Deniz fenerleri, gemi kaptanlarına doğru rotada ilerlemesi için rehberlik yaptılar yüzyıllarca. Şimdilerde önemleri azalsa da halen güvenlikli bir deniz yolculuğu için fonksiyonlarını icra ediyorlar.
Uzaktan baktığımızda kıyıya yakın yüksek yerlerde konumlanmış tek başına, zarif, beyaz, kule tipi yapılar görürüz. Deniz fenerlerinden başkası değildir onlar. Gündüz beyaz renkli gövdeleriyle, gece ise çaktıkları ışıklarıyla gemi kaptanlarına doğru rotada ilerlemesi için rehberlik yaptılar yüzyıllarca. Bir dönemin denizcileri için vazgeçilmez olan bu zarafet abidesi yapılar şimdilerde geçmişe kıyasla önemi azalsa da halen güvenlikli bir deniz yolculuğu için fonksiyonlarını icra ediyorlar. Çok eski çağlarda deniz taşıtlarına geceleri yol göstermek amacıyla kıyılarda, yüksek tepelerde ateş yakılması deniz fenerlerinin yapılmasına temel olmuş. Sonraları ise liman ağızlarında taş sütunlar üzerinde ateş yakılarak bu görev ifa edilmiş. Bir süre sonra ise bugünkü anlamda deniz fenerleri inşa edilmiş. İlk deniz fenerlerinde odun parçaları veya kömür yakılarak ışık kaynağı üretilmiş. Bunları aktif halde tutmak maliyetliydi ve bazı fenerler yılda 400 ton kömür tüketiyordu. Bu tarz fenerler Britanya’da ve Baltık Denizi kıyılarında 1800’lü yıllara kadar kullanıldı. Ünlü antik fener kuleleri İtalya’da Tiber Nehri girişindeki Ostia Feneri, Ravenna, Messina, Bologna ve İngiltere’deki Dover’dir. Okyanus ülkeleri kıyılarında deniz feneri yapımına ancak 18. yüzyılda başlanmış.
Bir fener ki yedi harikadan biriEn eski deniz fenerinin M.Ö. 7. yüzyılda Sigeon (Kumkale-Çanakkale)’da yapıldığı tahmin ediliyor. Kesin olarak varlığı bilinen ilk deniz fenerinin ise dünyanın antik çağdaki yedi harikasından biri olan İskenderiye Feneri olduğu ifade ediliyor. Romalılar Mısır’ı ele geçirdikten sonra burada Ptolemaios (Batlamyus) diye anılan bir devlet kurdular. İskenderiye kıyısında ve liman girişinde su altı çok tehlikeli olduğundan bir fenere ihtiyaç duyuldu. Bunun üzerine İskenderiye Feneri inşa edildi. Fener M.Ö. 285-246 yılları arasında yapıldı. Limanın girişini belirten fenerin içinde geceleri ateş yakılıyor, gündüzleri ise güneş ışığı bir ayna vasıtasıyla yansıtılıyordu. Fenerin mimarı Knidoslu Sostratus’tu. Antik Çağ’ın yedi harikası içinde günlük yaşam için kullanılan tek eserdi İskenderiye Feneri. Gelmiş geçmiş deniz fenerlerinin en yükseğiydi. Üst kısmı 955 yılında bir deprem ve fırtınada kopan fenerin gövde kısmı da 1302’de başka bir depremde yıkıldı. Depremlerden epey zarar gören fener 1480 yılında Memlüklüler tarafından şehri korumak için yapılan bir kalenin inşasında malzemeleri kullanılmak üzere yıkıldı. Yıkılmadan önce yapılan resimleri dünyadaki deniz fenerlerine yüzyıllardır mimari örnek oldu.
M.Ö. ilk birkaç yüzyılda Romalılar ve Fenikeliler İngiltere’nin Atlas Okyanusu kıyılarında, Akdeniz ve Karadeniz gibi birçok bölgede deniz feneri inşa ettiler. Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra deniz ticareti oldukça azaldı. Bu yüzden 12. yüzyılda ticaretin yeniden canlanmasına kadar Avrupa kıyılarında deniz feneri pek yapılmadı. Bu dönemde önce Fransızlar ve İtalyanlar Akdeniz’de, ardından da Hansa Birliği, İskandinavya ve Almanya kıyılarında fener kuleleri inşa ettiler. 16. Yüzyılında sonun-da Avrupa kıyılarında en az 30 deniz feneri bulunuyordu. Deniz fenerlerinin modern anlamda yapımına ise 18. yüzyılda başlandı. 1800’lü yılların başlarında dünyadaki deniz feneri sayısı 250’ye ulaşmıştı. İngiltere’deki Bell Rock fenerinin yapımı 3 yıl sürmüş ve 60 bin paunda, 110 insanın yaşamına mal olmuştu. Modern fenerler ahşaptan kulelerdi. Deniz feneri yapımında kullanılan taş bloklar zamanla yerini beton ve çeliğe bıraktı. Bugün ise fenerler çelik iskeletler biçiminde yapılıyor.
İskenderiye fenerinin yapımından 19. yüzyıla kadar deniz fenerlerinde odun ateşi, mum ve yağ lambaları başlıca ışık kaynağı oldu. 16. yüzyılda bir süre kömür kullanıldı. Fener yanarken çıkan duman camları çabucak karartıyordu. 1750’lerde ise kandiller kullanılmaya başlandı. 18. yüzyılın sonlarında dumansız yağ lambası bulundu. 19. yüzyılda prizmatik büyüteçler ve yansıtıcılar sayesinde bir yağ lambasının zayıf ışığı otomobil farının gücüne ulaşıyordu. 20. yüzyıl başlarında ise gazyağı ve asetilen lambaları geliştirildi. Elektrik lambaları ise 1920’lerde deniz fenerlerinin başlıca aydınlatma aracı oldu. Deniz fenerinin ve ışığının görülemediği kötü hava koşullarında sesli uyarılar yapmak amacıyla eskiden top ve çanlardan yararlanıldı. Günümüzde ise sirenler ve kornalar kullanılıyor. Radar, loran ve öteki seyir sistemleri 20. yüzyılın sonlarında deniz fenerlerine duyulan ihtiyacı önemli ölçüce azalttı. Bugün faal haldeki birçok deniz feneri tamamen otomatikleştirilmiş ve gezici teknisyenler ya da yerleşik bakım ekip-lerinin sayısı azaltılmış durumda. Bugün dünya üzerinde toplam 50 bin civarında deniz feneri olduğu tahmin ediliyor.
Fenerbahçe Feneri, Osmanlı Devleti döneminde inşa edilen ilk deniz feneri olma hüviyetini taşıyor. Fener, Kanuni Sultan Süleyman döneminde inşa edildi. Osmanlı Devleti ile Fransızlar arasında 1855’te fenerlerin işletilmesine dair imzalanan bir imtiyaz sözleşmesi sonrasında modern an-lamda deniz fenerleri inşa edilmeye başlandı coğrafyamızda. 1857’de Ahırkapı, 1856’da Fenerbahçe, yine 1856’da Kızkulesi, Rumeli ve Anadolu fenerleri inşa edildi. Söz konusu imtiyaz sözleşmesi sonucunda fener hizmetleri “Fenerler İdare-i Umumiyesi Müdürlüğü” ismi altında yürütülmeye başlandı. Bu fenerlerde zeytinyağı yakılıyor ve büyük fitilli kandiller kullanılıyordu. Ahırkapı ve Fenerbahçe fenerleri yılda bin 200 kilo zeytinyağı kullanıyordu. Çanakkale Boğazı’nda ise 1856’da Gelibolu ve Kumkale, 1861’de Seddülbahir fenerleri inşa edildi. İstanbul Boğazı’nda özellikle 1800’lü yıllardan sonra çoğalan gemi geçişlerinde kaza riskini en düşük seviyeye indirmek amacıyla fenerler inşa edilmeye başlandı. 1855 Kırım Savaşı sırasında İngiliz ve Fransız gemilerinin Boğaz’a rahat giriş yapabilmeleri amacıyla Boğaz’ın iki yanına birer fener yapıldı. O günden bugüne irili ufaklı yapılan birçok fenerden Yeşilköy, Ahırkapı, Rumeli ve Şile fenerleri tarihi öneme sahip. Osmanlı Devleti kıyıları boyunca 1856-1904 yılları arasında 205 deniz feneri yapıldı. Kıyılarımızda bugün 422 deniz feneri bulunuyor. Bu fenerlerin 37’si İstanbul’da boğaz kıyılarında ve Adalar’da bulunuyor. Boğaziçi’ndeki irili ufaklı fener sayısı ise 19. Bu fenerlerden Rumeli yakasında olanlar yeşil, Anadolu yakasında olanlar ise kırmızı ışık çakıyorlar. Deniz fenerlerinin bağlı olduğu kuruluş ise Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü.