Arap Camii fırsatı kaçırdı

Karaköy Azapkapı'daki tarihî Arap Camii'nde bulunan Bizans dönemi fresklerinin sıvayla üzerinin kapatılmasına karar verildi.

1999 depreminde dökülen sıvaların altından çıkan Bizans freskleri nedeniyle camiyle ilgili yeni bir tartışma gündeme gelmiş, 2010 yılında başlayan restorasyon çalışmaları bir türlü tamamlanmayınca İstanbul’da “Arap Camii’ni tıpkı Ayasofya gibi müzeye çevirecekler” dedikoduları başlamıştı.

Bulunan fresklerin en önemli özelliği bugüne dek 15. yüzyılda başladığı düşünülen Rönesans hareketinin İstanbul’daki izlerini yaklaşık bir yüzyıl geriye taşıması. Arap Camii’nin duvarlarında bulunan ve 14. yüzyıla tarihlenen fresklerin ne yapılacağı restorasyon çalışmalarının en önemli konusuydu.

Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün en son 1913 yılında restorasyon gören camide başlattığı çalışmalar sonucunda bilim kurulları bulunan fresklerinin üzerinin örtülmesi konusunda fikir birliğine vardı. Kurul mekânın hâlihazırda cami olarak kullanıldığı ve fresklerin korunmasının bu haliyle zor olacağı gerekçeleriyle fresklerin tekrar kapatılmalarını kararlaştırdı. Bakımı yapılan freskler, üzerleri koruyucuyla kaplandıktan sonra geçen ay tamamlanan son restorasyonda alçıpanla örtülerek sıvandı. Böylece 700 küsur yıl sonra yeniden günışığı gören freskler, belirsiz bir tarihe kadar tekrar sıva altına gömüldü.

Oysa NTV Tarih dergisinin aktardığına göre, Arap Camii’nin sadece belirli bir bölümde bulunan freskleri paravanla ayırarak koruma altına almak mümkündü. Böylece İstanbul’un tarihindeki en büyük keşiflerden biri olan bu freskler dünyanın kültürel mirasına kazandırılabilirdi. Nitekim 1999 depreminde dökülen sıvaların altından çıkan freskler caminin cemaati tarafından yaklaşık 11 yıl boyunca perdeyle örtülerek ibadet yapılabilmişti.

Vakıflar Genel Müdürlüğü yetkilileri, tarihî camideki restorasyon hakkında açıklama yapmamak için “ilke kararı” aldıklarını açıklamıştı. Fresklerin üzerinin örtüldüğünü NTV Tarih dergisinin haberi sayesinde öğrendik ancak camideki restorasyonun tam olarak ne zaman biteceği, mekânın ibadete ne zaman açılacağı hâlâ belirsizliğini koruyor.

Arap Camii’nde bulunan fresklerin fotoğrafları ilk kez bu köşede yayımlanmıştı. Koruma Kurulu çevrelerinden öğrendiğimize göre freskler minberin yer aldığı duvarlarla bugün minare olarak kullanılan çan kulesinin içinde yer alıyordu. Muhtemelen alçıpanla kapatılan freskler de bu bölgede. Uzmanlara göre, İstanbul’da Bizans dönemine ait dinî eserlerden koruma altına alınanların sayısı beş-altıyı geçmiyor. Arap Camii’nde bulunan freskler de günümüze ulaşabilen nadir eserlerden biri. Fresklerde tasvir edilen konular doğrudan doğruya Katolik inancını yansıtıyor. Burada Bizans sanatında yer almayan yalnızca Katoliklere özgü olaylar ve aziz tasvirleri bulunuyor. Uzmanlar bu durumun hem İstanbul hem de Katolik dünyası için bir ilk olduğu görüşünde birleşiyor.

Fresklerin üzerinin kapatılmasıyla Arap Camii ve İstanbul tarihî bir fırsatı kaçırmış oldu. Dünyaca ünlü Bizantolog Semavi Eyice’ye göre, Arap Camii’nde bulunan freskler her ne kadar önemli de olsa Kariye Müzesi’ndekiler kadar değil. Bu haliyle mekânın müze yapılmasına gerek yok. Ancak belki de dünyada yeniden bir ilk olacak şekilde Arap Camii hem Müslümanların mabedi, hem de müze olabilirdi. Fresklerin üzerini tamamen kapatmadan yalnızca ibadet zamanlarında perdeleyerek, ibadet dışında meraklılarına sergileneceği bir sistem oluşturulabilirdi.

Fresklerin üzerinin örtülmesi kararı kamuoyuna kapalı bir şekilde alındı. Umarım fresklerin sıvanın altındaki esareti kısa sürer ve İstanbul dünyanın ilk cami-müzesine kavuşur.

ŞEHİR FISILTILARI

Taksim Yayalaştırma Projesi’ne karşı aktif çalışma yürüten Şehir Plancıları Odası’nın bir yönetim kurulu üyesinin, personeli olduğu İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden atıldığı öne sürülüyor. Geçen hafta Taksim Meydanı için hazırlanan İmar Planlarına yönelik bireysel itiraz dilekçelerini teslim etmek üzere belediye binasına girmek isteyen Taksim Platformu üyeleri kapıda, güvenlik görevlilerinin ve polisin engellemesiyle karşılaştı. Dilekçesini teslim ettikten sonra binayı terk etmesi istenen grubun içinde yer alan bir yönetim kurulu üyesi belediye çalışanı olduğunu belirtince kimlik bilgileri güvenlik görevlilerince kayıt altına alındı. İBB yönetimi, bir hafta içinde söz konusu yönetim kurulu üyesini işten çıkardı.

YENİ İSTANBUL ANSİKLOPEDİSİ

FLÂMENKO EVİ Türkiye’nin en önemli Flâmenko dansçılarından biri olan Melek Yel’in kurduğu Flâmenko okuludur. 2002 yılında kurulan okulda Melek Yel’in yönetiminde, danstan müziğe Flamenko’nun bütün alanlarında ders veriliyor. Düzenli aralıklarla Flâmenko gösterileri gerçekleştiren atölye, gösterilerinde geleneksel Flamenko’dan güç alan, ancak farklı nefeslere ve açılımlara da olanak tanıyan denemeler sunmayı amaçlıyor

Etiketler

Bir yanıt yazın