevesinde geliştirildikleri görülmektedir. Uzundere Kentsel Dönüşüm Projesi dışındaki tüm projeler, kentin lüks konut gelişim eğilimleri açısından en güçlü noktalarında konumlanmaktadır. Bu kapsamda bazı aksların ve düğümlerin temel alındığı izlenmektedir. Kentin batısında Narlıdere ve Çeşme, kuzeyinde Mavişehir ve doğusunda Bornova aksları temel alınırken; neoliberal kentleşmenin düğüm noktaları olarak ise, Yeni Kent Merkezi içindeki Salhane bölgesi ve Konak’taki Basmane çukuru temel alınmıştır. Belirtilen akslar, 2000’li yıllarda ve özellikle 2010 sonrası süreçte lüks konut üretiminin yoğunlaştığı, güçlü şehir içi yollar ve otoban bağlantıları ile çevrelenmiş, çevrelerinde sıra sıra dizilmiş büyük alışveriş merkezleri ve diğer büyük kentsel projelerle bütünleşen hatlar olarak belirginlik kazanmaktadır. Düğüm noktası olarak öne çıkan ve firmanın Bayraklı Salhane’de gerçekleştirdiği Folkart Bayraklı Towers, neoliberal kentleşme eğilimleri açısından kilit bir noktada yer seçmiştir. 2000’li yıllarda geliştirilen planlama çalışmalarında, İzmir’in Bayraklı ilçesine neoliberal politikalarla güçlü bağlar kuran 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı üretilmiş; bu planda Liman arkası-Salhane ve Turan bölgesi İzmir’in “Yeni Kent Merkezi” olarak belirlenmiştir.  Yeni kent merkezi, merkezi iş alanları, turizm alanları, karma kullanımlar ve rekreatif alan kullanımlarını içermektedir. Folkart Towers projesi bugün kentte, neoliberal yeniden yapılanma süreçleri ile uyumlu hedefler içeren Yeni Kent Merkezi Planı’nın kararlarının en güçlü somut çıktılarından birisi konumundadır. Projenin inşa edildiği ve Tütün-Tütün Mamulleri Tuz ve Alkol İşletmeleri A.Ş.’ye ait depoların bulunduğu arsa, Özelleştirme İdaresi’nden satın alınmıştır. Bornova’da Ankara Caddesi’yle 2.Sanayi Sitesi arasında, “Ağaçlı Yol” olarak tabir edilen ve Üniversite Caddesi’nin çevresinde yer alan Folkart Life ve Folkart Time projeleri için de arazi elde etme süreçleri benzerdir. Bu projelerde arsaların elde ediliş biçimi, neoliberal kentleşmenin en güçlü araçlarından birisi olan özelleştirme kapsamında gerçekleşmiştir ve bu yanıyla da oldukça dikkat çekicidir.

Bir başka düğüm noktası ise, Folkart firmasının yakın gelecekte tasarlanan projeleri içinde karşımıza çıkan ve bugün kent gündeminde geniş tartışmalar yaratan, Basmane bölgesinde 9 Eylül Meydanı’na bakan köşe parselde gerçekleştirmeyi planladığı Basmane Kompleksi’dir. İzmir’de “Basmane Çukuru” olarak tabir edilen ve 1922 İzmir yangını öncesinde Ermeni Hastanesi’nin bulunduğu söz konusu alan, bir dönem otobüs terminali olarak işlevlendirilmiştir. 1998 yılında ise özel bir firmaya satılarak Dünya Ticaret Merkezi adıyla bir iş merkezi olarak temel atılmış; ancak açılan davalar çerçevesinde inşaat gerçekleştirilememiş ve alan günümüze kadar atıl durumda kalmıştır. Geçen süreçte TMSF’ye devrolan arazi 2016 yılının başında, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin hisseleri saklı tutularak, Folkart Yapı tarafından satın alınmıştır. Bundan sonraki süreçte Folkart Basmane kompleksi, mülkiyete ilişkin itirazlar ve yürütmeyi durdurma talepleri, proje elde etme ve sunma biçimi ile içinde bulunduğumuz süreçte kentin gündemine yerleşen en önemli projelerden birisi konumundadır. Folkart Yapı proje için, içinde ulusal ve uluslararası mimarlık bürolarının bulunduğu altı ofisle anlaşmış ve aralarından seçtiği üç projeyi “Karar İzmir’in” sloganıyla internet üzerinden halk oylamasına sunmuştur. Proje, belirli çevreler tarafından İzmir’in yatırım alması ve gelişmesi için önemli bir hamle olarak görülürken; oldukça geniş bir grup tarafından da yoğun eleştirilere sahne olmaktadır. İçinde ağırlıkla meslek odaları, sivil toplum örgütleri ve yerel halkın bulunduğu grup, medyaya sunulan üç öneri projeyi, çok katlı yapılaşmanın bu bölgeye getireceği trafik yükü, yüksekliği 300 metreye varan kulelerin yakın çevre ve tarihi kent silueti üzerinde yaratacağı ezici, hegemonik etki, yerel yönetimin özel/ticari bir yapı içine yerleşmesinin getireceği prestij kaybı ve projenin içinde getirilen alışveriş merkezi işlevinin bölge esnafını olumsuz yönde etkileyeceği başlıkları çerçevesinde eleştirmektedir. Bunun yanı sıra, 1991 yılında Belediye’nin Kültürpark’ın düzenlenmesi için açtığı proje yarışmasında Fuar alanının içine dahil edilen parselin, o dönemde de öngörüldüğü gibi yeşil yoğun bir kamusal park olarak düzenlenebileceği ya da en azından projenin az katlı ve yeşil yoğun bir biçimde, kamusal yüzü genişletilerek yeniden ele alınabileceği düşüncesinin savunulduğu görülmektedir.

Projelerin içerdikleri fonksiyonlar ve genel mimari özelliklerine bakıldığında; lüks konut üretme hedefi çerçevesinde kullanıcıya, pahalı markalarla döşenmiş beyaz eşyalı, mobilyalı konutlarla birlikte açık-kapalı yüzme havuzları, spor alanları, sinema salonları, sauna, SPA, oyun/eğlence mekanları, farklı ölçeklerdeki alışveriş birimleri gibi çeşitli işlevlerle zenginleştirilmiş sosyal alanların ve 24 saat güvenlik, otomasyon, kuru temizleme, araç yıkama, temizlik ve bakım gibi geniş yelpazede hizmetlerin de sunulduğu görülmektedir. Firmanın kentte ilk gerçekleştirdiği projeler konut ağırlıklı olup, sadece kendi kullanıcısına yönelik ortak aktivite alanlarını içermektedir. Ancak sonrasında firma, konut, ofis, avm, eğitim vb. işlevleri içeren karma işlevli yapılara yönelmiştir. Konut projelerinde farklı, sıradışı ve yenilikçi olma iddiası, kentteki konut stoğundan ve konut üretme biçiminden farklılaşma isteği çerçevesinde iki temel tipoloji gözlenmektedir. Bunlardan biri, mimari formları ve malzeme kullanımlarıyla iddiasını ortaya koyan alçak yoğun konut yerleşimleridir. Folkart Narlıdere’nin eğrisel terasları, yola cephe veren “yeşillendirilmiş” çelik kafesi, ahşap cephesi; Folkart Time ve Folkart Life’ın kırıklı hatları ile sivri köşeleri buna örnek verilebilir. İkinci tipoloji ise çok katlı rezidanstır. 22 katlı Folkart Mavişehir’de daha mütevazı olan yaklaşımına rağmen firma; İzmir’in en yüksek, Türkiye’nin ikinci ve Avrupa’nın beşinci en yüksek binası olan Folkart Towers ile çıtayı oldukça yükseltmiş; İzmir Yeni Kent Merkezi’nde neoliberal kentleşmenin hegemonik gücünü, hem tüm kent siluetinde hem de projenin yakın çevresinde ayırt edilir bir biçimde somutlaştırmıştır. Basmane kompleksi kapsamında gündeme gelen öneri projeler ise bu eğilimin en simgesel ve en güçlü nüvesi olarak öne çıkarken, projeler kentlinin beğenisine sunularak neoliberal hegemonyanın öncelikli olarak zihinsel alanlarda meşrulaştırılması yönünde bir eğilim izlenmektedir. Burada kentliye sorulan soru, “bu alanda ne olmasını istersiniz?” sorusu değildir. Ne olacağına zaten karar verilmiş olup kentliye, birbirine kurgusal olarak benzeyen üç proje arasından sadece biçimsel bir seçim şansı tanınmaktadır ve bu yanıyla da izlenen yöntem oldukça düşündürücüdür. Buna ek olarak, alışılmışın dışına çıkmayan plan şemaları, mekansal yaratıcılık ve fonksiyonel zenginlikten ziyade, söz konusu projeleri kentteki diğer projelerden ayrıştırma çabasının ön planda tutulduğunu göstermektedir. Firmanın birçok konut projesinde ulusal ya da uluslararası ünlü mimarlarla anlaşmış olması da bunu destekler niteliktedir. Yaratılan ayrıcalıklı ve prestijli bir konuta sahip olma arzusu, projelere yönelik güçlü talebi beraberinde getirirken; neoliberal kentleşmenin ateşlediği tüketim olgusu da amacına ulaşmaktadır. Dış görünümü değişen ama içeriği benzerlik gösteren projeler, akıllara “ne olsa gider” (anything goes) kavramını getirmektedir.

Firmanın ürettiği projelerin proje maliyetleri ve satış bedellerine bakıldığında; 2009 yılından bu yana İzmir’de toplamda yaklaşık 2 milyar TL’lik proje yatırımı gerçekleştirdiği görülmektedir. 45 milyon TL ile 800 milyon TL arasında yatırım maliyetine sahip projelerin 272.000 TL ile 2.000.000 TL arasında (ortalama metrekare maliyeti 3500-6000 TL.) değişen konut fiyatları, ortalama satılık konut metrekare fiyatı 2566 TL olan İzmir kenti için oldukça yüksek bir değere karşılık gelmektedir. Öte yandan firmanın çekilen reklam filmleri, fuar ve sponsorluk projelerine de önemli bir bütçe ayırdığı görülmektedir. Projelerin yatırım ve satış bedelleri, firmanın kentin neoliberal kentleşme eksenindeki yeniden organizasyonunda büyük ölçekli sermaye yatırımları aracılığıyla oynadığı etkin ve öncül rolü açıklıkla gözler önüne sermektedir.

Projelerin hitap ettiği kentli gruba bakıldığında; üst gelir grubuna mensup, sanayici, iş adamları, beyaz yakalılar ile doktor, avukat vb. meslek gruplarının ağırlıkta olduğu gözlenmektedir. Görkemli mimariler, ayrıcalıklı hizmetler, yüksek güvenlik önlemleri ve yüksek satış/kira bedellerine sahip projelerde yer seçen neoliberal kentleşmenin yükselen yeni kentsel elitleri, bu parametrelerle kentin diğer gruplarından önemli ölçüde ayrılmakta/ayrışmaktadır. Bu haliyle, firmanın sloganlarından birinde yer alan “erişilebilir lüks” konut söylemi, gerçekliğini yitiriyor görünmektedir. Öte yandan, projelere olan talepte ağırlığı İzmirli kullanıcılar oluştururken, İstanbullu kullanıcılardan gelen kayda değer bir talebin varlığı da dikkat çekicidir.

Sonuç olarak genel çerçeveden bakıldığında; İzmir yakın döneme kadar neoliberal kentleşme eğilimlerinin uzağında ve geri planında bir kentleşme eğilimi gösterirken, 2000’li yıllarla birlikte bu eğilimin ayak sesleri daha net duyulmaya başlamış; nitekim özellikle 2010 kesitinden sonra bu kapsamdaki neoliberal somut kentsel çıktılar kentte belirgin bir biçimde görünür hale gelmiştir. Temelde lüks konut ve giderek yaygınlaşan karma kullanımlı projeler, bu kapsamdaki en temel yatırımlar olarak öne çıkmaktadır. Bu çerçevede Folkart Yapı’nın İzmir’de ürettiği ve üretmeyi planladığı projelere bakıldığında; söz konusu projelerin neoliberal kentleşme dinamikleri ile güçlü bağlar kuran, kentteki öncül ve güçlü örnekler oldukları görülmektedir. Bu dinamiklere uygun geliştirilen plan kararları ile üretilen, yer seçim tercihleri, içerdikleri fonksiyonlar, mimari nitelikleri, proje maliyet/satış bedelleri ve hedefledikleri kullanıcı grubu ile neoliberal kentsel eğilimlerle yüksek uyum becerisi gösteren projeler, kentsel mekâna hegemonik bir biçimde çökelerek bu eğilimin gücünü net olarak gözler önüne sermektedir. Folkart Yapı’nın projelerinin süreç içinde, öncelikle yakın çevrelerinde, sonrasında kentin bu eğilime uyum gösteren başka alanlarında da benzer gelişimleri önemli ölçüde ivmelendirdikleri gözlenmektedir. Dolayısıyla bu gelişim tekil projeler olmaktan çıkıp, giderek bu tipteki projelerin yaygınlaşmasında önemli bir rol oynamaktadır. Söz konusu projeler, neoliberal kentleşmenin ana üssü haline gelen İstanbul kenti için bu kapsamdaki “herhangi bir proje” olarak değerlendirilebilecekken, İzmir için hemen ayırt edilebilecek ölçüde belirginlik kazanarak öne çıkmaktadır. Sermaye gruplarının eğilimleri, kullanıcı gruplarının talepleri ile çakışmakta ve kent, sayıları artan bir biçimde yeni projelere sahne olarak yeniden organize edilmektedir. Bu kapsamda İstanbul giderek bir doygunluk noktasına ulaşmaya başladığına dair sinyaller verirken, İzmir kenti her geçen gün özellikle büyük sermaye grupları için iştah uyandıran bir yatırım alanına dönüşmektedir. Tam bu noktada, neoliberalizmin İstanbul’da kentsel alanda yarattığı yıkıcı sonuçların dikkate alınması ve bu deneyimlerden dersler çıkarılması hayati önem taşımaktadır. Kendisine uzun yıllar boyunca korunaklı bir koza ören İzmir kentinin kozası bugün, farklı bir değişimle karşı karşıya… Bu kapsamda, içinde bulunulan süreçte kente ilişkin geliştirilen her türlü mekânsal kararda, farkındalık ve duyarlılıkla hareket edilmesi ve kamu yararı, paylaşım, farklı toplumsal sınıfların bir aradalığı ile kentsel aidiyeti temel alan gelişme stratejilerinin öncelikli tutularak, temel alınması büyük önem taşımaktadır.

Etiketler

Bir yanıt yazın