Mimar Meclisi, kaleme aldıkları yazıyla Gülsuyu'nda cemevi inşa edilmek üzere Maltepe Belediyesi tarafından açılan yarışma sürecini sorguluyor.
Maltepe Belediyesi tarafından Mayıs ayında açılan Gülsuyu Cemevi ve Kültür Merkezi Ulusal Mimari Proje Yarışması üzerine, Mimar Meclisi bir eleştiri yazısı kaleme aldı.
Küçükarmutlu Mahallesi Yerinde-Yerlisiyle İyileştirme Yarışması sürecinde bir araya gelen, mesleki sorunlarla birlikte halkın sorunlarıyla ilgilenmeyi hedefleyen sosyalist mimarlardan oluşan Mimar Meclisi, cemevi tipolojisine mimari bir katkı olarak gördükleri yarışmanın, Gülsuyu halkıyla dayanışma içinde yürütülmemesinin bir eksiklik olduğunun altını çizdikleri yazılarında, “Gülsuyu Cemevi’nin, birbiri ile rekabetçi bir ortamda kıyasıya yarışarak sonuçlanan yarışma içeriğinde yapılması, özünde ‘dayanışma ve imece’ kültürüyle oluşturulan bir mekan tipolojisiyle örtüşmekte midir?” ifadelerine yer veriyor.
Yazının tam metni şu şekilde:
Gülsuyu Cemevi Yarışması’nın Düşündürdükleri
Maltepe Belediyesi’nin açmış olduğu Gülsuyu Cemevi Yarışması sonuçlandı. Gerek son dönemin önemli bir gündemini oluşturan “cemevi” konu içeriği ile, gerek jüri üyelerinin mimarlık camiasının en saygın isimlerinden oluşması ile, ilan edildiği günden itibaren dikkat çeken bir yarışma oldu. Yarışmaya katılan 55 adet projenin mimarlık camiasına ve bir ibadethane-kültür evi yapısı olarak cemevi mimarisine katkısı kayda değerdir. Ancak bu yarışmanın açıldığı cemevi örneğinin geçmişi çeşitli anlaşmazlıklar ve hatta yönetsel çatışmalarla doluyken, tam da bu yapıya konu olan yarışmanın, süregelen tartışmalarla arasındaki mesafe ve aldığı pozisyon merak konusu oldu. Hatırlandığı üzere, Gülsuyu Cemevi’nin yönetiminde olan Cem Vakfı ile Gülsuyu halkının Mayıs ayında düştüğü çatışma ortamı ve bu çatışma sürecinin polis müdahalesi ile sonuçlanması pek çok örnekte tekrarlanagelen, cemevlerine yönelik saldırıların sadece bir diğer örneğini oluşturmuştu. Eylül 2013’te Ankara Tuzluçayır’daki yine bir Cem Vakfı projesi olan cemevi-cami inşaatına itiraz eden halk, aylarca bu inşaatın gerçekleştirilmemesi için çatışmak zorunda kalmış ve yürüttüğü mücadele ile sürecin istekleri doğrultusunda sonuçlanmasını sağlamışlardı. “Halka rağmen” inşa edilmeye çalışılan bir yapı projesi hiç kuşkusuz ki, mimarlık pratiğini yakından ilgilendiren bir konudur. Ayrıca mimar, salt bu yapının fiziki niteliklerinden ve mekansal kalitesinden sorumlu değildir. Sorumluluk alanı çok daha geniş bir alanı kapsar. “Bu projeler kimin için yapılıyor, ne pahasına yapılıyor, kimler finanse ediyor, gerçekleştirilen proje halkın yararına mıdır?” gibi sorular, hem mimarlık mesleğinin ahlaki sorumluluk alanına girer hem de mimarın profesyonel ve etik tavrı bu içerikler doğrultusunda kritik edilir. Mimarlık tartışma ortamında bu sorulara verilen cevapların şüphe ile karşılanması nedeniyle, ilkesel olarak sert şekilde eleştirilen projeler oldukça fazla sayıdadır ve meslek içi bu tür eleştiriler mimarlık bilgi alanına katkı da sağlar… Maltepe Belediyesi’nin açtığı mimari proje yarışması da, Gülsuyu halkı ve Cem Vakfı arasındaki çatışma gündeminin içine açılmış bir yarışma oldu. Çatışmanın yaşandığı ve yarışmanın açıldığı Cemevi, Maltepe Belediyesi’nin 18 yıldır Cem Vakfı’na kiraladığı bir ibadethanedir. Böylesi bir süreçte, gerek Maltepe Belediyesi’nin gerekse düzenlediği yarışmaya akademik katkı sağlayan, donanımlı ve saygın kişilerden oluştuğu bilinen yarışma jürisinin, böylesi hassas bir konuda nasıl tavır aldıkları önemlidir. Hiç şüphesiz, bu noktada bir tavır almamış olmak, dolaylı da olsa bir tavra işaret eder… Bu bağlamda, yarışma ve sonuçları ile ilgili şu soruların sorulması anlamlı olabilir: – Gülsuyu Mahallesi’nde yaşayan halk, Cemevi Yarışması’nın gerek kurgulanması gerekse değerlendirilmesi aşamalarında etkili bir aktör olarak yer almış mıdır? Cem Vakfı ile yaşanan çatışmanın ardından yarışma jüri ekibi ya da Maltepe Belediyesi, mahalleli ile temasa geçmiş midir, ya da mahallelinin kurmuş olduğu “Maltepe Cemevi Derneği” ve diğer köy derneklerinin varlığından haberdarlar mıdır? Bu alternatif / sivil oluşumların farkına varmak için yarışma ekibi nasıl bir çaba harcamış ve yerinde nasıl incelemeler yapmıştır? – Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç’ın, mahalle halkının Cem Vakfı ile yaşadığı çatışmanın ardından, mahalle halkının rızası olmamasına karşın Şubat 2015’de Cem Vakfı ile kira sözleşmesini yenilemesi, yarışmaya destek veren jüri ve katılımcıları ne yönde etkilemiş, yarışmanın kurgulanışına herhangi bir şekilde etki etmiş midir? – Yarışma ekibi ve jüri üyeleri “inşa edilecek (uygulanacak olan) yeni projenin de 18 yıldır olageldiği gibi Cem Vakfı’na verilmesi halinde, proje sahipleri rıza gösterecekler midir? Göstermeyeceklerse, jüri üyelerinin ya da yarışmacıların ellerinde bu yönde bir güç var mıdır”, gibi soruların olası cevaplarıyla ilgilenmekte midir? – Ayrıca, Gülsuyu halkı, Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç’ın, Gülsuyu Cemevi yönetimi konusunda yaptığı toplantıda: “Yönetimi bir uluslararası vakıftan alıp (Cem Vakfı kastediliyor), bir köy derneğine (Maltepe Cemevi Derneği kastediliyor) verecek halim yok” ifadesini kullandığını iletmektedirler. Yarışma ekibi ve özellikle de jüri üyeleri, yerel başkanın bu “uluslararası vakfa” olan gönül bağı ve bu bağın halkta oluşturduğu tepkinin sonuçlarıyla ilgilenmekte midir? – Dayanışma ve imece usulü ile inşa edilme geleneği olan cemevi yapılarının mimari yarışmalar aracılığı ile yapılıyor olmasının, ihmal edilegelmiş bir bina (ve kültürel mekan) tipolojisi olarak cemevi mimarisinin gelişimine önemli bir katkı sunduğu şüphesizdir. Ancak, bu yarışmaların içerik ve biçiminin, piyasa yarışmaları ile aynı formatta olması yani, birbiri ile rekabetçi bir ortamda kıyasıya yarışarak sonuçlanan yarışma içeriğinde yapılması, özünde ‘dayanışma ve imece’ kültürüyle oluşturulan bir mekan tipolojisiyle ve Alevilik gelenekleriyle örtüşmekte midir? sorusu, jüri tarafından değerlendirilmiş midir? – 2004 yılından beri mahalle halkının imkanları çerçevesinde yaptıkları bağışlar ve Alevi dostlarının bağışları ile bir noktaya getirilen inşaatı yıkabilme özgürlüğü gibi radikal ve oldukça müsrifçe denebilecek bir kararı alırken, Gülsuyu halkının görüşüne başvurulmuş mudur? 11 yıldır bitmesini bekledikleri ve imkanları çerçevesinde büyük güçlüklerle destek olmaya çalıştıkları bir inşaatı yıkma kararı ve yetkisi, sadece bir yerel yöneticinin ve teknik bir meslek insanı olan tasarımcı mimarın kararına bırakılabilir mi? (Yarışma kolokyumunda, var olan yapının yıkılabilmesi için, mimarından izin alındı mı sorusuna, Nevzat Sayın’ın yazılı olarak alındığını, yapıdan da rıza aldıklarını düşündüğünü ifade etmiştir. Kolokyum dinleyicilerden Yasemin Özcan, mimar ve yapıdan rızalık alınırken, mahallelinin de rızasının alınmasını gerektiğini söyleyerek, tüm bu gelişmelerin yanında bir de “mahalleli” olduğu gerçeğini hatırlatmıştır.) – Cemevi yarışmasında birincilik kazanan projenin mimarının ödül töreninde sarf ettiği “Mimarca Alevilerin yanında durabildiğim için mutluyum” ifadesi ile Alevilere ne tür bir destek verilmiş olunur? Bir mimari proje yarışmasına girip, yarışmalar geneline bakıldığında bu ölçekteki bir yarışma için yüksek bir birincilik para ödülünü kazanmış olmak, Alevilerin yanında duruşun mimarca yöntemi olabilir mi? Ayrıca, yapılan ödül konuşmasında Gazi Cemevi’ne yapılan saldırıya atıfta bulunmak, bireysel bir destek varmış gibi tavır beyan etmek, Alevi halkının yanında olmak için yeterli midir, yoksa ‘çatışma sürecinden kişisel prim çıkarma çabası’ izlenimine yol açabilecek talihsiz ve naif bir açıklama mıdır? Örneğin, Gazi Cemevi’nin kırılan kapı ve penceresini değiştirmek, saldırıya uğrayan avlunun düzenlenmesi için öneriler geliştirmek, icra ile eşyaları boşaltılan Sultanbeyli Cemevi’nin düzenlenmesine bilabedel, gönüllü katkı sunmak ve Alevi inancının gerektirdiği tevazu ile bunu bir sessizlik içinde yapıp, bundan sadece yıllarca horlanan bir kültüre katkı yapmanın manevi telafisinin hazzını, sadece bu faaliyeti izleyip takdir edenlerle paylaşabilmekle yetinmek mimarca destek için daha anlamlı girişimler olabilir mi? Belediye, valilik gibi ekonomik açıdan güçlü kurumların yanı sıra, 11 yıldır Cemevi inşaatlarının bitmesini bekleyen Gülsuyu halkı da, diğer yoksul mahalle halkları gibi mimarca destekler beklemektedir. Bu tür katkılar, maddi ödül ya da protokol törenleriyle karşılık bulmayabilir ancak mimarca destek olma biçiminin yolu öncelikle “Halk İçin Mimarlık” hizmeti vermekten geçer… Yukarıda belirtilen görüşler doğrultusunda, tüm mimarlık camiasının, mesleki ve akademik açıdan donanımlı ve saygın tüm meslektaşlarımızın ve dostlarımızın, bu yarışmaya dair tartışılan nüanslara ve etik detaylara bundan sonraki mesleki girişimlerde ve ortamlarda çok daha duyarlı olması dileğiyle…
10 yorum
Mimarlar Meclisi’nin AK Parti’nin barış mitingine katılacağı açıklanan, olmayan Mardin Şehir Plancıları Odası’ndan farkı nedir? Yazıyı bunu anlayıp değerlendirmek sanırım her okurun hakkı.
Kimdir, nedir?
Bu durumda ben de “Mimarlar Konseyi” olarak bir belge göndersem Arkitera başlıkta “Mimarlardan Eleştiri” sözünü geçirererek yayınlayacak demek oluyor mu?
“Küçükarmutlu Mahallesi Yerinde-Yerlisiyle İyileştirme Yarışması’nın açılmasına katkıda bulunan gönüllü platform Mimar Meclisi” denmiş….
Nasıl ki arkitera.com her okurun paylaşımına açık bir platformsa, onlarınkine de açık. “Kim bunlar tanımıyorum ve önemsemiyorum” diyerek, eleştirilerin tartışılma gerekliliği yada bir gündem yaratıp yaratmayacağı gerçeği ortadan kalkmaz bence.
Ama siz okuyucu olarak kim oldukları konusunu tartışmayı daha önemli bulmaya devam edebilirsiniz. Ama biz yayıncı olarak açılan tartışma ortamını daha değerli buluyoruz.
Hayır. Biz öncelikle içeriği ulaştıran kişi/ulaştığımız kaynak vb bilgi sahibi oluruz… Şayet “Mimarlar Konseyi” adıyla bir belge gönderseniz bunu sizin yansıttığınız gibi hemen yayına almaz, kimdir nedir diyerek araştırırız. Kolaylklar,
Açıklamayı okudum. Öncelikle Arkitera’nın düşünce paylaşımı olan bir platform gibi davranması oldukça hoş. Diğer yandan “Mimar meclisi”, “Mimar konfederasyonu”, “Plancı ihtiyar heyeti” gibi örneklerin çoğaltılacağı ve tanımsız imzasız olmak yerine kimin yazdığı, kimlerin imza koyduğu da önemli.
Bir fikir ortaya koymak iyidir de, fikir kişilerle tamalanır.
Bu eleştiri türü ne yazık anonim olmaz. Biz de 40 mimar diye bir dert edindik ve hatta Gezi Parkı öncesinde Mimar olan kadir Topbaş’ı da uyaran bir metni, parasını da vererek gazetelerde yayınladık. Altında ismimiz vardı. Bugün yayınlansa yine imzamızı koyarız.
Anonim niye olmaz biliyor musunuz? Gülsuyu halkı ile Cemevi Vakfı arasındaki anlaşmazlıktan bahsedildiğinden olmaz. Bunun içeriğini anlaşmazlığım ve çatışmanın neden yaşandığını bilmemiz lazım. Bunun kanıtlarını ve örneklerini ortaya koyandan istemek lazım.
Ben bu yarışmaya girmedim ama ilk bilgilendirme toplantısından sonra ve tabii teslim sonrası projelerin incelenmesine kadar neredeyse her merhalede bulundum. Böyle bir çatışmayı duymamıştım.
Belediye başkanları toplumun bir kesiminin istemediği fakat diğerinin istediği bazı şeylere karar vermek zorunda kalırlar. BU siyasi risk demektir. Alırlar almazlar ya da çözerler çözmezler. Bu onların bileceği iş. Bizler o başkanları seçen veya seçmeyen muhalifler bunları gözönüne getiririz. Ancak üstü kapalı değil ya da anonim olarak değil.
Bu bölgede cemevi yapılsın yapılmasın ya da tartışamları yarışmacılar ve jüri bir yerden sonra sorgularlar. Örneğin Çamlıca’ya Cami diye saçmasapan bir yarışmamsı yapılırsa kimse katılmaz. Hatta üzerine gidilir protesto edilir. Artık dikkate alınmazsa dalga geçilir. Geçiliyor Bkz: http://www.camigor.com Fakat bu iyi bir jüri, iyi bir yarışma süreciyle oldu. Ben çıkan sonuçlardan da memnunum. Ayrıca yarışma öncesi cemevleri hakkında ne kadar cahil olduğumu anladım. Kendime de kızdım. Şimdi bu sayede daha bilgiliyim. Önemli bir toplumun ibadet ihtiyacı konusunda daha bilgiliyim. Keşke ekibim zamanım ve imkanım olsaydı ben de yarışmacı olsaydım.
Ancak yarışma bitmiş, böyle bir metin kimden geldiği belli değil, söylenenler doğru mu onu da bilemiyoruz. Kimden kanıt isteyeceğiz ki?
Ayrıca imece usulü kültüründen bahsedilmiş. Ama ciddi bir tutarsızlık var. Bu imece üsulü yapma kültürü sahiplenmek açısından önemli ve olmalıdır. Ancak imece herkesin ortaya koyabildiği değerlerle mümkündür.
Köy yerinde birininin elinde uygun ağaç vardır onu verir. Diğeri ibadethaneye yardım niyetine maddi bir şey koyamaz, taş taşır, sıva yapar gibi gibi.
Yani cebinde parası olmayana zorla para vereceksin denmediği gibi mimariden anlamayan Mahmut Amca’ya da “Binanın çekirdeğini de sen çöz” denmez. Bu mimari yarışma olmasaydı en iyi mimarları toplasanız beraberce mimari proje yaptıramazsınız. Kısaca imece usulü bina yapılabilir. Buraya X lira harcanacaksa paylaşılabilir. Herkes katılımcı olur.
Sonra düşünün. Yarıştırma güzeli ve uygunu yakalamak içindir. Ödül almayan bu yüzden verdiği emek ve parası boşa gidenler imeceye katılmış olmuyorlar mı? Sıkı bir jüri ve sıkı bir rekabet olmasa kazanan ekipleri de alacak rehaveti düşünün. Önceki binaya bakın mesela. Onun mimarları kendilerini zorlamışlar mıdır? Hiç sanmıyorum. Apartman gibi bir şey vardı.
Jüri şu ya da bu ekibi tutmamıştır. Yarıştırmıştır ki, imece ile gelecek kaynağı doğru değerlendirsin.
Derya Hanım’ın her sese açık bir platforma desteğini ben de doğru buldum ama kendine Mimarlar Meclisi diyen anonim grubun biraz “eleştirmek için eleştirmeye” meyilli olduğunu düşünüyorum.
Bu da benim hür fikrim.
Mimar meclisinin eleştirisini haklı buluyorum.Nitekim bende yarışmaya katılacaktım ki söz konusu çatışmalardan ,sosyolojik yansımalardan haberim vardı ve bu nedenle katılmama kararı aldım.Bu eleştiri yazısının anonim olmasından çok bence isminin bazıları tarafından biraz rahatsız edici bulmaları burda ki asıl sorun olabilir.Meclis denilmesi tüm mimarları kapsayan bir bilinçaltının yansıması bunun nedeni arasında gösterilebilir,kendilerince de haklı olabilirler.Fakat burda eleştirinin anonim olmasında bir sakınca görmediğim gibi yerinde bir davranış olduğunu düşünüyorum.Burada düşünce ve o düşüncenin tartışmaya açılması için bir ismin ve etiketin olmasına gerek yoktur bence.
Gülsuyu bağlamında cemevi, mahallenin politik duruşu ve Cem Vakfı meselelerine gelince şunları belirtmek isterim.Son zamanlarda liberal kent politikalarının halka dayattığı bir takım hizmet adı altında betonlaşma hamlelerinde kimi taraflarca görünmeyen aktörlerin başında biz mimarlar gelir.Halk hareketlerine neden olan ,halkın hiçbir koşulda istemediği projelerin ,kent müdahalelerinin (ki bunu yakın zamanda Gezi hareketinde gördük ) öncüleri siyasilerin ardından hemen sıralamada yer alan mimarlar değil de kimdir? Mimarlar anayasal tasarım halklarının ötesinde her şeyi tasarlama ,müdahale yetkisini kimden ve hangi şekilde alıyor?Biz mimarlar olarak önce kendimizi ne zaman sorgulamaya başlayacağız?Örneğin gezi parkı hareketinden sonra yine ulusal bir yarışma açarak hadsizce bu alana dair yarışma açılması ,bu yarışmaya katkı sunan mimarların da Gezi parkını rant haline dönüştürmeyi hayal eden siyasilerden farkı olmadığını ne zaman göreceğiz?Açıkcası Gülsuyu cem evi yarışmasını duyunca aklıma gezi parkına dair açılan ve son derece popülist bir tavır olan yarışma geldi.Gülsuyu mahallesi bilen bilir Türk siyasi tarihinin yağmacı politikalarına mimari bir direniş gösteren bir mahalle olduğunun altını çizmek isterim.Mahalle de başlı başına sivilleşmenin , mimari aykırılığının vücut bulması son derece önemliyken yarışmaya ve sonuçlarında tüm bunlar için izler arıyordum fakat sonuç sadece ödüllerden ibaret oldu malesef.
Gülsuyu Cemevi yarışması tartışması bir yana (muhatabı da değilim zaten) sevgili Sinan acaba aynı soruyu, Lüleburgaz’da proje bedelleri ile ilgili tartışmada kendine sordu mu?
Ben de bu tip eleştirilerin neden yarışma sonuçlandıktan sonra yapıldığını anlayamıyorum. Eleştirilerin bir bölümüne katılmakla birlikte ödül alan mimar, yarışmaya emek koymuş yarışmacılar ve juriye yöneltilen eleştirilere katılmıyorum. Bu arada ne birincilik ödülüne layık görülmüş mimarı tanıyorum ne de yarışmanın jürisi hakkında bilgi sahibiyim ve bu tartışmada ihtiyacım da yok.
Bu bildiri daha önce yapılsaydı eleştirilerinin daha anlamlı olacağı kanısındayım. Anonim olma konusuna gelince de adını mimarlar meclisi koyabilecek kadar cesur bir grubun anonim kalma tercihini şüpheli bulduğumu itiraf etmeliyim.
Bu arada yarışmaya katılmamış ve herhangi bir sürecinde yer almamış olduğum için gönül rahatlığıyla yazıyorum. Aslında yazının vermek istediği mesajda gec kalındığını ve şu durumda gereksiz olduğunu düşündüğüm icin benim için bir anlam ifade etmiyor.
Benim rahatsızlığım herhangi bir başarıda ben demekten hiç çekinmeyen kişilerin hoşuna gitmedikleri bir durumda “Mimarlar” adına açıklama yapması ve böyle bir bildiride kendi adlarını dahi ortaya koymayanların mahalleli ve orada yaşayan insanlar adına konuşuyor olması. Ve temsil ettiklerini iddia ettikleri mimarların bahsettikleri konuda hiçbir bilgisi olmadığı bir durumda.
Adınızı “bir grup mimarlar meclisi” olarak değiştirirseniz tüm eleştirilerimi geri alabilirim. Aksi takdirde ben de ödül alan mimarın konuşmasına atıfla sizin de yazınızda belirttiğiniz üzere
“çatışma sürecinden kişisel prim çıkarma çabası’ izlenimine yol açabilecek talihsiz ve naif bir açıklama” eleştirisini sizin için kullanmakta sakınca görmüyorum. Ve işin güzel tarafı bu eleştiriyi ne mimarlar adına ne de başkaları adına yapıyorum. Kendi kişisel görüşlerimi iletiyorum
Derya’nın hiddetini ne kadar üzerime çekmek istemesem de haber başlığının da haberi okumadan önce farklı bir mesaj verdiğini itiraf etmem gerekiyor:)
Onat Öktem
Benim de iki adet sitem var. Biri http://www.camigor.com diğeri http://www.merdivengor.com İkisinin de ekipleri var. Onların da böyle sayfalar dolusu prensipleri, özellikleri madde madde güzel manifestoları filan var. Hatta camigor ekibi bazen oturup kararlar alıyor. Kendisine gönderilen cami örneklerinin bazılarını yayınlıyor bazıları yayınlamıyor.
Site oturunca yani tutunca, siteye giremeyecek kadar ilginç, kötü ya da iyi olmayan örnekleri koymuyoruz diye itirazlar geldi. Ben de ekibi tanıtan aşağıdaki gibi bir metin yazdım. Ortalıkta bir ekip var. Bu ekip camigor’e önceden en az bir örnek göndermiş kişilerden oluşuyor. Ama anonim. Kısaca isimli listeli ekip mekip yok.
Meclis kurun, efendim oluşmlar meydana getirin bunlara bir itirazımız yok. meclis gibi sıfatlar İsimler verin böylece yüceltin ama anonim kaldıkça tek kişi olmaktan öteye gidemeyeceksiniz. Benim camigor ekibi gibi.
Benim amacım bir ekip ismi uydurmak değildi bir birliktelik olsun diyeydi. Ne yazık siteyele sadece ben ilgileniyorum.
Yakında başka bir iş başka bir dernek kuracağız. 30 kişi kadar üyeli. Bilin ki sadece 3 kişi çalışacak. O yüzden hevesle yazdığınız bu prensiplerin ya da manifestonun bir değeri yok. Yazdığınız kadar var yani.
Bir gün E5’te giderken oldukça eski bir karavanın yanında kocaman HALKIN MÜHENDİS MİMARLARI diye bir tabela gördüm. Sadece bir Facebook grupları var bir de Twitter hesapları. Hatta 3 günlük açlık grevi bile yapmışlar. Gerisi yok.
Yani öyle grup, ekip filan kimliklendirme açısından bir şey ifade etmiyor. Yine de yapın tabii. Hobi olarak kalacaksa kalabilir. Benim için bir sorun yok. Küçümsemiyorum da, nasıl isterseniz öyle olsun da eleştirilerinizi ya da söylediklerinizi değerli kılmıyor.
Ben hala genel olarak eleştirilerinizin eleştiri yapmaktan öte ortaya bir şey koymadığını düşünüyorum.
Hep Arkitera içinde derler ama ben değiştireyin Mimarlar Meclisi gibi Meclisten bunu beklemezdim. Daha oturaklı ve tabii Meclis’in hangi mimarlardan oluştuğunu bilmek isterdim. Çünkü mimari biraz da kişisel bir iştir. Yaptıklarınız birikiminiz ile tartılır.
Bir gün bir vakıf ün. mimarlık öğrencisi, vakıf ün. öğrencileri topluluğu diye sözlükte demediğini bırakmıyor. Soruyoruz nşiye kurulduğunuz (O da anomim)
Proje teslim ediyoruz ya okula.
Eeee.
Onlara biz 3 ay gözümüzün nurunu akıttık.
Aferin sorun nedir?
işte onları geri vermiyorlar bize.
Neden vermiyorlar?
Koridora koymuşlar. Haberimiz olmadı. Orada projelerin üstüne basılmış. Sonra da dağılmış. En sonundan çöpe atılmış.
Hocaya sordunuz mu?
Kağıt asmış kapıya.
Eeeee uyarmış işte.
Ben yazın okula mı geleceğim.
Eğer projeni almak böyle topluluk kurmananıza sebep olacak kadar önemliyse gerekirse her gün gelecektiniz.
Bir topluluğu tek değil şöyle ederiz böyle güçlüyüz.
Haşa sizi onlarla bir tutmuyorum ama kaç kisiniz kimlerseniz dediğimizde ise belki de destek çıkacağız. Biz anonimiz diyor.
Kısaca ben de sizin meclise girmek istiyorum. Manifestoyu okudum. Birkaç sıkıntı dışında bana uyar. Nasıl üye olucam. Sizin isminizi ben de sağda solda kullanmak istiyorum nasıl olacak bu_ Ben girince her yerde Mimar Meclisi diye yorum yapacak mıyım?
Kurallarınız, hiyerarşiniz filan nedir?
Ya da boşuna mı zaman kaybediyorum.
KOlay gelsin.
Bu tip oluşumların çok değerli olduğunu düşünmekle birlikte nacizane bir kaç önerimi sizinle paylaşmak istiyorum:
-Söylem ve polemikler ötesinde eylemlerinizle anılırsanız manifestonuzun daha anlamlı olacağını düşünüyorum.
-Söylemlerinizde biraz daha alçakgönüllü olabilirseniz ve bunu da eylemlerinizle destekleyebilirseniz hedeflerinize rahatça ulaşabileceğinize inanıyorum. Siz değil başkaları sizden demokrat-ilerici-politik olarak bahsettiğinde daha doğru olur diye düşünüyorum
-Kamuda ve ozel sektörde halk için değil rant için mimarlık yapıp bunu bir günah çıkarma platformu olarak kullanmassanız daha güvenilir olur. Öyle olduğunu iddia etmiyorum ama olabilme ihtimaline karşı yazıyorum. Yani kısaca göz önünde ‘halk’ için özelde rant için çalışmamanız gerekiyor. Her şeyin bir bedeli var. O yüzden grubunuzda bulunan öğrencilere inancım daha fazla.
– Hobi olarak da yapabilirsiniz, önemli olan koyduğunuz hedefler ölçüsünde eylemlerinizi gerçekleştirmenizdir. Kendi bildiğiniz yolun tek doğru olduğunu iddia ederseniz halk için birşey yapabileceğinize inanmıyorum. Çünkü tanım olarak halk belli bir topluluğa indirgenemez. Rant için mimarlık yapanlar da onu destekleyenler de, sizden farklı düşünenler de bahsettiğiniz tanımın içinde yer almaktadır.
– ‘Rant için değil halk için mimarlık’ gibi klişeleşmiş politik söylemler yerine daha yenilikçi söylemler geliştirebilirseniz daha iyi olabilir. Kendi kendinize düşmanlar yaratıp söylemlerinizi bir karşıtlığa oturtursanız yeni bir şey söylemeniz de mümkün olamaz diye düşünüyorum. Karşıtı olmadığı takdirde varoluşunun anlamı olmayan politik bir oluşum varlığını sürdüremez. Non-existence or Co-existence…
– Anonim olma konusuna gelince isimler ön plana çıkmadıkça bilinmesinde bir zarar yok diye düşünüyorum. Bireyselliği ön plana çıkarmadan da bunun mümkün olduğunu düşünmekle birlikte daha güçlü olacağını düşünüyorum. Böyle bir oluşumda isimlerin önemi yoksa bilinmesinde de sakınca yoktur. Bireyselliği ön plana çıkartacak bir durumun oluşması ancak bu grup içinde yer alan bireylerin eylem ve söylemleriyle mümkündür. Kendine ve bireylerine güvenmeyen bir oluşumun halk adına söylem üretmesi mümkün değildir. Bunun yanısıra genişlemeyi ve daha geniş kitlelere ulaşmayı hedefleyen bir oluşumun anonim kalması da mümkün değildir.
Samimiyetinize inandığım için rahatça yazıyorum. Umarım birşeyleri değiştirebilirsiniz…
Sevgiler,
Onat Öktem