1235, 2013 yılında inşaatta çalışırken hayatını kaybeden işçi sayısı. Sektör büyüdü, işçi ölümleri arttı. Sokakta Bir Gün’de bugün inşaat işçisi Hakan Yılmaz yaşadıklarını anlattı.
Adım Hakan, duvar ustasıyım ama iş çıkmadığında fayans ve sıva işlerinde çalışıyorum. Beş yıl önce Erzurum’da iş sıkıntısı çektiğim için İstanbul’a geldim. Zaten ailemin birçoğu inşaat sektöründe çalışıyor.
Daha önceleri tarım ve hayvancılıkla uğraşıyorduk. Bereketli topraklarımız olduğundan hayvanlarımız iyi yetişiyor ve refah içinde yaşıyorduk. Son 15 yılda hayvancılık neredeyse bitme aşamasına geldi. Çünkü aldığımız yem hayvanın parasına denk, tüm ülkede besiciliği bitirdiler. Bizim bildiğimiz iş kazandığımız aş topraktandı, o yüzden bir süre direndik ama dayanamadık. Sonra amcalarımla birlikte inşaatta amele olarak çalışmaya başladım.
Önceleri Erzurum’da küçük inşaatlarda çalışıyordum, orada öğrenebileceğin şeyler kısıtlı. İyi bir usta olmak için büyük firmalarda çalışmanız gerekiyor. Zaten memleketteki çalışmayla evimizi de geçindiremiyordum. Küçük yerlerin yevmiyesi de küçük oluyor.
İstanbul’a daha büyük inşaatlarda çalışıp para biriktirmek için geldim. Geldiğimde bir inşaatta iş buldum. Üç sene inşaatlarda hem çalıştım hem yaşadım. Gurbetten gelen işçiler genelde inşaatın bir odasının camlarını naylon poşetlerle örter. Bir sünger döşek atar kendine ev yaparlar. Hem para biriktirmek için gelip hem de ev tutup para biriktiremezsin…
Beş senedir İstanbul’da birçok inşaatta çalıştım. Gökdelenler, alışveriş merkezleri okullar diktik. Şu kısa zamanda bile çok kaza yaşadık, birkaç arkadaşım vefat etti. Son yıllarda büyüyen inşaat sektörünün temelinde çok işçinin kanı var.
Çünkü inşaat sektöründe çalışan ara elemanların her hangi bir eğitimi yok. Ben de işsizlikten kaynaklı bu sektöre girdim. Bu meslek eğitimi olsun olmasın herkesi bünyesine katan ve muhakkak dişlinin bir parçası olarak hizmet edebilmesini sağlayan bir meslek. Hiç bir becerin yoksa bile kum taşırsın tuğla dizersin. Eğitim verilmeden yapılan işte her önlem yetersiz ve göstermelik kalıyor. Mesela kask tak diyorlar ama inşaat sektöründeki bu kask tak talimatı göstermelik alınmış önlemden başka bir şey değil bence. Düşünün ki, iskeledesiniz, sıva yapıyorsunuz, sürekli kovadan eğilip harç almak zorunda kalıyorsunuz. Her eğildiğinizde kafanızdaki kask düşüyor. İşin yoksa 15-20 kat inip kaskı al. Tabii ki kimse gidip kaskını almıyor, öyle çalışmaya devam ediyor. Zaten alınan güvenlik önlemlerinin birçoğu denetimde ceza yememek için prosedür icabı uygulanıyor. İş zamanında bize verilen güvenlik kemeri de, kullanılan ayakkabılar da çok kullanışlı değil. Çünkü patronların kafasındaki iş binanın söylenen güne yetiştirilmesi. Bazı reklamlarda görüyorsunuzdur, üç ayda bina dikiyoruz diye göğüslerini gererek söylüyorlar. Öyle bir reklam gördüğünde anlayın ki orada işçilerin hakları gasp ediliyor. Oralardaki işçiler uzun çalışma saatlerine zorlanıyordur. Sektörün büyümesi demek yalnızca daha büyük binaları daha kısa sürelerde dikmek değildir. Aynı zamanda o inşaatta çalışan insanların insani yaşam ve çalışma hakkının korunması anlamına gelmeli.
Bizim hayatımız o kadar zor ki, şikayet edebileceğimiz hiç kimsemiz yok. Öyle oluyor ki, bazı işlerde beş ayrı taşeron var üzerimizde, şikayet etmemiz gerektiğinde patronumuzu bulamıyoruz. Hepsi kapısından geri çeviriyor bizi. “Bizim işçimiz değilsin sen şu taşeronun işçisisin “diye. Böyle bir sektörde çalışmak ne kadar güvenli olabilir ki?
Bazı semtlere öyle binalar dikiyoruz ki, bırakın ulaşım yollarına kolaylığını o semtin alt yapısı bile yeterli değil.. Bu kadar hızlı yapılaşma ne kadar sağlıklı olabilir ki?
Hakan sektörün sıkıntılarını böyle özetledi. İnşaat sektörünün son on yıldaki atağını görmezden gelmek olmaz. Antikapitalist Müslümanlardan İhsan Eliaçık, iktidarı inşaat sektörüyle ilgili eleştirdiği bir konuşmasında; “Ey AKP’li müteahhitler! Başbakanınız dahil ihalelerden gelen paraların ihtiyaçtan fazlasını tinercilere infak edin! Alternatif sermaye oluşturmuyorsunuz, yiyici, sömürücü sermaye sınıfına dahil oluyorsunuz. Kapitalizme abdest aldırıyorsunuz. Dindar gençlik yetiştirmeyi bırak, var olanı ne yaptın ondan haber ver. İhaleci, rantçı yaptın. Bu ülkenin dindarlar beklediği bu değildi. Ehlisünnet ve’l cemaat, ehl-i mülkiyet ve’şatafat oldu. İnşaat ya Resulullah diyerek kibir kuleleri dikiyorlar. Caprice Gold sizin mezarınız olacak” diyerek konuyu özetlemiştir.
Sektör geliştikçe daha vahşileşiyor, vahşileştikçe karşısında yeni tarz örgütlenme doğuyor. Daha önce hiç denenmeyen bir örgütlenme olarak inşaat işçileri dernekleşti ve sendika girişimini zorluyorlar. Buna değinmeden olmaz.
İnşaat işçileri derneğinin kendi sözüyle bitirelim;
‘Avrupa’nın en yüksek kulesi ve Avrupa’nın en büyük AVM’ sini inşa etmekle övünen Türkiye, Avrupa’nın en büyük işçi mezarlığını ise nereye gizleyeceğini bilemiyor.’Yer ve gök rezidans, AVM, finans kulesiyle dolmalıdır’ diyen eski taşeron yeni-pop müteahhit, eski sanayici yeni yapı şirketi patronu, sektörel profilinin devlet ‘tahsisli’ ve ‘acele yoksullardan kamulaştırılmış’ arazilerinde yükselen konutların metrekaresi 20 bin dolardan başlıyor.Biz ise inşaat köşelerinde yaşıyor kesintisiz çalışıyoruz.İşçilerin kaderi ölüm değildir. Dünyayı biz inşa ediyoruz ama altında kalmayacağız!’ diyor.