“Mekanlarımızın Dönüşebilir Olması Lazım Ama Öyle Bir Şansımız Yok”

Türkiye'deki mimarlık eğitiminin durumunu tespit etmeyi amaçlayan Arkitera Kampüste projesi kapsamında ziyaret ettiğimiz İstanbul Nişantaşı Üniversitesi'nde sorularımızı Mimarlık Bölümü Başkan Yardımcısı Reşat Geçit'e yönelttik.

Arkitera: Mimarlık eğitiminizin bulunduğunuz kent ile ilişkisini nasıl kurarsınız? Kentin eğitiminize katkıları ya da eğitiminizin kente katkıları var mı?

Reşat Geçit: Benim görüşüme göre kent mimari bir ekoldür. Mesela İstanbul’a bakacak olursak diyorum ki öğrencilere modern mimari değişti, modern mimarinin örneklerini bir görün. Öğrenin hepsini. Nerede? İstanbul’da kaç tane var? İşte İstanbul’da gene hala bu pis binalar var etrafımızda. Bunların yapıldığı yerler belli. Ekonomisi yüksek memleketlerde bunların güzel örnekleri var.

Şimdi değer verdiğimiz, kıymet verdiğimiz neler var İstanbul’da? Cumhuriyet devri başının binaları var Sirkeci civarlarında. Modern mimaride ben şu anda İstanbul’da örnek diye görebileceğim bir yapı göremiyorum. Ben İstanbul’da mimarlık eğitimi veremiyorsam Türkiye’nin hangi şehrinde vereyim? Onu düşünün. Bugün güneydeki üniversiteler, doğudaki üniversiteler bu çocuğa neyi nasıl anlatacak? Neyi yaşatacak? Öğrencileri alıp götürüp mekanı hissettirmemiz lazım ama yapamıyoruz.

Mekan ve eğitim ilişkisi nasıl olmalıdır? Türkiye ‘de günümüz mimarlık eğitimine karşılık gelen stüdyolar ve derslikler yeterli midir? Şu anda sahip olduğunuz eğitim mekanlarınızı değiştirebilir misiniz?

Geçen yıl mekanımız eski otopark binasının ikinci katında bir yerdi. Hiçbir stüdyonun penceresi bile yoktu ve biz çocuklara orada mekan hissettirmeye çalıştık. Bu sefer buraya geldik, birçok şey düzeldi. Daha rahatız. Hiç olmazsa penceremiz var; fakat bizdeki mekanın hareketli mekan olması lazım. Yani değişken olması lazım. Burada mesela o şanslarımız yok. Bir de böyle bir yerde öğrencinin bütün zihni sizinle beraber olsun diyorsunuz. Yani ben bir mekanın içinde çocukları konsantre edemiyorsam, o mekan benim işime yaramıyor. Şimdi dünya üniversitelerinin stüdyolarına bakın. Stüdyolar artık oda oda değil, bütüncül tek büyük mekanlar var. Her öğrenci birbirinden görerek bir şeyler öğreniyor. O da çok güzel bir şey.

Etiketler

Bir yanıt yazın