Mimar Korhan Gümüş ile Emirgan Korusu'nu ve imara açılacak alanı gezdik. "Korunun çoktan özelleştirildiği" yorumunu yapan Gümüş, asıl tüm vadinin nasıl korunabileceğinin düşünülmesi gerektiğini söyledi.
İnsan Yerleşimleri Derneği başkanı mimar Korhan Gümüş ile geçtiğimiz hafta imara açıldığı haberleriyle gündeme gelen Emirgan Korusu’nu ve Emlak Konut’un 3 Mart’ta “Arsa karşılığı gelir paylaşımı işi” olarak ihaleye çıkaracağı alanları inceledik.
İmara açılan parsellerle korunun ayrı olduğunu ancak bir parselin koru bir parselin turizm alanı olarak belirlenmesini “yamalı bohça” diye değerleniren Gümüş, buranın koru ile ilgisinin olmadığının vurgulanmasının yerine tüm vadinin nasıl korunacağının düşünülmesi gerektiğini söyledi.
“Peki yeşil alanların korunmasından geçtik özelleştirilmeyip, korunduğu söylenen koruların durumu nasıl?” sorusuna ise “çoktan özelleştirildiği” şeklinde cevap verdi.
Korhan Gümüş, “Ankara’nın İstanbul’dan elini çekmesinin” ve şehir yönetiminin entegre yapıya kavuşmasının gerekliliğini vurguladı.
Haberlerin kaynağı, koruya yakın olan 158.497,62 dönümlük arazinin ihaleye çıkarılmasıydı.
Araziyi Özelleştirme İdari Başkanlığı’nca açılan ihaleyi kazanarak alan Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı (GYO), “(ihaleye çıkarılan) alanın Koru ile ilgisinin olmadığını” belirterek Koru’nun “imara açılması, satılması ve bu alana inşaat yapılmasının söz konusu olmadığını” öne sürdü.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Emlak Konut GYO’nun açıklamasını destekledi.
Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce “Emirgan Korusu’na el sürdürmeyiz” derken, Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu “Koruya kimsenin dokunabilmesi mümkün değil” açıklaması yaptı.
Korhan Gümüş ise gezimiz sırasında korunun şu an hiç de bakan Güllüce’yi doğrular bir hali olmadığını sık sık yineledi.
Emirgan Korusu’na dair çıkan haberlere itirazların odak noktası “Koruyu imara açmıyoruz”du. Korhan Gümüş bu itirazlara “Bu, polisin ‘işkence yapmayacağım’ demesine benziyor. Tabii ki açmayacaksın” yorumu yaptı.
Asfalt dökülmüş yollar, yine asfaltlı geniş otoparklar, rulo çimler, restorana çevrilmiş tarihi köşkler, özel güvenlik görevlileri… Koruda karşımıza çıkan bu ve benzeri örnekleri sıralayan Gümüş’e göre “Belediyenin Emirgan Korusu’nu iyi yönetemiyor”.
“Korunun imara açılmamış hali buysa… Buraya yapacaklarını yapmışlar zaten. Etrafınıza baktığınızda yönetim planı olmadığını anlıyorsunuz.
“Korular araç otoparkına dönmüş, geniş asfalt alanlar yapılmış. Giderek İspark onları genişletiyor. Araçlar için hiç bir kısıtlama yok. Korunun içinde trafiğin kısıtlı olması lazım, ama buraya neredeyse trafik lambaları koyacaklar.
“Beltur saray niteliğindeki yapıları kendi mantığına göre kullanıyor. O zaman neden Topkapı Sarayı restoran, Dolmabahçe Sarayı otel olmasın? Ama pespayelik her yerde.”
Bir çok mimari bölümün yok edildiği gözlemini aktaran Gümüş bulgularını şöyle sıraladı:
“Koruların her tarafına müteahhitlik eseri işler yaptırılmış.
“Monokültür bitki dokusu oluşturulmuş. Orman vasfındaki ağaçların altına çim rulolar seriliyor. Geriye kalanına da lale.
“Mimari miras niteliğindeki su oyunları sistemi kökten bir biçimde tahrip edilmiş. Onun yerine yöneticilerin zevkine göre havuzlar, süslü yollar yapılmış.
“Art-Nouveau akımının örneği doğa canlandırmalarının istisnasız hepsi yok edilmiş. Yerel topografyayı veri alan göletler, kaskadlar, su sistemi tamamen tahrip edilmiş.
” İBB’nin buna karşı hiçbir şekilde ekolojik onarım, kültür mirası için dengeli ve denetimli işlevlendirme gibi bir kaygıları yok, çünkü İstanbul’un gözü gibi bakması gereken alanları için bir yönetim planı yok. İsteyen istediğini yapıyor.
“Koruyu özel sektör mantığıyla yönetiyor belediye. Burada kamusal alan göremiyorum. Kamusal alanın kendisi bile piyasaya teslim olmuş durumda. Koruyu imara açmayacağını söyleyen belediye, korudan elini çekmeli.”
Emirgan Korusu’ndan ilerlediğimizde birkaç binanın ardından Emlak Konut’un ihaleye çıkaracağı alanları gördük. İhale ilanında “turizm alanı” olarak belirtilen, yolun iki yakasındaki yeşil alanın bir kısmı otopark, başka bir yapı görülmüyor.
Emlak Konut “mevcut planların öngördüğü üzere arazinin yüzde 53’ü yol, park alanı ve eğitim tesisi olmak üzere ayrılacağı”, turizm ve konut alanındaki yapılaşmanın ise maksimum üç katlı olacağı” açıklaması yaptı.
Turizm, park, koru şeklinde ayrışmaya dair “19. Yüzyılda hasbelkader buraya duvarlar yapıldı diye korunun sınır burada bitiyor denmemeli” yorumu yapan Gümüş, “parseller ve işlevler buradaki vadinin doğasını, insanların yaşam biçimini tanımlayamaz. Metropoliten havza, ağ sistemi içinde çalışır” dedi.
Korhan Gümüş, ihaleye açılan parsellerin korudan ayrı olduğunu ancak buranın koru ile ilgisinin olmadığının vurgulanmasının yerine tüm vadinin nasıl korunacağının düşünülmesi gerektiğini söyledi:
“Madem ki burası zamanında korumuş, belediye demeli ki; ‘Çevresindeki altı parsellik alanın da imara açılmasını istemiyorum çünkü Boğaziçi fazlasıyla imar hareketlerine sahne oldu.’
“Onun yerine Ankara karar veriyor buranın geleceğine. Kamusal alan olmaktan çıkıyor, imara açılıyor.
“Belediyenin buraya vadi olarak bakması lazım.
“Bu alanın Koru’yla ilgisi yok demek yerine tüm vadinin nasıl korunabileceği, yaşam kalitesinin nasıl geliştirilebileceğinin düşünülmesi lazım.”
Korhan Gümüş, şu noktalara dikkat çekti:
“Şehir mekanını turizm, koru, ticaret diye ayırarak işlevlendiren 2. Dünya Savaşı öncesinden, hatta 19. yüzyıldan kalma yönetim anlayışına karşı çıkmak gerekir. Böyle bir yönetim modelinin dünyada örneği kalmadı.
“Şehir yönetimi entegre bir yapıya kavuşmalı, otoriteler birbiriyle türdeşleşmemeli ve rakipleşmemeli. Şehir yönetimleri, merkezi yönetim aynı durumda.
“Etki alanlarını da içine alabileceğiniz, değer artışını, çevreye etkisini çözebilecek bütünleşik yönetim gerekli.
“Kamu yönetimleri bir ceset gibi, her müdahalesinin istihdam yapısına, yoksulların barınma imkanına, ekosisteme, ekonomiye etkisinin olduğunun farkında değil.
“Ankara’ya ‘İstanbul’dan elini çek’ denmeli. Ankara yerel gelişmeyi kontrol altına alamazsa gücünü kaybedeceğini düşünüyor.”
“Kamu müdahalerinin yarattığı etkileri (imar izinleri, ulaşım kararları, işlevlerdirme biçimleri…) hala rant projesi diyerek bilinç altına iten mesleki taassuba da dahil olunmamalı. Çünkü onlar şehir gibi karmaşık bir mantığa sahip olan bir yapının bilimsel olarak planlanabileceğini iddia ederek bu sistemin işleyişini kolaylaştırıyorlar.”
Bianet’te yayımlanan haberin orijinaline buradan ulaşabilirsiniz.