Savaşın değil barışın mimarisini konuşmak ne kadar mümkün? Studio-X'te 6 Mart'ta açılacak olan "Barışın Mimarisi" ve "Misafirperverlik Sözlüğü" sergileri, mekan ve barış kavramlarına farklı bakış açıları sunuyor.
Tarihin, mekanla olan birlikteliğini, toplumsal olayların, mimari üzerindeki yıkıcı etkisi üzerinden yorumlamak belki en alışkın olduğumuz okuma biçimi. Fakat mimarinin toplum üzerindeki etkilerini tartışmaya açmak, yeniden yapım sürecine giren dünya için bir o kadar önemli. “Mimarlığın, barış döneminde istikrarı sağlamanın bir aracı olup olamayacağı” sorusu bu nedenle öne çıkan bir başka tartışma. Bu bağlamda savaş-barış ve mimarlık kavramlarını somut veriler ile ortaya koyan “İyi Niyet: Barışın Mimarisi” sergisi de öncelikle tasarımcının kendisini sorgulaması için ve çevresini yeniden yorumlamak isteyenler için güzel bir fırsat.
Sergi Archis tarafından başlatılmış çok ortaklı uluslararası bir projenin İstanbul ayağı. İşin keyifli ve dikkat çekici bir diğer yanı ise bir adım daha atılarak İstanbul’da sergiye “Misafirperverlik Sözlüğü” sergisinin de dahil edilmiş olması. Merve Bedir’in küratörlüğündeki sergi İstanbul’dan mekan okumaları yaparak “sığınmacılık” ve “misafir” olma durumunu mekana ve deneyimlerimize indirerek çok daha gerçekçi ve yakın bir zemine çekmiş. Bu anlamda akla ilk Suriyeli sığınmacıların geldiğini ve hergün kullandığımız mekanlarda nasıl bir yerleri olduğunu, kendi mekanlarımızda onlara yer verip vermediğimizi, onları nasıl “misafir” ettiğimizi, görüp görmediğimizi sorgulattığını söylemek mümkün. Bedir özellikle vurguluyor, “Misafirperverlik kendi içinde olumlayan bir vurgu, ama serginin tek taraflı sorgulatmak isteyen bir amacı yok.” Tabii ki bu noktada serbest çağrışımla gelen, kendi deneyimlerimizden olumlu olumsuz kaçışınız yok.
Archis’in büyük bir titizlik ile hazırlanan çalışmalarına değinecek olursak, sergi temelinde mimarlığın savaş sonrası “acil müdahele” kısmından ziyade, uzun dönemde iletişim olanakları yaratma potansiyeline odaklanılıyor ki bu anlamda camia açısından eleştirel bir duruş yine hakim. Serginin basın toplantısında bir araya geldiğimiz projenin küratörlerinden Lilet Breddels, “Mimarlık barış getirebilir mi?” diyerek başladığı konuşmasında, günümüzde savaş sonrası mimarlığın mülteci kampları yapmaktan ibaret olduğuna vurgu yaparak, çoğu yıldız mimarın savaş bölgelerinde yer almayı bile tercih etmediğini, mülteci kamplarının ise sadece bir acil müdahele, bir göç kontrol biçimi olduğuna değiniyor. Breddels bu bağlamda savaş ve barışın birbirini takip eden süreçler olduğunu dolayısıyla “barış mimarlığını” düşünmenin, bu uzun soluklu çalışmanın temelini oluşturduğunu belirterek, uzun vadede toplumsal anlamda fark yaratacak projeler mimarlığın yapı yapmaktan öteye geçebileceğini vurguluyor.
Yıkım ve yeniden yapım sürecinde mimarlığa farklı ölçeklerde bakmalarıyla serginin bütünlüğü oldukça anlamlı. Özellikle belki biraz daha veri ağırlıklı diyebileceğimiz “İyi Niyet: Barışın Mimarisi” sergisinde ortaya konulan çalışma, sayılar ile sınırlı kalmıyor, “ne olabilirdi” sorusuna pratikten örnekler ile de sergi ziyaretçisinin görüşüne sunuyor. Bu anlamda sergi bir sanat nesnesi yada yeni bir sergileme vadetmiyor ama içine çok kolay girebileceğiniz ve okuyabileceğiniz bir sunum ile tarihsel olgulara ve mimari pratiğe dikkati çekebiliyor.
Misafirperverlik Sözlüğü ise biraz daha kendiniz ile buluşabileceğiniz bir bölüm. Tarihsel süreçte hukuki zeminde mültecilik ve sığınmacılık kavramlarını deşen, mekanda bu kavramların evrimine dair yansımalar arayan sergi, sürekli kendinizden ve etrafta olup bitenlerden bir şeyler bulmaya çalıştığınız bir alan. Bu anlamda Archis’in çalışmasını ölçek itibariyle aşağı çekmesiyle çok güzel bir noktaya getirip, bugün kentle ilgili olan herkesin kafasında bazı soruların belirmesine neden oluyor. Misafir ve ev sahibi kimdir? Misafir nasıl istenmeyen olur? Kent kimindir? Kim neden kentte istenmeyen olur? Tabi bunlar benim sorularım elbette…
Çalışma İstanbul’un ardından Ankara’ya (mülteci kamplarına odaklanarak) ardından da Gaziantep’e gidecek. 2 ay süre ile ise Studio-X’te. Kaçırmamanızı tavsiye ederiz.