Şehri değil bienali gezmeye gelin

Bu bienalin öncekilerden farkı var. Kendisine özel tasarlanmış tek bir mekanda toplanmış; sadece politik olmakla yetinmiyor, estetik kaygılara da sahip. Bienal Direktörü Bige Örer'le bienalin neden özel olduğunu konuştuk.

MoMA müzesinin direktörü Glenn Lowry, geçen aylarda İstanbul Bienali’nin artık Venedik Bienali’nin de önüne geçtiğini, sanat dünyasının en cazip etkinliği haline geldiğini söylemişti. Bienalin direktörü Bige Örer, bunu İstanbul Bienali’nin daha deneysel, dinamik ve esnek yapısına bağlıyor, “Venedik Bienali’nin yapısı kemikleşmiş, hareket etme özgürlüğü yok. İstanbul Bienali ise günün tartışmalarını yakalayan, zamana daha hızlı cevap verebilen bir etkinlik” diyor. Bu sayede bienal, güncel sanat dünyasını da şehre çekiyor. Örer’e göre, “Bazı bienallere fikir sahibi olmak için bir kez gidilir. Ama İstanbul Bienali, insanların tekrar tekrar geri döndüğü bir etkinlik.”

‘Riskler aldık’
Örer, ilk bienalin düzenlendiği 1987 yılından, İstanbul’da bir modern sanat müzesinin bile olmadığı zamanlardan bugüne çok yol kat ettiklerini anlatıyor. Öyle ki, bienal artık riskler alabiliyor. “Artık 25 yıllık bir tecrübe var” diyor Örer: “Bir sistem oluşturulmuş ama o sisteme yeni ufuklar açmak lazım.”

Serginin 3. bienalden beri ilk kez tek bir mekanda toplanmış olması da bu risklerden biri… Önceki bienallerdeki ‘çok mekanlılık’, şehri gezmek isteyen yabancılar için de bir avantajdı. Ama küratörler Adriano Pedrosa ve Jens Hoffmann, bienalin bütünlüğünü önemsedikleri için bu geleneği yıkma riskini almışlar, “Şehri değil, bienali gezmeye gelin” demişler adeta. Örer de böyle düşünenlerden: “İstanbul, bienali farklı mekanlarda yaparak bir örnek oluşturmuştu. Ama bu yılki bienal dağılsaydı aynı etkiyi yaratmazdı.”

Tabii ki ünlü mimar Ryue Nishizawa’nın sergi için tasarladığı mekanın da bu etkide büyük bir rolü var: “Bir odadan başka bir odadaki işi görüyorsunuz. Yani mimari sayesinde çeşitli eserler arasında bir diyalog oluşuyor, bu mimari bir mucize. Ama tasarım, eserlerin önüne geçmiyor.”

‘İşlerin ilişkisi net’
Pedrosa ve Hoffmann, bu bienalde anlaşılmaz başlıklar ve izleyicinin kolay ilişki kuramadığı temalara dayalı ’21. yüzyıl bienal modeli’ne de isyan etmişler. Örer, sergilenen işlerin arasındaki ilişkinin çok net olduğunu, izleyicinin temalarla kolayca bağlantı kurabildiğini, bienali gezenlerden de bu yönde çok olumlu geri dönüşler aldıklarını anlatıyor. Bienal, öncekilerden içeriği ile de ayrılıyor. Örer, “Son üç bienal çok politik olmasıyla öne çıkmıştı. Bu yılki ise hem politik hem de biçimsel olma kaygısıyla oluşturuldu” diyor.

Sanatçıları seçerken de alışıldığının aksine ‘merkez dışı ve genç’ sanatçıların tanıtılmasına odaklanmamış küratörler. Açılışa kadar eserleri sergilenecek sanatçı listesi sır gibi saklanmış, basınla yalnızca yaşça büyük sekiz kadın sanatçının görseli paylaşılmıştı. Örer, “Amaç, 60’lar ve 70’lerde üretmiş farklı kuşaklar ve coğrafyalardan kadınları daha görünür kılmaktı” diyor ve ekliyor: “Her bienalin söyleyecek farklı bir sözü olmalı.”

Uluslararası sanat çevrelerinden çok ilgi görmesine rağmen, Örer’e göre bienalin amacı hâlâ İstanbul’da yaşayanlara bir şey söyleyebilmek, hayatlarında bir şeyi dönüştürebilmek. Örer, bienalin Türkiyeli izleyicilere de anlatacak çok şeyi olduğu düşüncesinde; “Felix-Gonzales’in eserlerinde müthiş bir aşk hikayesi, tutku, hayat ve ölüm var” diyor. “Çok samimi, paylaşıma çok açık, herkese konuşabilen konular.”

Çıkış noktam korku duygusu
12. İstanbul Bienali’nin en fazla ilgi gören işlerinden tüfekli heykele imza atan Eylem Aladoğan, sanatçıların isimlerinin açıklanmamasını heyecan verici buluyor

İstanbul Bienali’yle ilgili düşünceleriniz neler?
İlgi çekici bir bienal olduğunu düşünüyorum. Özellikle sanatçıların isimlerinin açıklanmamasının bienalin heyecanını arttırdığını düşünüyorum. Benim için sürpriz oldu çünkü hangi sanatçılarla birlikte yer alacağınızı bilmiyorsunuz ve her şeyi açılışta öğreniyorsunuz.

Bienalde size göre öne çıkan eserler neler?
Bienali gezdim. İsimleri hatırlayamasam da çok başarılı çalışmalar var. Özellikle Brezilyalı sanatçıların çalışmalarının ilgimi çektiğini söyleyebilirim.

Bienalde yer alan ‘Ruhunu dinle, kanım her an çekilebilecek demir tetiklerin şarkısını söylüyor’ eserinizden bahsedebilir misiniz?
Heykelimin çıkış noktası korku duygusu. Çalışmalarımı genellikle duygular üzerine inşa ederim. Heykel, tüfeklerle iç içe geçmiş kuş tüylerinden oluşan gergin bir kanat şeklinde. Alt kısmında dipçikler bulunuyor. Yapıtım iki bölümden oluşuyor, bir tarafında kanat tüyleri bulunuyor, diğer tarafında ise tahta üzerine uygulanmış Doğu’ya özgü desenler mevcut. Tüfekler ise göğe doğru nişan almış durumda ve namluları kırık. Temelinde bilindik objelerden oluşan ve insanın içindeki değişimin hissettirdiği korku duygusuna yönelik bir çalışma.

Türkiye’yle bağlantınız nedir?
Ailem Türkiye doğumlu, ben Hollanda’da doğdum. Fakat düzenli olarak babaanne ve dedelerimi ziyaret etmek için Türkiye’ye geliyorduk ailemle. İstanbul’da pek çok çocukluk anım var. Şimdiye kadar hep ailenin bir parçası olarak Türkiye’ye geldim fakat şimdi bir eserimle İstanbul Bienali’nde yer alıyor olmak benim için heyecan verici, değişik bir duygu.

(iPad uygulaması iFestDergi’nin İstanbul Bienali özel sayısından alınmıştır.)

Bienal için kimler geldi
Güncel sanatın öncü kurumlarından, MOMA’dan Carol Coffin, Peter Eleey, Gwen Norton, Ana Janevski, Glenn Lowry, Laura Hoptman, Christopher Lew, Christian Rattemeyer, Tate Modern’den Jessica Morgan, Sheena Wagstaff ve Stuart Comer, Centre Pompidou’dan Christine Van Assche, New Museum, New York’tan Massimiliano Gioni, Palais De Tokyo’dan Marc Bembekoff ve Caroline Cros, Museu D’art Contenporani De Barcelona’dan Soledad Gutierrez ve Teresa Grandas Sagarra, San Francisco Museum Of Modern Art’tan Apsara Diquinzo, Documenta’dan Carolyn Christov-Bakargiev ve Eva Scharrer, Carnegie Museum Of Art’dan Dan Byers ve Tina Kukielski, Museum Of Contemporary Art Denver’dan Nora Burnett Abrams, Documenta’dan Adam Kleinman ve Julia Moritz, Solomon Guggenheim Foundation – Abu Dhabi Project’ten Suzanne Cotter, Los Angeles County Museum Of Art’dan Rita Gonzalez Doryun da İstanbul’a gelerek bienali gezen isimler arasındaydı. International Herald Tribune, Wall Street Journal, İngiltere’den The Guardian, Financial Times, The Daily Telegraph, The Economist; Almanya’dan Frankfurter Allgemeine Zeitung, Der Tagespiegel; Fransa’dan Le Monde, Liberation; La Republica ve El Pais gibi büyük gazetelerin temsilcileri İstanbul’daydı.

Etiketler

Bir yanıt yazın