Gittiğiniz yerde heykellere bakın

Ülkemizde heykele ve heykelciye reva gördüğümüz muameleyi biliyorsunuz.

Heykele alerjisi olan bir toplumuz!

Hele modern heykele bakarken heyûla görmüş gibi oluyoruz.

Oysa yalnız kentin meydanlarını değil, büyük binaların da içini süsleyen, güzelleştiren, o mimari çalışmayı bütünleyen, içeride bulunan insanın hayatına estetik değerler sokan şeylerin başında heykel gelir.

Yapı(*) dergisinden aldığım biri olumlu, biri olumsuz iki örneği okumanızı isterim.

Birincisi:
“27 yıldır Elazığ’ın önemli bir meydanında duran ve köylünün üretimini simgeleyen ‘Çayda Çıra’ heykeli, yol yapımı gerekçesi ile yıkıldı. Elazığ’da 1984-89 yılları arasında görev yapan Anavatan Partili Belediye Başkanı Mustafa Temizer tarafından, Elazığlı ressam ve heykeltıraş Nurettin Orhan’a yaptırılan Çayda Çıra heykelinin AKP’li Belediye Başkanı Süleyman Selman tarafından yıktırılması tepkilere neden oldu. Malatya güzergâhındaki Çayda Çıra heykelinin yıkılmasını protesto eden Eğitim-Sen üyeleri adına basın açıklamasını okuyan, Nurettin Orhan’ın oğlu Uygur Orhan, babasının yaptığı ve Elazığ’ın simgesi heykelin yıktırılmasına ilişkin olarak, ‘Çayda Çıra, Elazığ’dır. Sizler bu heykeli yıkmakla çok büyük bir öyküyü, bir aşk öyküsünü yıktınız. Sizler bu heykeli yıkmakla, büyük bir efsaneyi yıktınız’ dedi.”

Olumlu örnek ise şöyle:
“Kars’ta sanatçı Mehmet Aksoy tarafından tasarlanan ve Başbakan Erdoğan tarafından ‘ucube’ olarak nitelendirildikten sonra yapım halindeyken yıkılan ‘İnsanlık Anıtı’ heykelinin bir benzeri de Türkiye sınırına 15 kilometre uzaklıkta Gürcistan’ın Batum kentinde yer alıyor. Bizdeki ‘ucube’ olarak nitelendirilirken, Batum’daki metal benzeri ise ‘Aşk’ heykeli olarak biliniyor. Amerika’da çalışan Gürcü heykeltıraş Tamara Kvesitadze tarafından yapılan ve yazar Kurban Said’in Azerbaycanlı bir genç ile bir Gürcü kızı arasındaki aşkı anlatan ‘Ali ile Nino’ adlı yapıtından esinlenerek ‘Aşk’ adı verilmiş 7 metre yüksekliğindeki metal heykel, deniz kenarında kent girişinde yer alıyor. Birbirine âşık iki geci simgeleyen figürler, üzerine yerleştirildikleri mekanik kaide sayesinde dönerek 8-10 dakikada bir birleşip yeniden ayrılıyorlar.”
* * *
Adı geçen kitaptan biraz söz edeceğim.
Rahmetli arkadaşım Adnan Semih Yazıcıoğu’nun yönetmen, benim Türkçe kitaplar seçicisi ve danışmanı olduğum Hürriyet Yayınları arasında bu kitabı yayımlamıştık ve çok ilgi görmüştü.

Kitaptan esinlenerek bir heykel yapılması da çok hoşuma gitti. Bunun dışında, bizde sanat eserine yapılan olumsuz muameleye rağmen, komşumuzun sanata destek vermesi de bize ders niteliğinde bir örnek olacaktır.

(*) yapı dergisi, Mimarlık, Tasarım, Kültür, Sanat, sayı 357, Ağustos 2011.

Etiketler

Bir yanıt yazın