"Forensic Architecture" projesi devletin ve hukuki ceza sistemlerinin dışında bırakılmış ülkeler, bölgeler veya mültecilerin ölüme terk edildiği uluslararası sular gibi tanımsız alanlarda, STK’lar, aktivistler ve savcılar için mekan analizi yapıyor.
“Çatışma” ve “Kent”, günümüzde mecazi ve/ya gerçek, psikolojik ve/ya fiziksel olarak rahatlıkla birbirinin yerine kullanılabilecek kavramlar. İstanbul’daki rant alanlarındaki finansal, sosyal çatışmadan, Diyarbakır’daki mahalli ve fiziksel çatışmaya kadar her süreç kentin çeşitli parçalarının üzerindeki suç, yozlaşma, hakların yenmesi, şiddet ve adaletsizlik çemberinde yoğurulup bir çözümsüzlük yumağı olarak ortaya çıkıyor. Bazılarımız bu yumağın içinde gerçekten ölüyor, bazılarımız sırıtıyor, bazılarımız gözlerini kapatıyor. Bu çözümsüzlük alanlarının en fiziksel ve vahşi kolunu oluşturan, insan hakları ihlalleri ve savaş suçlarının yaşandığı alanlar günümüzde çoğu mimarın meslek pratiğinde yer bulamıyor ve açıkçası etki alanının oldukça dışında kalıyor. Ancak mekan üretiminin içinde yer alan her profesyonelin elinde bulunan bir güç var: Mekansal Analiz.
Dünya savaşlarının uzun süreçler, küçük gruplar, büyük kitle hareketleri ve terör çemberinde örgütlendiği günümüzde, mekansal analiz, bir çözüm veya kurtuluş sunmasa da süreçlerin sonunda belki her zaman eksik kalan adalet ve hukuk gibi alanlarda bir katkı sağlayabiliyor. Mimarlık masumların ölmesini engelleyemez ancak faillerinin cezalandırılmasına katkı sağlayabilir.
Tam da bu noktada devreye giren ve “mimarlık modern çağın patolojisidir” düşüncesi ile hareket eden, mimarlar, sanatçılar ve filmcilerden oluşan disiplinlerarası çalışma grubunun katkı sağladığı “Forensic Architecture” projesi, mekansal analiz yöntemlerini adli vakaların tanımlanması ve çözümlenmesi için kullanıyor. Forensic Architecture projesi devletin ve hukuki ceza sistemlerinin dışında bırakılmış ülkeler, bölgeler veya mültecilerin ölüme terk edildiği uluslararası sular gibi tanımsız alanlarda, STK’lar, aktivistler ve savcılar için delil üretiyor ve analiz yapıyor.
Liquid Traces – The Left-to-Die Boat Case
Projenin bugüne kadar aldığı dava dosyaları, İsrail’in UNESCO doğal ve kültürel miras olarak tanımladığı 4000 yıldır kesintisiz tarım yapılan Battır Köyü’nden geçirmek istediği duvarın ekolojik ve mekansal problemleri; 2011’deki Libya iç savaşının ardından NATO’nun doğu Akdeniz’de oluşturduğu ve büyük bir dikkat ile izlediği güvenli kıta sahanlığı bölgesinden geçerek ülkeden kaçan şişme bottaki 77 kişinin hangi olaylar silsilesi ile göz göre göre ölüme terk edildiği, gibi konular üzerine oldukça ayrıntılı çözümlemeler içeriyor. Grup bu çözümlemeleri uydu görüntüsü, ses, kitle, mekan analizi, video senkronizasyonu gibi yöntemler ile yapıyor.
Sitede davaların yanı sıra grupta yer alan uzmanların bireysel çalışmaları üzerine dosyalar da mevcut.
Yazıdaki tüm görseller, forensic-architecture.org sitesinden alınmıştır.