Beyoğlu’ndaki müzik ve masa sorunları tatlıya bağlanmalı

Beyoğlu her zaman farklı bir semt olma özelliğini taşır.

Kozmopolit İstanbul’un kendine özgü ve diğer semtlerden farklı bir ortamı Beyoğlu’nda kendini gösterir.

Son günlerde iki sorun herkesin kafasında çözülmeyi bekliyor.

Biri meyhanelerin, lokantaların, kafelerin önüne konulan masa ve iskemleler, diğeri de sokak müzikçilerinin durumu.

Ben müzikçiler konusundaki düşüncemi yazmıştım, sokağa ses rengi verenler, caddenin gürültüsünü müzikal bir ahenge çevirenler gereklidir.

Ne var ki, herkes özgürlüğün sınırlarını baştan öğrenmeli ve sonra da ona göre uygulamalı.

Aziz Nesin’in bir yazısını hiç unutmam.

Özgürsünüz lafının arkasından, hep şu soruyu sormaya alışığız derdi, ama ne kadar, nereye kadar.

Ben Türkiye’de her zaman bu soruyu sorarım, sonradan zararı büyük sürprizlerle karşılaşmayayım diye.

Ayrıca biz bir hakkın nasıl kullanılacağını da sormayız, yavaş yavaş yasanın o maddesini kendimizce yorumlamaya başlarız. Böylece her vatandaştan bir içtihat çıkar ortaya.
* * *
Başka açıdan da tedirginlik duyarım. Belirsizlik beni en çok rahatsız eden durumdur.

Bizim gibi ülkelerde yasalara çok dikkat etmelisiniz. Çünkü başka bir ülkede, yasayı uygulamadığınız anda, yasa koyucusu ya da uygulayıcısı karşınıza çıkar ve sizi hukuk kuralları içinde hizaya getirir. (Bu sözü bizim hayatımız için daha uygun buldum.)

Küçük miktarda vergi kaçırmayı, aidatı ödememeyi kâr sayarız, kimse ilgilenmediği için de başımıza bir şey geleceğini düşünmeyiz. Atlattığımızı sanırız.

Öyle bir yasa uygulaması ile karşılaşır, birkaç kuruş kâr ettiğimizi sandığımız olaydan öyle bir zararla çıkarız ki bir daha başımıza gelmesin diye, tövbekâr oluruz.

Yalnız bizim vatandaş olarak tavrımız bu da devletin, yerel yönetimlerin davranışı, anlayışı, tarzı farklı mı?

Zaten farklı olsa bizi yönetenler de yasanın kuralları içinde kalıp, gündelik yorumlara itibar etmese biz de böyle olmayız.

Kısacası bu durumlarda, soruna ben iki tarafın açısından bakacağım; hem belediyenin hem de bu karardan zarar görenlerin.

Tarafların dile getirdiği bir şey var: Anlatıldığına göre belediye, bu uygulamadan şimdiye kadar bu ısrarcı tutumuyla kimseye bahsetmediği gibi, uyardığı zaman hoşgörülü davranmış. İşgaliye ödeyen herkese masa hakkı tanımış. Sonra bunun sonsuza kadar bir hak olmadığını dile getirmiş.

Ben sokaklarda, caddelerde masalardan rahatsız olmam. Ama oradan geçemeyenlerin de düşüncelerini öğrenmek isterim. Zira belediyeye sözlü ve yazılı birçok şikâyetin de gittiği söyleniyor. İşin bir de bu tarafı var.

Bana oradakilerin anlattığının yanı sıra Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan’ın da düşüncelerini, görüşlerini yansıtacağım.
* * *
Dilerim, Beyoğlu eski düzenine kavuşur.

Belediye Başkanı ile esnaf da anlaşır. İstanbul’un önemli dokuya sahip muhitlerinden birisini ‘insansız’ ve ‘sessiz’ hale getirmek kimseye fayda sağlamayacaktır.

Etiketler

Bir yanıt yazın