Mimarların ve fotoğraf sanatçılarının belirli konular üzerinde farklılaşan bakış açılarını aktardığımız Mimarlık + Fotoğraf söyleşi serisinde sorularımızı ZM YASA Fotoğraf'tan Zeren Yasa ve Mehmet Yasa yanıtlıyor.
Mimarların ve fotoğraf sanatçılarının aynı sorulara getirdikleri farklı yorumlarla okuyucuları mimarlığa geniş bir perspektiften bakmaya davet eden Mimarlık + Fotoğraf söyleşilerinde sorularımızı Zeren Yasa ve Mehmet Yasa yanıtlıyor.
2001 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi’nden mimar olarak mezun olan ve 2010 yılında İFOD üyesi olan Zeren Yasa, 2012 yılına kadar mimar olarak çalıştı. 2012 yılında FIAP – Uluslararası Fotoğraf Sanatı Federasyonu tarafından “Artist of FIAP” ünvanı verildi. Zeren Yasa, profesyonel mimari fotoğrafçı olarak çalışmalarına ZM Yasa Fotoğraf’ta devam ediyor.
Mehmet Yasa, 1999 yılında Ege Üniversitesi Restorasyon ve 2005 yılında Anadolu Üniversitesi İşletme bölümlerini bitirdi. İFOD-İzmir Fotoğraf Sanatı Derneği yönetim kurulu üyesidir. Ulusal ve uluslararası birçok ödül ve sergileme kazanan ve AFIAP ünvanı sahibi Mehmet Yasa, İngiltere’deki Chartered Institute of Building (CIOB) tarafından “Art of Building 2017 Yılın Fotoğrafçısı” ünvanını aldı. Mehmet Yasa, profesyonel mimari fotoğrafçılığa 2012 yılından beri ZM Yasa Fotoğraf’ta devam ediyor.
Mimarlık + Fotoğraf söyleşilerinde ortak sorular İmge Bolluğu, Kusurluluk / Kusursuzluk, Dijitalleşme ve Yorum konu başlıkları altında toplanıyor. Mimarlar ve fotoğraf sanatçıları günümüzde değişen fotoğraf çekme ve paylaşma alışkanlıklarımız sonucunda ortaya çıkan imge bolluğunu, mekân ve çevresiyle kurduğu ilişkideki gerçekliğin fotoğrafa yansımalarını, mimarlık ve fotoğraf alanındaki dijitalleşmeyi, fotoğrafın mimari bir temsil aracı olması ve estetik değeri arasındaki ilişkiyi farklı bakış açılarından değerlendiriyorlar.
Dijitalleşme
Fotoğraf teknolojisindeki ilerlemeler mimari fotoğrafçılığı nasıl etkiledi ve bugünden farklı olarak gelişen teknolojiden gelecekte neler bekliyorsunuz? Bu gelişmeler fotoğrafçılığı nereye taşıyacak?
Fotoğraf teknolojisindeki gelişmeler, diğer fotoğraf dallarında olduğu gibi mimari fotoğrafçılığı da olumlu etkiledi. Mesela insansız hava araçlarını düşünelim. Nadar, 1858 yılında ilk hava fotoğrafını çekebilmek için bir balona binmiş ve Paris’i çekebilmek için 520 metre yükselmiş. 1889 yılında uçurtmalara, 1903’te güvercinlere fotoğraf makinesi bağlanmış hava fotoğrafı çekebilmek için. Artık Drone’lar sayesinde kolaylıkla 500 metre yukarıdan fotoğraf çekebiliyoruz. Yapıları, kentleri ve doğayı insan gözünün alışık olmadığı açılardan çekebilmek ve bu fotoğrafları anında paylaşabilmek önemli bir gelişme. Bunun yanı sıra yüksek çözünürlüklü dijital fotoğraf makineleri, perspektif kontrollü lensler, taşınabilir led ışıklar, fotoğraf işleme yazılımları ve daha birçok enstrüman sayesinde etkili mimari fotoğraflar üretmek mümkün.
Teknolojinin hızla gelişmeye devam edeceğini ve bu gelişmelerin fotoğrafçılığı daha da ileriye taşıyacağını söyleyebiliriz. Bu teknolojik gelişmelerin neler olacağını yaşayıp göreceğiz.
Mimari anlatım / görselleştirme biçimleri içerisinde yeni teknolojiler (modelleme, rendering) ile fotoğrafı nasıl kıyaslıyorsunuz? Fotoğrafın yeni teknolojiler karşısında önemini yitirdiğini düşünüyor musunuz?
Günümüzde neredeyse gerçeğe yakın modellemeler yapılabiliyor. Öyle ki bazen fotoğraftan ayırt etmek bile zorlaşıyor. Bu görselleştirmeler sayesinde mimarlar tasarladıkları yapının bitmiş halini görebiliyor, müşterilere sunabiliyor ya da yarışma paftalarına ekleyebiliyor. Bu, mimari anlatım açısından önemli bir teknoloji. Ancak uygulama sonrası yapıların fotoğraflarının çekilmesi ve gerçek sonucu göstermesi çok daha önemli. Web sitesinin “Tamamlanmış Projeler” kısmına sadece render ekleyen bir mimarlık ofisi ile fotoğraf ekleyen bir mimarlık ofisini düşünürsek herhalde fotoğraf ekleyen mimarlık ofisinin işlerinin kalitesini gerçek haliyle daha iyi gösterecektir. Buradan yola çıkarak fotoğrafın yeni teknolojiler karşısında önemini yitirmesinin aksine daha da önem kazandığını söyleyebiliriz. Sonuç ürünü en doğru şekilde fotoğraf gösterebilir. Artık mimarların çoğu fotoğrafın öneminin ve gücünün farkındalar.
Bir nostalji arayışı olarak, analog makinelerin yeniden ele alınması hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce bu durum üretim / tüketim dengesinde farklı bir yere sahip mi, yoksa sadece geçici bir moda mı?
Analog makinelere ilgi ve bir dönüş olduğunu görüyoruz. Sıkıştırılmamış müzik dinleyebilmek için insanların plaklara geri döndüğü gibi.
Dijital teknoloji çağında insanların tekrar analog makinelere dönmesi, fotoğrafçılığın zorluğunu ve aşamalarını (çekim, film banyosu, baskı gibi) deneyimlemesi onlar için zamanda eğlenceli bir yolculuk gibi düşünülebilir. Analog tecrübesi yaşamak her ne kadar insanlar için eğitici bir nostalji olsa da dijitalin nimetlerinden de faydalanmak gerekli. Özellikle profesyonel işlerde zamanı en verimli şekilde kullanarak hızlı ve kaliteli sonuçlara ulaşmak önemli. Analog makine kullanan kişilerin tekrar dijitale döneceklerini ya da bir yandan dijitalle de çalışacaklarını düşünüyoruz.
Bir nostalji arayışı olarak analog kullananların dışında bir de profesyonel olup analog çeken usta fotoğraf sanatçılarımız var. Mesela ilk akla gelenlerden biri fotoğraf sanatçısı ve mimar Ahmet Ertuğ. Büyük format filmli körüklü makineler kullanarak olağanüstü fotoğraflar üreten Ertuğ, kültür mirasının korunması ve insanlara sevdirilmesi için çalışıyor. Devasa boyutlu baskılardaki detaylar izleyenleri büyülüyor. Eminim ki kendisinin ileri teknoloji kullanan dijital kameraları da var ancak filmin tadını onlarda bulamıyor olsa gerek.
Yorum
Mimari projelerde de olduğu gibi, bir işveren(mimar) ile çalışırken, kendi yorumunuzu ne ölçüde dâhil edebiliyorsunuz?
Her çekimden önce mimar ile yapı hakkında görüşüyoruz. Tasarımda önem verdiği noktalar ve bizden özellikle istediği kareler varsa bunları mümkün olduğunca onun aklından geçene yakın şekilde fotoğraflamaya çalışıyoruz. Bunu yaparken bile kendi yorumumuzun işin içine bir miktar girmesi kaçınılmaz. Vizörün arkasından, başkasının görmek istediği şeyi çekmeye çalışıyorsunuz ama sonuçta vizörün arkasındaki göz sizin gözünüz!
Daha sonra işin keyifli kısmı başlıyor: kendi yorumumuzu dilediğimiz şekilde dahil ettiğimiz, yapıyı özgürce fotoğrafladığımız çekimler. Genelde en iyi kareler bunların içinden çıkıyor. Dergilerde, web sitelerinde, sosyal medyada daha çok bu fotoğrafları görüyoruz. Çalıştığımız mimarların bize söylediği ve bizi en mutlu eden söz genelde şu oluyor: “Yapıyı normal birinin göremeyeceği şekilde ve olduğundan daha estetik göstermişsiniz.” İşte bu söz fotoğrafçının kendi yorumunu özgürce dahil edebilmesinin önemini anlatıyor olsa gerek.
Mimar olarak bir yapıya bakış açınızın, mimari fotoğrafa etkileri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Birimiz mimar, birimiz restoratörüz. Hem geleneksel mimari, hem modern mimari ilgimizi çekiyor. Her tür yapının çekiminde ışık/gölge, perspektif kullanımı, sadelik, estetik, kent ve çevreyle uyumu bizim için önem taşıyor. Ayrıca restorasyonu tamamlanmış, özgün mimari nitelikleri korunan, işçilik kalitesi yüksek ve çevresine değer katan bir tarihi yapının fotoğraflarını çekerken onarımdaki bu çabaları fotoğrafa aktarmaya gayret ediyoruz. Modern mimarileri fotoğraflarken ise farklı malzemelerin/tekniklerin kullanımı ve iç-dış mekânlar arasındaki ilişki fotoğraflarımıza yansıyor. Ayrıca mimarisi bizi çok heyecanlandıran yapılar da olabiliyor. Bunların hem çekimleri hem de dijital düzenleme süreçleri daha keyifli geçiyor. Tabii ki bu heyecan fotoğraflara yansıyor ve ortaya etkileyici sonuçlar çıkabiliyor.
Fotoğrafı salt sanat olarak değerlendirmeniz mümkün mü yoksa bunu bir meslek pratiği olarak mı görüyorsunuz?
Fotoğrafı öncelikle dünyanın her yerinde anlaşılan ortak bir “dil” olarak düşünmek gerekir. Mimari fotoğraf da bu dilin bir parçasıdır. Mimari fotoğraf; yapıya dair özelliklerin, mimari fikrin ve fotoğrafçıya ait bakışın senteziyle oluşan, bilgi üretebilen görsel bir dildir.
Teknik, içerik ve estetik yönünden güçlü mimari fotoğraflar, fotoğraf sanatı kapsamında değerlendirilebilir. Ancak bu işi profesyonel olarak yapan, mimari fotoğraf ile yatıp kalkan kişiler için bunun bir meslek pratiği olduğunu söylemek daha doğrudur.
Her fotoğraf sanatsal değildir ama her binadan mesleki pratik dahilinde mimari fotoğraflar çıkabilir.
Tersten bakıldığında mimarların da, artık tasarım aşamasında üç boyutlu algılamanın yanı sıra, bittiği aşamada nasıl fotoğraflarının çekilebileceğini, kadraja neyin sığacağı kaygısı ile tasarladığını düşünüyor musunuz?
Mimarlar işlevselliği ve estetiği bir arada ele alarak tasarımlar yaparlar. Estetik yönü kuvvetli yapılar iyi fotoğraflar verecektir. Mimarlar yapılarının bitmiş hallerini 3 boyutlu görselleştirmeler ve maketlerle görürler, nasıl fotoğraflarının çekilebileceğini gözlerinde canlandırabilirler. Ancak her mimarın yapısını nasıl fotoğraflarının çekilebileceği kaygısıyla tasarladığını söylemek iddialı olabilir.
Mimarlarla uyum içinde çalıştığımızda ve dil birliği yakaladığımızda, tasarım düşüncesi kendini fotoğraflar ile yansıtıyor. Bu da sonuç ürün üzerinden bir zenginlik sunuyor.