“Mimari Mirasla Barışık Olunmayan Bir Zamanda, Öğrencinin Bunun Farkına Varması ve Yapılanları Eleştirmesi Hoşumuza Gidiyor”

Arkitera Kampüste projesi kapsamında Kayseri Nuh Naci Yazgan Üniversitesi Mimarlık Bölüm Başkanı Yeşim Alemdar ile mimarlık-kent ilişkisi ve mimarlık eğitiminin mekansal karşılığı üzerine keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

Arkitera: Mimarlık eğitiminizin Kayseri ile ilişkisini nasıl kurarsınız? Kayseri’nin eğitiminize katkıları nelerdir?

Yeşim Alemdar: Ben öncelikle 1. sınıf projelerine olan ilgilimi belirteyim. Ben daha önce Erciyes Üniversitesi’ndeydim. Senelerdir birinci sınıf projelerine girerim, akademik olarak da öyle bir ilgim var. Kendimize göre biz birkaç arkadaş bir yöntem geliştirdik. Kavramlar, fenomenler ve tasarım üzerinden üçlü bir ayak. Bu fenomenler dediğimiz; tasarım aşamasında bazı kavramlar vasıtasıyla yeri tanımak, yeri tanırken tasarım yapmak, tasarım yaparken kavramı anlamak ya da kavram konusunda düşünürken yerle ilgili verileri çözümlemek gibi amaçları içeriyor. Biz onun için birinci sınıftan itibaren öğrencileri kentin içine atmayı seviyoruz. Öğrencilere yardımcı olsun diye belli soyut veya somut kavramlar vererek tasarım ile yeri birlikte anlamalarını istiyoruz. Onun için bizim eğitimimizde kentin çok büyük bir önemi var. Kayseri’de merkeze çok yakın olan ve dokusu korunmuş küçük yerleşim birimleri var. Talas, Germir, Ağırnas, Erkilet -Mimar Sinan’ın Köyü olarak bilinir- bunlardan bazıları. Buralarda hala geleneksel dokuya rastlıyoruz. Ayrıca kent içinde de çalışmalarımız devam ediyor. Yani biz her zaman var olanla tasarım yapmayı seviyoruz. Sadece birinci sınıf eğitiminde diğer sınıflarda da projenin beklentisine göre kentle iletişim içerisindeyiz. Öğrencileri var olanla diyaloga sokarak sürdürülebilirlik, eski olana yeni tasarım, sorunsal olana katkı gibi tartışmalarla yüz yüze bırakıyoruz. Hatta bazen kötü çevre diye nitelendirdiğimiz şeyleri bile daha önceden yapılmış olan, hali hazırda var olan çevre olarak öğrencilerin algılamasına dikkat etmek istiyoruz. Hele şu andaki konjonktür düşünülürse; yani ne var olan doğayla, ne var olan kültürle, ne var olan mimari mirasla çok barışık olmayan bir zamanın içerisinde olduğumuz günlerde, öğrencinin bunun farkına varması ve hatta yapılanları eleştirmesi bizim hoşumuza gidiyor. Eleştirmek diyince her zaman kötülemek anlaşılmasın. Akademik anlamda bir eleştiriden bahsediyorum.

Bizim şehre nasıl bir katkımız olur? Mimarlık öğrencisinin her zaman şehre katkısı olur. En azından mezun olduktan sonra olur ama öğrencilerin bu bakış açısıyla çalıştıkları yerlerde yapılan küçük workshoplar ve çalışma grupları bence kentte bilinç oluşturabilir. Örneğin şimdi Sahabiye Mahallesi’nde beşinci projemiz yapılıyor. Sahabiye’de belediye tarafından değiştirmeye çalışılan bir bölge de senaryo çalışması yapıyorlar. Oradaki insanlarla iletişime geçiyorlar, konuşuyorlar, onların dertlerini dinliyorlar. Bölge sakinlerini tasarıma dahil eden bir anlayışla küçük de olsa bir bilinç oluşturuyor olabilirler.

Aynı şekilde geçen yıl Hacılar ilçesinde bir proje gerçekleştirdik. Bu süreçte belediye gerek bölgeyi tanıtma gerekse belgeler sağlama konusunda çok yardımcı oldu ve bir zanaatkar evi projesi tamamladık. Daha sonra da öğrenci projeleri belediyede sergilenerek halkın beğenisine sunuldu. Mimarlık fakültelerinin böyle alternatif tasarım düşüncelerini sergilemesinin kente sağlayabileceği bir katkı olduğunu düşünüyorum.
 

Sizce mimarlık eğitimi mekanları nasıl olmalı? Bölüm olarak mekanlarınızı yeterli buluyor musunuz?

Biz şu anda Mühendislik Fakültesi binasındaki atölye bile diyemeyeceğimiz 2-3 sınıfı kullanıyoruz ama yandaki Güzel Sanatlar Fakültesi olarak yapılan binaya taşınacağız; ancak orası da daha az sayıda öğrencinin geleceği varsayılarak yapıldığı için yeterli değildi. Mimarlık olarak kontenjanımız fazla olduğu için orada bazı tadilatlar yaptık ancak istediğimiz mekanı elde edemedik. Yine de buraya göre daha büyük, ferah ve tasarım atölyesi olmaya, daha doğrusu esnek kullanıma uygun mekanlar oluştu. Zaten mimarlık eğitiminde de mekanı değiştirmek üzerine bir eğitim verdiğimiz için olabildiğinde sade ve esnek stüdyolara ihtiyacımız var. Böylelikle öğrenciler ihtiyaç dahilinde mekanı kullanıp yaptıklarını da sergileme imkanı buluyorlar. Örneğin biz yaptıklarımızı götürüp bir yere bağlayıp, çakıp o mekanı bir süreliğine de olsa değiştirebiliyoruz. Öğrencilerin de çok hoşuna gidiyor. Hem yaptıkları şeyi birebir görmüş oluyorlar hem de o mekanın onunla birlikte nasıl karakter değiştirdiğini görebiliyorlar. Daha üç boyutlu nesnelerin, hacimsel çalışmaların mekan içerisinde sergilenmesi ve öğrencinin mekanı kendi gücüyle değiştirebileceğini görmesi mekanla eğitim ilişkisi açısından büyük bir avantaj.

Peki, üniversite yönetimi ve şu anki fakülte yönetimi mekanları bu şekilde kullanmanız konusunda size destek veriyor mu?

Mekanları kullanmamız konusunda hiçbir sorunla karşılaşmadık. Yani yönetim gerçekten bu konuda bizimle aynı şekilde düşünüyor. Bazı pratik sorunlar olabiliyor; ama onlar çözülüyor. Öğrencilerin mekansal çalışmalarına da olumlu yaklaşıyorlar. Geçenlerde yaptığımız bir workshopa tanık olan rektörümüz okulu bu şekilde kullandığımızı görünce memnuniyetini dile getirdi. Bölümümüzün üniversite gündelik hayatına getirdiği hareket okul yönetimi ve diğer bölümler tarafınca olumlu karşılanıyor.

Size göre mimarlık bölümü olarak kampüste olmanın avantajları, dezavantajları nelerdir? 

Kampüste dönüştürmek için daha fazla hareket edebileceğimiz mekanlar oluyor. Tabi iç mekanlar ve dış mekanlar daha iyi organize olabilirdi ama belirli bir eğitim kurgusu dahilinde tasarlanmış alanların öğrenciye daha iyi geri dönüşü oluyor. Kentte bu kurguyu sağlamak çok daha zor; ama kentte olmanın da o dinamizmin içinde olmakla getirdiği avantajları var. Ben isterdim ki kampüsümüz kente daha yakın olup biraz daha düşünülmüş mekansal kurgu içerisinde olsun. Öğrencinin kendi hayatını kendi kontrol edebileceği bir ortam oluşturmuş olurduk o zaman. Anneler babalar bunu çok seviyorlar aslında daha kontrollü diye ama bence üniversite öğrencisinin kendini kontrol etmesi daha önemli.

Peki, kampüsün ileriye dönük kurgusunda Mimarlık Bölümü olarak sizin de fikirlerinizi alıyor mu okul yönetimi?

Açıkçası kampüsü planını yapan benim de şahsen tanıdığım bir mimar. Ona rağmen bizim görüşlerimizin çok da alındığını söyleyemem. Onu aştığımızı söyleyemem çünkü üniversite de yeni kuruluyor ve mimarlık ilk açılan bölümlerden birisi.

Etiketler

Bir yanıt yazın