“Ben Zonguldak’ı Küçük Bir Türkiye Örneği Olarak Görüyorum”

Süper Kent dosyası kapsamında Zonguldak'ı tanımaya devam ediyoruz. Şehir Plancıları Odası Zonguldak İl Temsilcisi Kamuran Ayyıldız, bir plancı gözünden Kandilli ve Zonguldak'ı anlattı.

Öncelikle bize biraz kendinizden ve Zonguldak ile ilişkinizden bahsedebilir misiniz? Ne kadar süredir Zonguldak’ta aktif olarak çalışıyorsunuz?

Şehir plancısıyım. Mimar Sinan Üniversitesi’nden 1995 yılında mezun oldum. Üniversiteyle beraber 12 yıl boyunca İstanbul’da kaldım. Daha sonrasında ise memleketim olan Zonguldak, Ereğli’ye dönüş yaptım. Dönüş yaptığımdan beri de serbest şehir plancısı olarak çalışıyorum. Hitit Planlama adında bir firmam var.

Kandilli’de büyüdüm, üniversiteye gidene kadar bütün yaşamım Kandilli’de geçti. Kömürün kalbinden geliyoruz aslında ailecek. Annem ve babam Türkiye Taşkömürü Kurumu’nda çalışıyorlardı, abim hala çalışıyor. Annem Türkiye Taşkömürü Kurumu’nun ilk çalışan kadınlarından biri idi. Devlet bizim için Türkiye Taş Kömürleri’ydi o zamanlar. Yolumuzdan, bahçemize diktiğimiz sebzenin gübresine kadar bütün ihtiyacımızı TTK karşılıyordu. Kurumun bizim için çok farklı bir anlamı var. Kandilli, Cumhuriyet kazanımlarının had safhada yaşandığı ilk kasaba örneklerinden biri. Çok modern bir yaşam vardı orada. Elimizdeki imkanlara bakınca çok güzel bir çocukluk geçirdik biz. Kırsalın içinde çağdaş bir yaşam diyebiliriz. Mahallemizde sinemamız vardı örneğin, ben 8-9 yaşındayken tek başıma sinemaya gidebiliyordum.

Herkesin çocukluğunun geçtiği yere karşı çok farklı bir bağlılığı oluyor. Kandilli’de çok farklı kazanımlarımız var kömürden. Endüstri mirasımız var orada. Bu değerler bize miras ve bu değerlerin bizden de gelecek nesillere aktarılması gerekiyor. Bunun için de elimizden geldiğince destek sunmaya çalışıyoruz yürütülen projeler oldukça. Kandilli bütün hayatını kömüre borçlu. Şu anda anlattıklarımızdan hiçbir iz, hiçbir eser bulamazsınız ama eski Kandillililer bir araya toplandığımızda; özellikle o lojmanlarda yaşayanlarla, eski Türkiye Taş Kömürü’nün yarattığı o çağdaş havayı soluyanlarla bir araya geldiğimizde gerçekten Kandilli’nin bambaşka bir cumhuriyet olduğunu, Zonguldak bölgesinde en önemli taş kömürü havzasına sahip olduğunu anlayabilirsiniz.

Kandilli’yi “yaşamış” birisiniz. Kandilli’deki yaşantınızı Mimar Sinan’da aldığınız planlama eğitimi ile harmanladığınızda, Kandilli’yi ele alışınız nasıl şekillendi?

Kırsal planlamaya sosyolojik olarak baktığımızda biz aslında şehirciliğin en güzel örneklerinden biri içinde yaşamışız. Herkesin kendi bahçesinde hem oturabileceği hem de ekebileceği yerler vardı. Çocukların oynayacağı yer ayrıydı. Sebze ekilirdi. Kast sistemi vardı. Müdürlerin, mühendislerin oturacağı lojman ayrıydı, başçavuşların lojmanları ayrıydı, işçilerin yeri ayrıydı. Ama yine de her bahçede muhakkak sebze ekimi yapılırdı. Domates, biber, salatalık, fasulye, mısır… Her bahçede de iki üç çeşit meyve ağacı vardı. Şehircilik örneklerinde de hep bir hayal vardır ya hani: metropolden uzak, bahçeli evlerde büyüyen çocuklar… Ben Kandilli’yi Cittaslow’un uygulanması gerektiği bir yer olarak düşünüyorum. Mimar Sinan’da okurken en iyi yerleşme örneklerinden birinde yetiştiğimi görmekle beraber tabii ki metropol yaşamının da insana çok farklı kazanımları olacağını özümsedik. Mimar Sinan’da çok ciddi bir sosyoloji eğitimi aldık, sosyolojik açıdan da Kandilli’yi değerlendirmemde çok büyük katkısı oldu bunun. Keşke Kandilli’nin o günlerine geri dönsek de o günleri size öyle anlatabilsem. Ancak orada yaşayarak anlatılabilir. Şimdi anlattıklarımız hayal gibi geliyor gelenlere. Çünkü oradaki lojmanların bir kısmı yıkılmış vaziyette. Geçtiğimiz gün Orta Doğu Teknik Üniversitesi öğrencileri ile Kandilli’yi gezdik. Onlara da bahsettik bu kaybettiğimiz yapılardan. Hocalarımız “kalıntıları görmesek ‘siz bir hayalden bahsediyorsunuz’ diyeceğiz” dediler. En bakımlı kalan lojmanlar bizim “Ara Mahalle” diye adlandırdığımız bölümde. Şimdi proje çalışması yapılan alan ise “Aşağı Kandilli” dediğimiz varagel* bölgesi. Çok büyük bir kumsal vardı benim çocukluğumda orada. Karadeniz çok hırçın bir deniz, ne yazık ki sahil kalmadı artık. Orası deniz kenarına yüzde otuz üç eğimli, varagel  ile inilen bir yer idi. Endüstri mirasının en özel örneklerinden birinin olduğu bir yer… “Aspiratör” olarak adlandırdığımız bir yer vardı, yine Türkiye Taş Kömürü’ne ait.

Zonguldak üzerine yerel basın ile yapmış olduğunuz söyleşilerde Zonguldak’ın öncelikli olarak bütüncül bir plana ihtiyaç duyduğunu vurgulamıştınız. Kandilli’yi böyle bir yaklaşım içerisinde nerede, hangi rolde görüyorsunuz?

Zonguldak’a genel olarak baktığınızda kömürün yavaş yavaş bittiğini görüyorsunuz. Zonguldak, kömür ile beslenmiş ve kömürde çalışanların yürüttüğü ekonomi ile bir yere gelmiş bir kent. Kandilli’de kömürün yaratmış olduğu olumsuzlukların şu anda bir şekilde olumlu kazanımlara dönüştürülmesi lazım. Bu da en iyi şekilde endüstri mirasının turizme kazandırılarak hayata geçirilmesi ile olabilir. Bunu bölgenin ekonomik anlamda ilerleyebilmesi için bir fırsat olarak değerlendiriyorum. Kandilli’nin bu noktada önemi büyük. Kandilli sadece “Aşağı Kandilli” dediğimiz bölgeden ibaret değil. Ocakların olduğu Alacağzı bölgesi var. Kireçli bölgesinde de endüstri mirası var. Orada ayrıca korunması gereken bir sahil de var. Çok özel bir şelalesi var. Onlarla bir bütünlük kurmak gerekiyor. Hem endüstri mirası, hem doğal miras, mağaralar, arkeolojik sit alanları ile bütüncül bir planlama yapıldığında Kandilli’nin de önemli bir yeri olacağını düşünüyorum. Endüstri mirası konusunda Türkiye’de muhakkak çok özel bir yeri var Kandilli’nin.

Bu projeler, bu fikir önerileri söz konusu olduğu zaman yerel yönetim ile şehir plancıları arasındaki etkileşim nasıl?

Her belediye için söyleyemeyiz ama Zonguldak Belediyesi şehir plancılarına önem veriyor. Zonguldak Belediyesi, Çaycuma Belediyesi ve birkaç belediyemiz daha var… Yerel yönetimlerin, şehir plancılarını ikinci plana attıkları yaklaşımları olabiliyor. Plancılarla çalışmak bazı belediyelerde “işlerine taş konacakmış” hissi yaratabiliyor. Zonguldak merkezinde bir plancı olarak daha rahat çalışabildiğimi söyleyebilirim. Ama birçok belediye hala bu mesleği özümseyebilmiş değil. Bu mesleğin sadece imar tadilatı yapmak olduğunu zannediyorlar. Şehir planları sadece imar planlarından ibaret olabilir ama imar planları sadece çizimlerden ibaret değil. İmar planları toplumun sosyolojik yapısından tutun, kentin kültürü, doğal yapısı, tarihi gibi birçok farklı değeri içinde barındıran bir bütün. Bir şekilde o şehirde yaşayan insanların hayatını planlıyorsunuz. Belediyeler henüz bunun bilincine varabilmiş değil.

Farklı değerler ve kriterlerden bahsettik. Kent kimliği konusunu ele aldığımız zaman üniversitenin getirdiği sosyal değişimler ve turistik potansiyelleri ile Zonguldak sadece “maden kenti”nden ibaret olmanın dışına çıkabilen bir kent…

Ben Zonguldak’ı küçük bir Türkiye örneği olarak görüyorum. Fakülte, tarım, sanayi, hayvancılık, liman, kömür… Zonguldak’ta her şey var. Türkiye’de bulabileceğiniz birçok ticari, sınai, kültürel değeri Zonguldak’ta küçük ölçekli olarak görebilirsiniz. Zonguldak’ı sadece kömür ile sınırlandıramazsınız. Evet, bu kent bütün kazanımlarını kömüre borçludur ama kömürden sonra birçok farklı kazanımı da olmuştur. Coğrafyası ile, üniversitesi ile birçok kazanım elde etmiştir. Zonguldak’ın çok ciddi bir şekilde siyasi olarak da ele alınması gerekir. Siyasi olarak biraz unutulan bir şehir gibi burası. Valimizin başlattığı projeler şu anda çok önemli. Bütün kamuoyunun sahip çıkıp bu projelerin hayata geçmesine katkı sağlaması gerekiyor. Zonguldak’ın bakir kalmış bütün güzelliklerini dünyaya açmamız gerekiyor. Ben Zonguldak’ı sadece bir sanayi kenti olarak adlandıramıyorum. Zonguldak küçük bir Türkiye’dir. Şehir planlama bölümlerinde incelenmesi gereken bir şehir burası. Bütün üniversiteler gelsinler burada inceleme yapsınlar.

Sizce şu anda Zonguldak’ta öncelikli olarak odaklanılması gereken sorun nedir?

Zonguldak genelinde belediyelerimizin “insan yaşamını düzenleme” anlayışıyla devam etmesi gerekiyor. Dışarıdan baktığımızda çarpık yapılaşmanın çok ciddi boyutlarda olduğunu görüyorsunuz. Zonguldak’ın ranta teslim olmuş bir havası var gibi görünüyor. İstikamet çizgisine uymayan binalar var örneğin, yetkili bir kişinin bu süreçleri inceleyerek bunlara karar vermesi gerekir. Zonguldak merkezinde buna hiç dikkat edilmiyor. Zonguldak insan odaklı çalışmalı ve kendine ekonomide yeni alanlar oluşturabilmeli. Bunun için tüm kurumlar ortak akılla hareket etmeli. Herkes bir ucundan çekiştirmeye çalışıyor bu şehri ve bu durum Zonguldak’ı çok zor bir duruma sokuyor. Hem ekonomik olarak hem de sosyal açıdan ciddi zorluklar yaşanıyor.

Yerel yönetimlerin kent sakinleri ile ilişkisi nasıl? Katılımcı planlama konusunda ne konumda Zonguldak, halk süreçlere dahil olabiliyor mu?

Aslında Zonguldak halkı çok bilgili ve kültürlü bir halk. Fakat bunu planlamaya ve fiziksel yapıya yansıtamamış. Bu açıdan da Zonguldak kötü bir örnek diyebiliriz. Burada bir kopukluk var… Değişen yönetimlerin fiziksel yapılaşmayı sağlıklı olarak yönlendirememesi ve yerel yönetimlerde rantın ön plana çıkması bir şekilde ne yazık ki Zonguldak’ın bu günlere gelmesine sebep olmuş. Ama Zonguldak halkı her zaman için yeniliklere açık. Planlamanın kişilere göre değil, toplumun ve doğanın yapısına göre yapılması gerekir. O yüzden radikal kararlar almamız gerekiyor. Radikal kararlar olmazsa planlamada asla başarı elde edemezsiniz.

* Varagel: eğimli yolda veya kuyuda, yer çekiminden yararlanarak taşıma yapmaya yarayan mekanik düzen.

Etiketler

Bir yanıt yazın