4 Star Mimarın Meydan Savaşı

Hiç star mimarların baskıyla nasıl başettiklerini düşündünüz mü? Richard Rogers, Zaha Hadid, Rem Koolhaas ve Norman Foster New York'ta yapılacak bir kule tasarımı için bakın nasıl yarışıyorlar.

Onları dergilere poz verirken, konferans salonlarında konuşmacı olarak sahne alırken ve belki de ofislerinde bağırırıp çağırırken görebilirsiniz. Ama muhetemelen onları bir masanın arkasına oturmuş yönetim kurulu tarafından sorguya çekilirken görmemişsinizdir.

İşte şimdi nasıl görüneceklerini biliyoruz. Her biri son yılların en gösterişli yarışması olan L&L Holding’in New York’ta, Park Avenue’deki yeni iş kulesi tasarımı için açtığı yarışmayı kazanmak için projelerini sundular. Yaptıkları sunumlardan “Star-mimarların” baskı altındaki tutumlarına şahit oluyoruz. Proje alanı, Mies Van der Rohe’nin Seagram Binası ile komşu olması açısından zorlu ve yarım yüzyıldır hiçbir kulenin inşa edilmediği bu sokakta uzunca bir süre sonra inşa edilen ilk kule olacak.

Yarışmayı kazanan Norman Foster, dört tasarım içinde en klasik yaklaşıma sahip olan projesiyle peyzaj düzenlemeli teraslarla birbirinden ayrılan ve lineer çelik elemanlarla birbirine bağlanan 3 parçalı cam bir yapı bir yapı tasarlamıştı.

Richard Rogers

Hiç de boğazına düşkün olmayan Richard Rogers, önerileri hakkında üçüncü sınıf ilkokul çocuğu gibi vaaz veren, ölçülü konuşan ortağı Graham Stirk’e sözü devretmeden önce, kısaca öğlen yemeği hakkında konuşuyor. Güven oluşturmaya çalışırken, “Komik bir bavulun üzerine oturmuş gibi görünmeyen bir bina yapmayı denemek konusunda oldukça umutsuzduk” demeden hemen önce tereddütle “Niteliklilik konusunu çok önemsedik” diyor.

Zaha Hadid

Oturarak konuşmayı seçen Zaha Hadid ise panele övgü ile başlıyor. Ortağı Patrik Schumacher gülümsemesini tutamayıp Hadid’in konuşmasını keserek, sözü devralmadan önce “Elbette burada bulunmaktan çok mutluyuz” diyor. Tasarımlarının “benzersizlik, sağlamlık ve ölçülü zerafet” üzerine somutlaştığını söylerken, kendi tasarladıkları yapının artiyumunun yüksekliğini bilemeyerek, açıkca gözden düşüyor.

Rem Koolhaas

Rem Koolhaas,kimin patron olduğunu gösterircesine, OMA’nın sunuşunun tamamını kendisi üstleniyor ama yalnızca binanın dış cephesi ve binanın neden sarmal bir form aldığının üzerinde duruyor. “Alan iki yöne çekilmektedir, bu yüzden bu çift çekmeyi vurgulayacak şekilde şekil üzerine eğildik” diye açıklıyor. Daha sonra birçok farklı açıyla sarmal olarak kıvrılmış yapıyı gösteriyor. “Silüette çok sürpsiz bir etki” yarattığını söylese de, aslında o kadar da büyük bir sürprizle karşılaşamıyoruz.

Norman Foster

En sonunda Norman Foster, Power Point sunumundan kaçınarak sunumunu gerçekleştiriyor. Bunun yerine bir ressam gibi, yaptıkları işleri gösteren, sırayla gelen panoların önünde duruyor. Pratik konuşuyor, anlamsız bir terminoloji kullanmıyor; boyutlarına göre özelleşmiş mekanları anlatırken, “Binanın zemin katında, büyük ve yüksek bir alan görmek istersininiz” diyor. Ayrıca panel dilinde konuşmayı da çok iyi biliyor; tasarımı “tasarım-pazar araştırması ve pazarlama” üçlüsünün sonucu olarak tarifliyor. Ayrıca rakiplerinin tabutuna son çiviyi çakarak bitiriyor: “Bir binanın saygın ve dikkat çekici olabilmesi için, heykelsi şekillerin ‘bana bak’ histerisine teslim olmak zorunda değildir.”

Genellikle kurumsal bürokratların, riskten kaçınan kurulları tarafından düzenlenen davetli yüksek yapı yarışmalarında, Foster’ın neden sık sık zafer kazandığını anlamak çok da zor değil.

Sadece denenmiş ve test edilmiş, tüm dünyada bilinen güvenilir bir marka olduğu için değil, programın her detayı ile ilgili kişisel bir kavrayış geliştirerek iyi bir etki yaratma yeteneğiyle, bu ölçekte bir uygulamaya hakim olabilecek yetkin bir mimar olduğuna inandırıyor. Sonuç olarak, müşteri, her bir detayı sihirli bir elle çizilimiş, alışılmışın dışında bir bina için para ödeyeceği izlenimi ediniyor – Foster, adeta keçeli kalemini sallayarak müşteriyi büyülüyor.

Etiketler

Bir yanıt yazın