1. Ödül, Troya Müzesi Serbest Katılımlı, Tek Aşamalı, Ulusal Mimari Proje Yarışması

Troya’ya Hoşgeldiniz…

MÖ 3000’de başladı bizim bu coğrafyadaki serüvenimiz… Bir zamanlar, şimdi ova olan bu yer henüz bir körfezken, ticaret yolları üzerinde parlak bir kenttik. Kutlamalara, kahramanlıklara tanık olduk. Savaşlar ve yangınlar gördük. Sırlarla dolu geçmişimiz hakkında tarihçiler, arkeologlar ipuçları aradılar yıllarca. Şu an çevrenizde gördüğünüz kalıntılardan çok daha fazlası vardı yaşamımızda.

Kentimizin uzun ve inişli çıkışlı tarihi boyunca bastığınız topraklara bastık, geçtiğiniz tarlaları ektik, şu köşedeki taşlarla surlar inşa ettik, denizden balık tuttuk, bu topraktan çömlek yaptık, sıcak yaz günlerinde karşıdaki zeytin ağaçlarının altında dinlendik, savaştık, yok olduk…

Bu coğrafyayı, rüzgarı, toprağın, gökyüzünün ve denizin rengini, havayı, zeytin ağaçlarını ve taşları hafızanıza yazın. Az sonra rampadan inerken yıkık burçlar ve Troas’ın verimli toprakları geride kalacak. Rampa sizi bugün bildiğiniz Troas Bölgesi’nden geçmişe, Troya’nın hikayesinin büyük bir bölümünün keşfedilmeyi bekleyen dünyasına taşıyacak. Burada Troya’dan gelip geçmiş ve bu topraklarda kalıp yitmişleri anlamaya başlayacaksınız.

Topraklarımıza hoşgeldiniz…

Kavramsal yaklaşım

Tasarım, algıladığımız dünyanın ötesinde bir dünyayı, tarihi kökleri ve hikayeleriyle ziyaretçiye aktarmak üzerinden kurgulandı.

Verilen tasarım problemi, bir müze yapısı ve onun yakın çevresi ile kuracağı ilişkileri düzenlemekten ibaret olamaz. Problem, yangınlar, savaşlar yıkımlar geçirmiş, üst üste defalarca inşa edilmiş, yağmalanmış, buluntuları çalınmış, neredeyse yok olmuş, efsanelerde, destanlarda yaşayan bir uygarlığa ve bir döneme pencere açmak olmalı.

Tasarım, verili çevredeki fiziki bağlamın ötesinde bir durumla da yüzleşmek zorunda. Bu durum, tarihte bir dönem varolmuş bir uygarlığa günümüzden bakarak, bir yapının ötesinde bir his oluşturmak olmalı.

Bu noktada tasarımda tercih edilen yol, ziyaretçiyi belirli eşiklerde kademeli olarak tecrit etmektir.

İzleyiciyi kısmen ve bazen tamamen fiziki bağlamdan koparmak ve tekrar bağlamak…

Çözüm…
Tasarım, tüm destek işlevlerini yer altındaki tek bir kata toplar. Bu kat yeryüzünden algılanmayan, üzeri peyzaj ile örtülü bir kattır.

Sergi yapısı bu katın içerisinden, yeryüzündeki bir yarıktan toprak üstüne yükselen 32*32 m boyutlarında kare planlı robust bir obje olarak algılanır.

Atölyeler, depolar, giriş, işlikler, konferans salonları ve teknik hacimler bu kare planlı sergi yapısının etrafını saracak şekilde düzenlenmişlerdir.

Sergi yapısının dört tarafında söz konusu destek işlevlerini ayıran ve bağlayan bir sirkülasyon bandı döner. Bu sirkülasyon bandı ziyaretçilerin sergi yapısını ve kısmen içeriğini başka aktiviteler sırasında da algılamalarını sağlar.

Bu hali ile müze kompleksi dışarıdan peyzaj içerisine oturtulmuş topraktaki bir yarıktan yükselen dev bir arkeolojik bulgu olarak algılanır.

Ziyaretçiler yapıya 12 m genişliğinde bir rampadan aşağıya inerek girerler. İnerken ufuktaki yapıya doğru yaklaşırlar, peyzaj ve yeryüzü yavaşça kaybolur, geriye gökyüzü ve yapı kalır.

Ziyaretçi içeri girdiğinde kendini bir sirkülasyon bandında bulur. Pas kırmızısı , toprak rengi sergi yapısı şeffaf çatıdan yeryüzüne doğru yükselir.

Paslanmış metal (corten) kaplı yapı, bu haliyle topraktan çıkarılmış kırılmış testiler ve çömlekler gibi biraz çizilmiştir, bozulmuştur, kendine özgü dokusuyla ardında bir yaşanmışlık olduğunu hissettirir, bir geçmişi vardır. O döneme ait olmasa da malzemenin ve mimarinin geçmişi, günümüz ve gelecek arasındaki bağa dair bir şeyler söylediğini hissettirir.

Yapı kabuğu üç tarafından dönen rampayı bir gömlek gibi sarar, ziyaretçileri rampaya ve sergiye davet eder gibi zeminden 2,5 m yukarıda asılı durur.

Zemin kattaki sirkülasyon bandı, dört tarafındaki destek işlevleri ile sarılmıştır. Konferans salonu, satış birimleri, işlikler, atölyeler, yönetim… Sirkülasyon bandından tüm işlevlere ve sergi yapısına ulaşmak mümkündür.

Ayrıca atölyeler yine sirkülasyon bandı üzerinde şeffaf cepheleri ile belirli zamanlarda ve periyodlarda ziyaretçilerin restorasyon ve bakım çalışmalarını izleyebilmelerine olanak sağlayacak şekilde düzenlenmiştir.

Rampalar ile yavaşça yukarı çıkmaya başlandığında cephedeki yarıklardan coğrafya, tarlalar ve Troya kalıntıları görülür. Çatıya ulaşıldığında dev bir seyir terasına çıkılır. Troya’nın uzak ve yakın geçmişi, bu topraklardaki yaşanmışlıklar ve yaşanabilecekler hayal edilir…

Etiketler

5 yorum

Bir yanıt yazın