“Artan Kontenjanların ve Yeni Açılan Bölümlerin Fiziki Koşullarla Desteklenmemesi Yetersizliklere Neden Oluyor”

Arkitera Kampüste projesi kapsamında mimarlık eğitimi- kent ilişkisi ve mimarlık eğitiminin mekansal karşılığı üzerine sorularımızı Sakarya Üniversitesi Mimarlık Bölüm Başkanı Doç.Dr. Tahsin Turgay yanıtladı.

Arkitera: Mimarlık eğitiminizin bulunduğunuz kentle ilişkisini nasıl kurarsınız?

Tahsin Turgay: Sakarya ili, coğrafi konumu gereği merkezinde ve çeperinde pek çok zenginlik barındırmaktadır, nitelikli tarihi merkezler, sanayi yapıları, doğal güzellikler… Kentimizin yakınlarında bulunan Taraklı, Göynük, İznik gibi tarihi merkezlerle öğrenciler arasında kurmaya önayak olmaya çalıştığımız ilişki çevresel ve tarihi duyarlılığı, ayrıca içinde yaşadığımız kentlerin sorunlarına ve potansiyellerine ilişkin bir kültürel farkındalığı yaratmaya yöneliktir. Bunun yanı sıra doğal bir olgu olarak deprem, kentimizin bir gerçeğidir. Deprem olgusu ve yapılı çevre ilişkisi, dersler ve projeler dahilinde irdelenmekte; bu coğrafyada yaşayan/eğitim gören öğrencilerin bu konuda mesleki hayatlarında da kullanmalarını dilediğimiz etik bir bilinç oluşturmaları ve yapılı çevre ile ilgili yeni fikirler geliştirmeleri hedeflenmektedir.

Mekan ve eğitim ilişkisi nasıl olmalıdır?

Mekan üretimi alanında çalışan bir disiplin olarak mimarlık, eğitim mekanının sanal ortama da taşındığı günümüzde dahi eğitim sırasında da mekân ile yakın bir ilişkiyi gerektirir. Eğitim, nitelikli ve amacına uygun mekânlarda verilmelidir; böylece öğrenciler kaliteli mekanın ne demek olduğunu öncelikle sezgisel olarak kavrayabilirler.

Türkiye’de günümüz mimarlık eğitimine karşılık gelen stüdyolar ve derslikler yeterli midir?

Bu konuda genel bir yorum yapmak doğru olmayabilir, fiziksel imkanlar bir mimarlık okulundan diğerine değişebilmektedir. Ancak, yeterli planlamanın yapılmaması, artan kontenjanların ve yeni açılan bölümlerin fiziki koşullarla desteklenememesi kimi yetersizliklere neden olabilmektedir. Bunun yanı sıra Türkiye’de de etkileri görülen dünya çapında değişen ve dönüşen mimarlık disiplini paradigmasına uygun olarak yeni tip mekanların oluşturulması için araştırmalar yapılmalıdır.

Geleceğin daha yaratıcı ve özgürleştirici mekânsal karşılıkları mimarlık eğitiminde nasıl karşılık bulabilir?

Kamusal hayatla iç içe, aynı zamanda sanal ortam üzerinden dünya mimarlık ortamıyla da bağlantıyı her an koruyan, çalışmaya ve kolay fikir alış-verişine müsaade eden fiziki mekanlar düzenlenmelidir.

Şu anda sahip olduğunuz eğitim mekanlarınızı dönüştürebilir misiniz?

Üniversitemizin kampüsü şehir merkezinden uzak sayılsa da kente ait kimi ilişkileri yeniden üretebilecek bir canlılığa ve dinamizme sahiptir, bu bize hayal ettiğimiz mimarlık ortamı için bir potansiyel sunmaktadır. Eğitim mekanları elbette dönüştürülebilir ama daha iyisi baştan bir mimarlık okuluna ilişkin kaygılarla tasarlanmış yeni eğitim mekanları olmalıdır.

Etiketler

Bir yanıt yazın