Türkiye'yi sarsan 17 Aralık Operasyonu'nun ardından Başbakan Erdoğan'ın da dikkat çektiği iki endişe ortaya çıktı. Biri Türkiye'nin kredi notu, diğeri ise dev projelerin finansman sorunu!
25 Aralık operasyonu kapsamında gözaltına alınması istenen isimler arasında Türkiye’nin dev projelerine imza atan isimlerde yer alırken bu isimler arasından 7 işadamının mallarına tedbir kararı uygulanmış, geçtiğimiz günlerde ise mahkemenin verdiği karar ile söz konusu tedbir kararı kaldırılmıştı. Tedbir kararı aldırılan işadamlarının ortak yönleri ise başta 3.havalimanı projesi olmak üzere birçok dev projenin yapımına talip olmaları ile ön plana çıkmıştı.
Başbakan Erdoğan’ın da sık sık dile getirdiği projelerin finansman bulmakta zorluk çekebileceği uyarısı ve Türkiye’nin kredi notunun düşebileceğine yönelik endişeler ortaya çıkmıştı.
Haber7’den Kenan Biter’in haberine göre tüm bu gelişmeler yaşanırken Türkiye’nin notunu henüz daha yeni yatırım yapılabilir seviyeye çıkaran Fitch Ratings, Moody’s ve Japon Credit Rating adlı üç uluslararası kredi derecelendirme kuruluşundan peş peşe açıklamalar geldi.
Yapılan açıklamalarda; Fitch Ratings, Türk lirasının son dönemdeki zayıflığının, Türkiye’nin kurumsal kredi profillerini ciddi boyutlarda etkilemeyeceğini, ancak bu zayıflığın devam etmesi ve artmasının, 2014’teki kredi notları üzerinde aşağı yönlü baskı oluşturacağını söylerken, Moody’s ise; iç siyasetin Türkiye için belirgin risk oluşturduğu ancak Türkiye’nin ‘Baa3’ olan kredi notu ve durağan not görünümünün bu riskleri yansıttığı belirtilerek kamu maliyesinde sağlanan iyileşmenin tersine dönmesi veya dış sermaye akışlarının ani ve kalıcı şekilde durması halinde kredi notunda aşağı yönlü risk oluşacağına dikkat çekildi.
Bu açıklamaların üzerine en son Japon kredi derecelendirme kuruluşu Japon Credit Rating’den gelen açıklamada da son yaşanan olaylara ilişkin, Türkiye’de yükselen politik risk seviyesinin ülke notu üzerinde yarattığı mevcut negatif etkinin olası bir not değişikliği için şimdilik tek başına yeterli neden olmadığı ifade edildi.
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarından yapılan açıklamalar ve 25 Aralık operasyonu sonrasında dile getirilen finansman ve kredi notu endişeleri üzerine görüşlerine başvurduğumuz Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Ekonomi Direktörü Prof. Dr. Erdal Tanas Karagöl ve ALB Menkul Değerler Araştırma Müdürü Yeliz Karabulut, ufukta sanılanın aksine Türkiye’nin kredi notuna ilişkin bir düşüş beklemediklerini ve dev projelerin finansman anlamında sıkıntı çekmeyeceği dile getirdi.
Yapılan açıklamalar ve son günlerde yaşanan gelişmeleri göz önünde bulundurarak Türkiye’nin kredi notu ile ilgili değerlendirmede bulunan Prof. Dr. Erdal Tanas Karagöl, Kredi derecelendirme kuruluşlarının objektif verilerden değerlendirmeye aldıkları en önemli kalemin kamu maliyesi olduğunu, çünkü kredi derecelendirmenin bir anlamda ülkenin borcunu ödeyebilme seviyesini göstermekte olduğunu ifade ederek,
”Bu anlamda Türkiye ekonomisinin kamu maliyesindeki başarılı performansı ve borçlarının sürdürülebilirliği yatırımcılar ve borç verenler açısından Türkiye’nin kredi notu yatırım yapılabilir seviyede kalacaktır. Ayrıca son günlerde yaşanan gelişmeler doğrultusunda piyasa notunun en önemli göstergesi olan Türkiye’nin CDS primleri yükselse de halen, kendisinden daha yüksek nota sahip olan ülkelerden düşük seviyededir. O yüzden Türkiye ekonomisinin söz konusu şoktan etkilenmeyerek ve orta vadeli hedeflerini tutturarak yoluna devam etmesi durumunda kredi notunun düşmesi söz konusu değildir” diye konuştu.
Mevcut durumda kamu kesimi verileri ve bankaların durumu incelendiğinde görünümün Türkiye açısından oldukça olumlu olduğunu ifade eden Yeliz Karabulut ise, bu noktada Türkiye’nin yatırım yapılabilir notunu kaybetmesinin ancak politik riskin daha da artması ve ekonomin bundan negatif etkilenmesi ile olabileceğine dikkat çekti.
Kredi notunun azalacağına ilişkin açıklamalar, riskli görünüm sinyalinin verilmesi ve yüksek hızlı ekonomik büyümenin durdurulmaya çalışılmasının faiz artırımı için baskı oluşturulmaya çalışılmasının bir sebebi olduğunu söyleyen Dr Karagöl, ”Böylece düşük makroekonomik görünümle likidite ihtiyacı ve cari açığın finansmanı zorlaşacak, faiz artırımı yoluyla ülkeye istikrarsız sıcak para çekilmesi yöntemine başvurulması beklenecektir.. Dolayısıyla olası bir not düşüşü faiz artırımını beraberinde getirebilecek ve Türkiye’nin ciddi yapısal sorunlarının kaynağını oluşturan yüksek faiz düşük kur döngüsüne geri dönülecektir. Bu durumun önlenmesi için yüksek büyüme hızı ve kamu maliyesi disiplini sürdürülmelidir.” dedi.
17 Aralık operasyonu sonrasında Başbakan Erdoğan’ın da sık sık dile getirdiği 3. Havalimanı, Kanal İstanbul gibi büyük projelerin finansman bulmakta sıkıntı çekebileceği uyarısı ile ilgili, büyük projelerin maliyetinin son gelişmeler ve FED’in tahvil alımını azaltma kararı ile artacağını fakat finansman bulunamaması gibi bir durumun asla söz konusu olmayacağını vurgulayan Dr Karagöl, ”Türkiye ekonomisi mevcut koşullarda makroekonomik görünümü sağlam ve istikrarlıdır. Bu görünümüyle de birçok gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeden ayrışmıştır. Türkiye’nin şu andaki Gayri Safi Milli Hasıla içerisindeki payına bakıldığında, dünyada birçok ülkenin gıpta ile baktığı temel göstergelere sahiptir. 2013’ün ilk dokuz ayında yüzde 4’lük büyüme gerçekleşmiş ve ekonomide yaşanan şoklara rağmen yüzde 7,4’lük enflasyon rakamı başarılıdır. Tüm bu nedenlerden dolayı projelerin maliyeti artsa da, kamu maliyesi ve para politikasındaki tedbirli tutum Türkiye’nin görünümüne katkı sağlayacaktır. Böylece, ekonomiye verilen şokların esas hedefi olan projelerin finansman bulamaması gibi ciddi bir sıkıntı yaşanmayacaktır. ” şeklinde ifade etti.
Hayata geçirilecek büyük projelerin finansmanı konusunda Karagöl ile aynı doğrultuda açıklama yapan Karabulut, Türkiye’nin ekonomisine bakıldığında söz konusu projelerin finansmanı konusunda önümüzdeki dönemlerde risklerin görülmediğini söyledi.
Ekonomik aktörlerin makroekonomik koşulları istikrarlı olarak sürdürmesinin yanı sıra iç ve dış şoklara karşı da direncin artırılması gerektiğini ve bu doğrultuda algının negatife dönüşmemesi için adımlar atılması gerektiğini söyleyen Dr Karagöl, kurda ve enflasyonda yükselişin devam etmesi halinde faizlerin yükseleceğini, bu durumda ise projelerin maliyetinin yükselmesine neden olacağını aktararak dolayısıyla mevcut projelerin bir an önce hayata geçirilerek tamamlanmasının sürdürülebilir ekonomik büyüme açısından da önemli olduğunu sözlerine ekledi.