MSGSÜ Anadolu Kültürü ve Sanatı Araştırma ve Uygulama Merkezi (AKSAM) tarafından düzenlenen mekan ve yer temalı konferans serisinin konuğu “İzmir- Deniz, İzmir Tarih Araştırmaları ve Gelişme Potansiyelleri” başlıklı konuşması ile İlhan Tekeli oldu.
Yoğun katılımcı kitlesiyle biraraya gelen İlhan Tekeli konuşmasında, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin 2009-2014 yılları arasındaki belediyecilik uygulamalarını, kente bakışını değerlendirdi.
İlhan Tekeli, katılımcı planlamaya yönelik açıklamalar ile sözlerine başladı. “Katılımcılık araç değil amaç olduğunda başarılı olur” diyen Tekeli ardından İzmir planına dair detayları aktardı.
İzmir Deniz projesinin sonuçlandığını ve uygulama aşamasında olduğunu belirten İlhan Tekeli yine de bazı aksaklıklar olduğunu vurguladı.
120’nin üzerinde tasarımcının çalıştığı bu proje için “kolektif bir ürün” diyen Tekeli “hiçbir siyasi parti bunu sahiplenip bir rant elde etmeye çalışmadı, bu İzmirli’nin projesidir” dedi. İzmir planında iki projenin olduğuna değinen Tekeli birincisinde tüm körfezinin bir bütün olarak ele alınması sorunsalı; ikincisinde ise tüm İzmir’in Kadife Kale’ye kadar bir tarihsel alan olarak nasıl ele alınacağı probleminin üzerinde durulduğunu belirtti.
Geçtiğimiz yıl Başbakan’ın, İzmir’in plakasının 35 olmasından ötürü kentte 35 adet proje geliştirmesini eleştiren profesör, demokratik bir toplumda yaşayan bir vatandaş olarak seçim süreçlerimde hizmet yarışından rahatsız olduğunu, hizmet yarışından öte bir şey istediğini belirek “Zaten bunları yapmak zorundasınız” dedi.
2009 yılında toplanan Kültür ve Sanat Çalıştayı’ndan bahseden Tekeli, toplantılardan 3 vizyonun ortaya çıktığını belirtti ve sektörel sınırlandırmaları eleştirdi.
Belirlenen vizyonlar;
Peki bu süreci kim hayata geçirecekti? Bu projenin hayata geçmesi için İzmir Akdeniz Akademisi’ni önerdiklerini belirten Tekeli, kurumun işlevinin think thank faaliyetini yürüteceğini belirtti. Belirledikleri öncelikli konuların ise bir tarih okuma vizyonunun geliştirilmesi, tasarım, ekoloji ve sanat olduğunu belirtti.
İlham Tekeli, İzmir Deniz Projesi’nin temel amacının tasarımla İzmirliler’in hayatını kolaylaştırmak olduğunu belirtti. Yapılan çalışmaların ortaya koyduğu gibi, Tekeli de İzmir’de yaşamanın en önemli özelliğinin gündelik hayatın sakin, stressiz olduğunu söyledi ve ekledi: “Yapılabilecek en büyük yanlış İzmir’in İstanbul’a benzemediğini, hatta İstanbul’la yarışamadığını söyleyip, ona benzetmeye çalışmak olur”.
Vizyonun ise; “İzmirliler’in kentleri ile ilgili belleklerinin yeniden biçimlendirilmesi, kuvvetlendirilmesi, proje alanlarında oluşabilecek çöküntü olanlarının oluşmasının engellenmesi, yani koruyarak dönüştürülmesi olmalı” dedi.
Dolayısıyla, İzmirlinin denizle ilişkisini yeniden tanımlayacak ve kuvvetlendirecek bir ilişkinin projenin temeline oluşturduğunu belirtti. “Denizle ilişki Ankara’dan bir büroktüratın vereceği kararla belirlenemez. Ciddi bir iştir,” diyen Tekeli bu ilişkinin de 3 aşamalı olduğunu belirtti ve aşamaları sıraladı: öncelikle “görme”, sonra “ulaşma/erişme” ve en son olarak da “plaj olarak kullanma”.
Tekeli, Kadifekale ve Agora’nın bulunduğu tarihi kısmın İzmirliler’in koruma istekleri doğrultusunda çeşitli derecelerde sit alanı ilan edildiğini aktardı. Fakat bu koruma sebebiyle büyük oranda nüfusun azalarak bölgenin kentsel çöküntü alanı haline geldiğinden de bahsetti. Burada İzmir’de turizmin Türkiye genelindeki yüzdesinin çok az olmasının da etkisi olduğunu söyleyerek, sokakların gurme sokağı ya da sanat aktiviteleriyle canlandırılması gibi planları da aktardı.
Tekeli “katılımcı süreci” kabullenişin tamamlandığını, şimdi organizasyonel proje uygulmalara geçileceğini belirterek sözlerinin tamamladı. Konferans soru cevap bölümünün ardından sona erdi.