“Genç Olduğumuz ve Büyük İşler Alabildiğimiz için Eleştiriliyoruz”

Kayseri'nin genç mimarlık ofisi Ofiss Mimarca son dönemlerde Nevşehir ve Kayseri Şehirler Arası Otobüs Terminalleri, Kayseri Kadir Has Stadyumu gibi ses getiren projeleriyle tanındı.

Bir Anadolu kentinde genç bir ekibin büyük projeler gerçekleştirmesi doğal olarak, olumlu-olumsuz birçok eleştiriyi de beraberinde getirdi. Bu projeler Arkitera Forum’da da çokça tartışıldı.

Kayseri’deki projelerini beraberce gezme fırsatı bulduğumuz bir günde Ofiss Mimarca’dan Alper Aksoy ve Bahadır Kul’la bir söyleşi gerçekleştirdik.

Aslı Canbal Özdemir: Ofiss Mimarca nasıl kuruldu? Genç mimarların kurduğu bir ofisin bir Anadolu kentinde büyük işler yapması her zaman rastladığımız bir durum değil. Bu noktaya gelmenizdeki etkenler nelerdir?

Alper Aksoy: Biz Bahadır’la Erciyes Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nden sınıf arkadaşıyız, yakın arkadaştık. Ben Kayserili’yim Bahadır aslen Vanlı’dır. Ofiss Mimarca’yı Bahadır kurdu, ben o zaman Ankara’da uygulama projelerinde çalışıyordum. Bahadır’ın yeni işleri için benden yardım istemesiyle Kayseri’ye döndüm, o şekilde başladık, devam ediyoruz, üniversiteden beri beraberiz. Açıkçası biraz şans faktörü de yanımızdaydı, baştan bu noktaya geleceğimizi kesin olarak bilemezdik, olmayabilirdi de.

Bahadır Kul: Biz çok heyecanlıydık. Ben okulda hep dönem birinciliği olan bir öğrenciydim ve üniversiteden bir hocam asistan olmamı çok istiyordu. Son sınıfa gelene kadar benim de idealim buydu. O dönemde hangi alana yönelirsem mutlu olurdum, çok da farkında değildim zaten. Son sınıfta bir hocamın aracılığıyla ofis mobilyaları üreten bir fabrikada ürün çizimleri yapmak üzere çalışmaya başladım. Mimarlık ofisi açmaya ise bitirme projesi aldığımız dönemde karar verdik. 1999 yılında küçük bir oda kiralayarak orada maket yapmaya başladık. Böylece çizimlerini, maketlerini yapmak üzere çeşitli firmalarla iletişim kurmaya başladık, masraflarımızı çıkaracak kadar gelir elde etmeye başladık, neyse ki burslarımız da vardı. Bitirme projesi sonuçları açıklandıktan sonra asistan olmamı isteyen hocama ziyarete gittim ve mimarlık yapmak istediğimi söyledim. Bunun sonrasında bir dönem boşluğa düştüm, asistanlık hedefi artık benim için yoktu. Alper Ankara’da çalışıyordu, ben de Kayseri’de iş aramaya başladım, bir sene iş bulamadım. Sonra bir arkadaşım sayesinde bir dekorasyon işi aldım, bir dershaneydi. Onun ardından bir optik mağazası işi aldım, peşpeşe bir iki işten sonra 2002 yılında bugunkü Ofiss Mimarca kurulmuş oldu. Kayseri’nin bizim için avantajı çok çabuk tanınmamız oldu. Örneğin optik mağazasını yapınca bütün çarşı esnafı bizi tanır oldu, onların yakın çevresi, arkadaşları arasında fabrika sahibi olanlar vardı, derken bir fabrika binası, zincir mağazalar işleri aldık. Bir senede kırk mağaza yaptık, bunun da bize kısa zamanda hem hızlı bir gelir getirisi oldu, hem de belirli bir çevremiz oluştu, yerel yönetimle tanışıklık sağladık.

ACÖ: Mimarlık ortamında, yarışmalar pek çok ofisin kurulmasına, tanınmasına, büyümesine katkıda bulunuyor ve yöntem olarak bir anlamda fırsat eşitliği sağlıyor. Ofiss Mimarca olarak mimarlık yarışmalarına bakış açınız nedir? Örneğin geçtiğimiz aylarda düzenlenen Kayseri İç Kalesi’nin Korunarak Kültür ve Sanat Ortamına Dönüştürülmesi adlı yarışmaya neden katılmadınız?

AA: Tabi ki yarışmaları destekliyoruz, hem nitelikli eserler ortaya çıkıyor hem de yarışmalar genç mimarların tanınmasına yardımcı oluyor. Ülkemizin mimarlık kültürüne artı değerler kazandırıyor. Bütün yarışmaları takip ediyorum, şartnamelerini alıp inceliyorum, eskizler yapıyorum, bazı konular bize daha yakın geliyor o konularda daha verimli olacağımızı düşünerek şartname alıyoruz. Çok istememize rağmen zaman sorunu yaşadığımız için bir türlü yarışmaya proje gönderemedik. En son Bitlis Hükümet Konağı Yarışması’nda son aşamaya gelmemize rağmen teslim yapamadık. Şu anda Denizli için çalışmaya başladık ama işlerimiz çok yoğun, yeterli zamanı ayıramıyoruz. En kısa zamanda yarışmalar konusunda da yeni bir yapılanmaya gidip başarılar kazanmak istiyoruz.

Kayseri’de geçmişte pek çok bina yarışmayla yapılmıştır, hatta bir noktadan sonra bir doygunluk oluşmuş bu konuda. Yarışma özünde ucu açık bir süreç, birçok yarışmada birinci olan proje maalesef uygulanmıyor. Yarışma süreçleri çok uzun, bir yarışmanın şartnamesinin hazırlanması ve sonuçlanması iki senelik bir çalışma, iki sene de binanın yapımı sürse dört sene gerektiriyor ki, yerel yönetimler için çok uzun bir süre bu. Bir yerel yönetimin seçildikten sonra beş senesi var ve kısa sürede projelerini hayata geçirmek istiyor doğal olarak. Mesela bir ilimizde belediye Hihmet binası yarışması yapıldı, çok da başarılı bir proje kazandı, iki sene geçti henüz uygulama projesi yok ortada, sorun nerede bilmiyorum. Oysa bu tür projelerde hızlı çözümler bekliyor yerel yönetimler. Kayseri İç Kale’sinin yarışmaya açılması çok doğru bir karardı, uzmanlık isteyen bir konu, biz o konuda şu anda verimli olamazdık. Kayseri’deki son dönem sosyal yapıların büyük bir kısmında bizim imzamız var, bu da tepkilere neden oluyor, asılsız söylentiler çıkıyor. Oysa ki biz yaptığımız projelerin tamamını davetli teklif usulü yarışma ile yaptık, her proje için en az 3 rakibimiz vardı. Bu söylentiler nedeniyle Kaleiçi Düzenleme Yarışması’nda olası bir başarıda jüri de zor durumda kalacağından şartname almamıza rağmen katılmama kararı aldık.

BK: Şu anki iş yoğunluğumuzla ve ekibimizle bir taraftan da yarışmalara katılmamız çok mümkün değil. Ayrı bir ekip kurarak gelecek yarışmalara katılmayı düşünüyoruz.

ACÖ: Yaşadığınız kent Kayseri’nin sosyal, kültürel ve mimari ortamı ve buradaki değişimler hakkındaki görüşleriniz nelerdir?

AA: Birçok kentin ön plana çıkan bir veya birkaç özelliği vardır, Kayseri’de durum pek öyle değil. Tarım açısından topraklarının çok verimli olduğu söylenemez, sanayide herkes kendi çabasıyla birşeyler yapıyor, turizm alanında Erciyes’te yeni bir şeyler yapılmaya çalışılıyor, ticaret dışında pek de bir şey yok. Burada herkes çok çalışır, girişimci ruh vardır. Kayseri yapısal olarak değişiyor, bu değişim çok da eleştiriliyor, ancak tüm yönleriyle bilgi sahibi olmadan bir gelişimin, değişimin eleştirilmesini doğru bulmuyorum. Sosyal, kültürel ve mimari anlamda İstanbul’dan uzak olmak, oradan beslenememek en büyük dezavantaj burada. Birçok konuda İstanbul’un “merkez” olma özelliğini devam ettirmesi diğer kentlere pek olumlu yansımıyor tabii ki, burada da birtakım eksiklikler var. Bu eksiklikleri gidermek için en azından bireysel çabalarımız var, dışa açık, değişim ve dönüşüme önem veren bir yaşam biçimi edinmeye çalışıyoruz.

BK: Yapılan değişikliklerin dokuya zarar vermemesi, alışkanlıkları bozmaması çok önemli. Alışkanlığın belki %20’si değiştirilebilir ama %100’ü değiştirilmemelidir.Kayseri Büyükşehir Belediyesi son dönemde yaptığı projelerle kente bir canlılık getirmeye çalışıyor. Tabii bunları yaparken, bütçe çok önemli. Örneğin Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin çok daha geniş bir bütçesi var, İstanbul’un öyle, ama hala hem görsel hem fonsiyonel anlamda kente konu olacak nitelikli yapıları çok az. Bilinen bazı projeler var ama onlar da belli bir kesime hitap ediyor. Önemli olan kültürel anlamda çıtayı yukarı çekmek. Örneğin Kayseri’deki yeni Disneyland projesi de bu amaçla düşünüldü, halka hitap ediyor. Onun dışında, sanırım bu dönem gerçekleşecek yeni sosyal projeler var.

AA: Kayseri Büyükşehir Belediyesi projelerini devletten çok az destek alarak gerçekleştiriyor, bu bütün belediyeler için bir örnektir. Aslında uyguladıkları çözümler de çok basit, arsaları takas etmek gibi. Bütün belediyeler bunu yapabilir ama güçlü bir irade gerekir. Örneğin şehir merkezindeki stadyumu yıkıp oradan gelecek gelirle yeni bir stadyum yapmak, ilk kez Kayseri’de gerçekleşti.

ACÖ: Şimdiye kadar gerçekleştirdiğiniz projelere gelen eleştirileri nasıl değerlendiriyorsunuz?

AA: Yapılan eleştirilerin doğru bilgiye dayanması ve amacı çok önemli. Bazen sadece genç mimarlar olarak büyük işler alabilmemiz üzerinden eleştirildiğimiz oluyor, oysa Türkiye’de pek çok mimar projelerini bizim yöntemlerimizle gerçekleştiriyor ama onlar bu konuda bizim kadar eleştirilmiyor. Ayrıca gençlere fırsat verilmesini çok önemsiyoruz. Esas mesele bir algıyı yavaş yavaş yıkmamızdan kaynaklanıyor sanırım. Bu algı bütün büyük projeleri “merkez” kabul edilen İstanbul yapar algısıdır. “Nasıl olur da Kayseri’de gençlerden oluşan bir ofis stadyum yapar?” sorusu her yerde karşımıza çıkıyor. İmajlar üzerinden yorum yaparsak işin özünü kaçırıyoruz. Kayseri’den bir ofisin bu işi yapabilmesi mimarlık kültürümüz açısından olumlu bir gelişmedir bana göre.

BK: Biz zaman içinde çok çalışarak, araştırarak, yaptığımız her projede bir önceki eksikliklerimizi tamamlayarak, yurtdışındaki projeleri inceleyerek, gezerek kendimizi geliştirdik ve geliştirmeye devam ediyoruz. Bu sürekli ve çok hızlı oluyor. Bir proje için öneri hazırlarken mutlaka birden fazla alternatifimiz olur, bir hafta önce götürdüğümüz projeyi kendimizin beğenmeyip değiştirdiğimiz zamanlar vardır. Örneğin şimdiye kadar yaptığımız binalardan sonra enerji verimliliğinin ve sürdürülebilir mimarlığın önemini gördük ve bu konu üzerinde çalışıyoruz.

ACÖ: Şu an üzerinde çalıştığınız projelerinizden bahsedebilir misiniz?

AA: Yurtdışında Ukrayna ve Kazakistan’da proje çalışmalarımız var. Bunların gerçekleşmesine şimdilik ekonomik kriz engel oldu. Önümüzdeki yıllarda yurtdışında projeler gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Türkiye’de çeşitli kentlerde spor kompleksi projelerimiz var, Kartal’da ve Çanakkale’de hastane projelerimiz var, bir müze çalışmamız var. Daha çok spor kompleksi ve stadyum projeleriyle ilgileniyoruz, bu konuda uzmanlaşıyoruz. Türkiye’de birçok kentte stadyum yapılması planlanıyor, bu yönde açıklamalar var. Spor komplekslerinin neredeyse tamamı yenilenmek durumunda. Diğer taraftan nitelikli konularda çalışmayı ve havalimanı tasarlamayı çok isteriz. Biz mimari değeri olan işler yapmak istiyoruz, her işi kabul etmiyoruz, projelerimizde değişiklik konusunda çok fazla taviz vermemeye çalışıyoruz.

ACÖ: Kayseri Kadir Has Stadyumu’nda en son gelinen aşama nedir? Açılış tarihi belli oldu mu?

AA: Stadyumda sona yaklaşıldı. Yapısal anlamda çok az işimiz kaldı. Bugün itibariyle çimler serilmeye başlandı. Bir hafta sonra maç oynanabilecek hale gelecek fakat biz Kayserispor – Fenerbahçe maçıyla kullanıma başlamasını istiyoruz. Büyük ihtimalle, resmi bir engel olmazsa 8 Mart 2009 tarihindeki Kayserispor – Fenerbahçe maçı yeni stadyumda oynanacak. Resmi açılış için milli maç beklenecek, o zaman ciddi bir açılış organizasyonu olacaktır. Sizleri de bekleriz.

Etiketler

Bir yanıt yazın