Katılımcı (Studio FORA + WE’re), Kore Savaşı Anma Alanı ve Ziyaretçi Merkezi Mimari Proje Yarışması

MİMARİ AÇIKLAMA RAPORU

SAVAŞ ÜZERİNE

Savaşlar insanlık tarihi boyunca süregelen, milletlerin kaderini etkileyen bir olgudur. Bu olgunun gözle görülebilir en önemli sonuçlarından birisi ise ‘yıkım’dır. Yıkımın fiziksel boyutlarından bahsedilebileceği gibi psikolojik boyutlarından da söz edilebilir. Öğelerin fiziksel olarak yok edilmesinin yanı sıra, değerlerin, kimliğin ve kollektif hafızanın maruz kaldığı bir yıkım da söz konusudur.

Hatırlamak, geçmişe kimliğini veren ve bugünümüzü tanımlayan hayati bir faaliyettir. İnsanları en çok korkutan ise aslında gelecek kaybı değil, geçmişin kaybıdır. Bu kaybı yaşamamak adına modern toplumlarda kollektif hafıza, ritüeller aracılığı ile korunur ve yaşatılır.

Tasarıma konu olan mekân bu tür bir ritüelin gerçekleştirilebileceği bir mabet olarak düşünülmüştür. Böyle bir mabedin yapılabilmesi için ise yarışmanın konusunu oluşturan 241’inci Piyade Alayı’nın savaş ile kurduğu ilişki irdelenmiştir. Alayın kahramanlıkları ve başarıları, çok ağır kayıplar verilme pahasına savaşın seyrini önemli ölçüde etkilemiştir. Resmi kayıtlara göre 741 ölü, 2068 yaralı, 163 kayıp ve 244 esir verilmiştir.

Bu bilgiler dahilinde bu ilişki irdelenirken savaşın yıkıcı gerçekleri ile kahramanlığın savaşı sona erdirici ve barış getirici gücü üzerinde durulmuş, bu iki kavramın aslında zıt gibi görünmesine rağmen birbirleri ile girift bir şekilde ilişkili olmaları üzerinden genel bir mimari yaklaşım geliştirilmiştir.

ALAN ÜZERİNE

Lüleburgaz, Anadolu tarihinin iki kadim başkenti Edirne ve İstanbul’u birbirine bağlayan ana ulaşım aksı üzerinde, ufukta Sinan’ın Selimiye Camii belirmeden karşınıza çıkar. Yüzyıllardır çevresindeki bu iki odağın merkezinde gelişimini sürdürmüş, Balkan ve Kurtuluş Savaşları ile şekillenmiş, Türkiye’nin 1950 sonrası değişen sosyo-ekonomik yapısı ve sanayileşmesi ile bugünkü halini almıştır. Yarışmaya konu olan alan, ülkenin en hızlı ana iki trafik arteri olan D100 ve E80 karayolları arasında, kentin kuzey girişinde konumlanmaktadır. Konumu itibari ile kent çeperinde kır-kent ara kesitine yerleşiktir. Lüleburgaz kent merkezinden kuzey istikametinde alana yaklaşan Turgutbey Caddesi, proje alanına ulaştığında iki yöne ayrılır ve alanı doğu-batı yönünde sınırlandırırken, Kaynarca deresinin kuzeyde devam etmesi ile, üçgen formuna benzer bir proje alanını oluşur. Bu konumsal özelliği ile alan aksiyel anlamda Turgutbey Caddesi üzerinden yaklaşımda silüette yavaşça belirir. Kırsal alanın kent alanına karışmaya başladığı geçiş bölgesi içerisinde özellikle kent merkezine yakın daralan alanda halihazır sık yeşil dokuya sahiptir. Bu yeşil doku alanın yol çeperlerinde yer yer devam ederek kuzey yönünde seyrekleşir.

KORE ÜZERİNE

Her savaş toplumların algı ve hafıza tümlüğünde farklı yerler edinir. 1. Cihan Harbi bizim için “yıkım ve acı”, Çanakkale “zafer”, Kurtuluş Savaşı ise “bağımsızlık ve özgürlük” anlamını taşır. Kore Savaşı’nın yeri ise, dünya savaşlar tarihinde az bulunacak bir şekilde bizim için dostluk ve fedakârlık anlamına gelir. Memleketlerinden kilometrelerce uzağa, hiç tanımadıkları bir ülkeye gönderilen 4500 Mehmetçiğin fedakarlığı ve kahramanlığı üzerine kurulan bir dostluktur Kore Savaşı. İşte bu nedenle Onların “omuzları” üzerinde yükselir. İki halkın ve kültürün yıllardır süregelen dostluk hikayesinin temel taşlarıdırlar ve bu yarışmanın konsept yaklaşımını oluşturan her fikir bu fedakarlığı, dostluğu ve kahramanlığı öne çıkarmak için kurgulanmıştır.

SAVAŞ, BARIŞ ve MİMARLIK ÜZERİNE

Proje, fikriyatta savaş ve barış kavramlarının üzerine düşünceler ile başlamıştır. Bunların ilk bölümde anlatılanlara benzer şekilde, toplumlar üzerine etkisi, çağrışımları ve algıları ile alakalı yaklaşımlar ele alınmış, bu yaklaşımların kent ve mimaride nelere karşılık gelebileceği üzerinde durulmuştur. Farklı duyguların çağrışımlarından doğacak ruh ve duyum hallerinin mimari karşılıkları üzerine odaklanılmış ve alanda bu duygu gerilimleri metaforlaştırılmaya çalışılmıştır. Savaş ve barışın mimarlık ile olan bu metaforik hali alt bölümde alanı ziyaret eden bir ziyaretçi gözünden anlatılmaktadır.

ZİYARETÇİ ÜZERİNE

Anma alanına kent merkezinden gelen bir ziyaretçi, çeper yolları birbirine bağlayan “savaş” aksı üzerindeki giriş kısmından yapıya girdikten sonra, kendini savaşın gerilimli alanında bulur. Geniş bir boşluğa düşmüştür. Etrafı savaşın hikayeleri ile doludur. Toprak altındadır. Işık kısıtlıdır, umut azdır. Kahramanlarını bilmediği bu savaşın hikayeleri ile karşılaşır. Her koridor onu başka bir hikâyeye ve o hikayelerin kahramanlarına ait başka bir hatıraya yönlendirir. Bu yönelimler sırasında bazen ışığa rastlar. Işıkla dolan avlular artık barışa açılan kapılardır. Açılan her kapı, onu daha çok barışa yaklaştırır ve sonunda kent merkezinden gelen ve savaş aksını dik kesen “barış” aksına ulaşır. Bu aks üzerinde “Anı Taşları” yanı başındadır. Her bir “anı taşı” bir savaş kahramanını temsil eder. Dar bir geçitlerden savaşın kahramanlarını tanıyarak geçer ziyaretçi. Daha sonra ise barışa ulaşır. Barış burada bir üst örtü görünümündeki el değmemiş doğadır, yeşildir. Barış sık bir yeşil örtü ile izole edilmiş korunmuştur. Daha sonra ayakları altından bu yeşil dört bir yandan yükselerek anma alanına dönüşür. Anma alanına yaklaşan ziyaretçi sert bir duvar ile karşılaşır. Bu “Anıt duvar” her bir “anı taşı”nın omuzlarında taşınır. Onların kahramanlıklarından ve fedakarlıklarından var olmaktadır. “Anıt duvar” altından başını eğerek geçen ziyaretçi saygısını sunar ve tören alanına varır. Artık gözünün gördüğü her yerde sadece bu fedakârlık ve kahramanlık vardır.

PEYZAJ VE MALZEME ÜZERİNE

Mevcut yeşil dokuya minimum müdahale ile mevcut ağaçların korunması amaçlanmıştır. Tasarlanan yapının peyzajı ile savaş ve barışın doğada yalın bir ortamda bulunması hedeflenmiştir. Bu amaç doğrultusunda peyzaj alanlarında kullanılan ilk malzeme, anı taşlarıdır. Toprağın ilk hali olan taşa savaş kahramanlarının anısını yaşatma işlevi yüklenmiştir. Yürüyüş akslarında ise çevresindeki doğada kendini kaybettirecek, aynı zamanda alanı dolaşmaya imkân sunabilecek yürüyüş yolu bırakılmıştır.

PEYZAJ RAPORU

Lüleburgaz ilçesinin Pınarhisar yolu ve Hamitabat yolu kesişiminde bulunan 11 dönümlük arazi, alanın kuzey bölgesinde bulunan Lüleburgaz Deresi yatağı ile sınırlıdır. Arazinin az eğimi ve kolay işlenebilir morfolojisi düşünülerek alanın merkezine yerleştirilen tören alanı ve ziyaretçi merkezi, kent için simgesel değeri olan, peyzajın içinde dağılan ve mevcut ağaç dokusuna zarar vermeyen bir kurguda oluşturulmuştur.

Ziyaretçi merkezinin ana girişi, Avrupa otoyoluna bağlanan ve trafik akışının en yoğun olduğu eski Kırklareli İstanbul yolu üzerinden yapılmış, açık otopark da bu yola paralel olarak konumlandırılmıştır. Tören alanını vurgulayacak şekilde araziye gömülen binaya 4 cepheden de giriş alınarak, uzun yaya sirkülasyonları ile meydan hissi kuvvetlendirilmiştir. Bina girişleri mevcut arazi kotunun 5.0 metre aşağısında yer almaktadır. Alana üst kottan giriş yapan ziyaretçinin günümüzden geçmişe doğru inen bir yolculuğa çıkmaları ve göz hizasından kaybetmeye başladıkları ufuk çizgisi ile tarihin derinlerine giriş yapmaları hedeflenmiştir. Bu tarihsel yolculuk taşıyıcı anı taşlarını vurgulayan bitkisel tasarım ve aydınlatma ile desteklenmiştir.

Anıtsal özelliği ortaya çıkarılmak istenen ve bir onurlandırma simgesi olan tören alanı ise araziden 2.5 metre yükseklikte yapının üzerine konumlandırılmıştır. Güneş hareketi, mevcut peyzaj envanteri ve yapı programı birlikte ele alınarak alan üzerinde uygun noktalarda oluşturulan avlu sistemleri ile aşağı kotta yer alan binaya aydınlık kazandırılmak istenmiştir. Barış kapısı olarak simgelenen bu avlular peyzaj elemanları ile desteklenmiştir.

Ziyaretçi merkezinin çevresinde bulunan yoğun bitki dokusunun aksine tören alanın içinde daha yalın bir peyzaj tasarımı tercih edilmiştir. Meydan hissini kuvvetlendirmek ve trafik gürültüsünü perdelemek için etrafı ağaçlarla çevrili olan tören alanı çıplak bırakılarak vurgulanmıştır.

Alanın bütününde yer alan brüt beton yapı elemanları, dış mekan mobilya ve aydınlatmaları ile uyumlu olup yeşil doku içinde sade bir strüktür oluşturmayı amaçlamıştır. Bu yalınlık ilkesine uygun olarak seçilen beton döşeme ile yaya yolları oluşturulmuştur. Peyzaj elemanlarında ve avlularda yapıyı yumuşatmak adına ahşap deklerden betona giden geçişler oluşturulmuştur. Proje alanın iki ekseninde oluşturan stabilize tali yollar oturma birimleri ile desteklenmiştir. Peyzaj-yapı kurgusu içinde yaya yolları, otopark ve tören alanı dışında sert zemin kullanımından kaçınılarak işlevsel ve simgesel olarak tek bir odak oluşturmak istenilmiştir.

Peyzaj karakterini korumak ve devamlılığını sağlamak adına alanda yer alan mevcut ağaçlar çoğunlukla korunurken yapı ile çakışan ağaçlar taşınarak arazi içine kazandırılmıştır. İklim ve bitki örtüsü ile uyumlu olan bu bitkilendirmede, giriş akslarında alle bitkisi olarak Süs Eriği (Prunus ceracifera) tercih edilmiştir. Süs eriğinin bordo yaprakları ile anı taşları ortaya çıkarılmak istenmiştir. Meşe (Quercus robur) ,Ihlamur (Tilia tomentosum), gibi Trakya bölgesinde doğal bitki örtüsünde yer alan ağaçlar, peyzaj dokusunun güçlendirmek ve perdeleme oluşturmak adına araziye dağıtılmıştır. Vurgulanmak istenen birkaç noktada kısa dönem çiçekli kalan fakat ihtişamı ile varoluş metaforunu simgeleyen Erguvan (Cersis siliquastrum L.) kullanılmıştır. Otopark alanın gölge oluşturması amacıyla dişbudak (fraxinus) ağacı tercih edilmiştir. Oval çalı grupları için de yine Trakya bölgesinde bitki örtüsünde yer alan Yıldız çalısı (Pittosporum tobira), Şimşir (Buxus sempervirens), Kurtbağrı (Ligustrum vulgare) gibi budamayla form verilebilen türler kullanılmıştır. Yer örtücü olarak kendi kendine yetebilen, ekolojik ve sürdürülebilir bir peyzaj örtüsü oluşturmak için çime alternatif olarak sedum ve dichondra kullanımı önerilmiştir.

Etiketler

Bir yanıt yazın