Sanayi kenti New York, bir dönemin sanatçılarına nasıl ilham vermişti?
Sanayileşmenin en ağır dönemi olan 20. yüzyılın başlarında kent manzarası, hafızalarda fabrikaların işgal ettiği, bacalardan yükselen dumanlardan göz gözü görmediği pis bir sanayi kenti olarak canlanıyor. Ancak tüm bu kötü manzaraya rağmen ağır sanayi kentleri, Amerika’da modern sanatın ilham kaynağı olmuştu. New York’un doğal manzarasının sanayileşme ve kentleşme baskısıyla değişimini dönemin ressamları tuvallerinde betimlemişti.
Hudson River Museum tarafından yayınlanan “Industrial Sublime: Modernism and the Transformation of New York’s Rivers, 1900-1940” isimli kitap, 20. yüzyılda Amerikalı sanatçıların New York tasvirlerine yer veriyor.
Doğal ve yapay öğeleri biraraya getiren bir sanayi kenti manzarasından ilham alan ressamlar kentin sokaklarını, nehirlerini, limanlarını, kent yaşamını eserlerinde kullanmıştı. Romantizmin büyüsüne kapılmak yerine resimlerinde, kentten ve yaşamdan kesitler sunan sanatçılar aslında o dönemin “görkemli” sanayileşme ve kentleşme sürecine odaklanmışlardı.
1900-1940 yıllarında Amerikalı ressamların çalışmalarının derlendiği Industrial Sublime kitabı, endüstri devi Amerika’daki manzarayı resimlerden izleme olanağı sunuyor.
Ernest Lawson tarafından resmedilen Brooklyn Köprüsü, 1917
1933’te Manhattan manzarası, Edward Bruce
Hoboken’dan Hudson Nehri’ne bakış, Robert Walter Weir,1878
Shelton Otel’in 30. katından East River’a bakış, Georgia O’Keeffe, 1928
Samuel Coleman tarafından resmedilen Hudson Mountain’ın yanındaki Storm King fabrikası, 1866
Catskill Mountains, Thomas Cole, 1844