20 Aralık Pazar günü, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Boğaziçi Cemevi'nde düzenlenen kolokyumda katılımcılar projelerini sundu.
Kolokyum, Mimar Meclisi’nin konuşmaları ile başladı. Maltepe Gülsuyu Mahallesi’nde 30 Eylül 2013’te gösteri yapan gruba silahla ateş açılması sonucu, hayatını kaybeden Hasan Ferit Gedik için Okmeydanı Hastanesi’nde bekleyen Küçük Armutlu Mahallesi halkının Mimarlık Meclisi ile tanışmasıyla başlayan sürecin yarışma ile sonuçlandığını söylediler. Aylar süren şartname çalışmasında akademisyenler ve mimarlar yetersiz kalınca mahalle halkından yararlanıldığına değindiler. Bireysel girişimlerin kolektif bir çalışmaya döndüğünü belirttiler.
İstanbul’da gecekondu tipolojisi korunmuş bir mahalle olan Küçük Armutlu Mahallesi için fikir yarışmasına katılan mimarlar, burada yaşayan halkla birlikte projelerini ilerlettiler. Rantın en yüksek olduğu Boğaziçi’nde hala barınma ihtiyaçları süren Küçük Armutlu Mahallesi sakinleri, 20 Aralık Pazar günü Pir Sultan Abdal Derneği Cem Evi şantiyesinde düzenlenen kolokyumda sunulan projeleri inceledi.
Alternatif kentleşme pratiklerini sorgulamayı amaçlayan fikir projelerinin ortak derdi dışarıdan biri gibi değil mahalleden biri gibi düşünmek, beraber karar vermek, beraber çalışmak oldu. Yarışmanın amacı, yüksek toplumsal değer ve kentsel-mimari potansiyeller barındıran bu mahallenin, rantsız, yıkımsız, mevcut sosyal bütünlük (mahalle kültürü) bozulmadan ve kendiliğinden bir dönüşümün olanaklılığını kanıtlayan örnek bir “Yerinde ve Yerlisiyle İyileştirme Projesi” ortaya koymaktı. Mimar Meclisi, sadece Küçük Armutlu için değil tüm yoksul mahalleler için bu çalışmaları sürdüreceklerini bildirdi.
Jüri Özel Ödülü’nü alan Kenan Güvenç, konuşmasında mimarların kendilerine yalan söylediğini, insanların hayatlarını nesneler tasarlayarak değiştirilemeyeceğini söyledi. Katılımın neden az olduğunun tartışılmasını gerektiğini söyleyen Kenan Güvenç, yarışmaya katılan tasarımların da başarısız olduğunu belirtti.
Yarışmaya katılan Dicle Uzunyayla kendi sunumunda Kenan Güvenç’in konuşması üzerine, sorunların tasarımla tamamen çözülemeyeceğini bildiklerini ancak ellerini taşın altına koyarak hayatları iyileştirebileceklerini belirtti.
5 yorum
son 5 yıl; yarışmalarda tasarımların birbirine en çok benzediği 5 yıldır….bu yarışmaların hemen tümü ”yarışmayla yap” organizasyonudur…bu benzeme hallerinin günahını kesinlikle bu organizasyona yüklemediğimi ,gerçek sebeplerini yapabildiğimce ,son XXI dijital dergi de tafsilatlı olarak anlattım.fakat bu durum ”yarışmayla yap” ı yarışma süreçlerinin giderek silikleşme sorumluluğunda payı olmaktan kurtaramıyor…kaldı ki ; tüm mimarlık ortamında olduğu üzere , armutlu yarışması da sonuçlarındaki ‘heyecansızlığa’ karşın gerek jürinin yarışma boyunca takındığı tutum ,gerekse şartnamenin niyetlerindeki samimiyet-para ödülsüz onur ödülleri gibi- ,bu ülke mimarlık ortamında örneği pek görülmeyen bir dayanışma iklimi içeriyordu.haberinizin içerik ve modunun daha dikkatli bir habercilik anlayışı ile yarışma ortamına sağlayabileceği bir katkıyı baştan ortadan kaldırdığını üzülerek belirteyim…armutlu sakinlerinin haysiyetli duruşunun yanında olduğumuzu da bu vesile ile vurgulayayım…çok selam…
Kenan Güvenç’in aşağıda bahsettiği yazısı şuradan okunabilir:
http://rktr.co/1TevyMI
teşekkür ederim halidun şenkal…metni benim aktarmamın doğru olmayacağını düşündüğümden aktarmamıştım…çok iyi oldu sizin aktarma inceliği göstermeniz..çok selam..
Selamlar Kenan Bey. Açıkçası sizin de böyle bir yazı yazmanız çok iyi olmuş. O nedenle, teşekkürler.
Mimarlık ortamımızın, ilerleyen dönemlerde daha da somutlaştırarak, örneğin projeler üzerinden, bu konuya değinen çeşitli çalışmalar yapması gerekiyor bence, ki yarışmalar varoluş nedenleriyle çelişmesinler. Aksi takdirde fincanlar arasından fincan seçmeye devam ediyoruz, ben şahsen “acaba fincanda portakal suyu içilir mi?” diye sorarken kendime.
Bir de, farkında olarak, bile bile fincanı tasarlamaya kalkışma durumu var; buna zorlandığını düşünen ekipler var. Koolhaas’ın “We believe that direct commissions lead to better buildings. In competitions, you’re compelled to make compromises.” diye bir açıklaması var. Yani kimileri de kahvenin asıl mesele olduğunu biliyor, ancak bilmesine rağmen nerdeyse bütün mesaisini fincana ayırıyor; “kazanmaya mecbur olduğunu” düşündüğü için.
Neyse, buralara sığmaz bu konular. 🙂
çok haklısın değerli şenkal…sakin sakin konuşulmalı ve yapılmalı…bunun iradesi de belirmiş durumda…başta oda olmak üzere,arkitera ,XXI gibi kurumlara ve üniversitelere ,bağımsız nüvelere ,yarışmacı ya da değil taze görüşlere çok ihtiyacımız var bu konuda.hepimizin uzun vadeli bir platformda biraraya gelebilmemiz ve tartışma sürekliliği sağlayabilmemiz çok yararlı olacaktır.umarım oluşur..
.çok selam..