Hafriyat çalışmalarına 29 Mart'ta başlanan Çamlıca Camisi'nin inşaat çalışmalarının %20'si bitti.
Geçen sene, İstanbul Cami ve Eğitim-Kültür Hizmet Birimleri Yaptırma ve Yaşatma Derneği tarafından açılan yarışmayla yapılmasına karar verilen Çamlıca Camisi Projesi inşaatı hızla devam ediyor. İstanbul Cami ve Eğitim Kültür Hizmetleri Yaptırma ve Yaşatma Derneği Başkanı Ergin Külünk’ün açıklamalarına göre Mart ayından bu yana 700 bin metreküp hafriyat çıkartıldı ve eğer bu kadar büyük hacimde hafriyat çalışması gerekmeseydi şu anda inşaatın %50’si bitmiş olacaktı.
Fotoğraf: Uğur Ceylan
Bir kompleks olarak tasarlanan projede, caminin yanısıra Türk&İslam Eserleri Müzesi, otoparklar, derslikler, toplantı, konferans salonları ve kütüphane yer alacak. 15 bin metrekare kapalı alana sahip olacak yapıda, cami 37.500 kişiye ibadet alanı sağlanacak. Yine Ergün Külünk’ün sözlerine göre, iç avlu dışındaki sert zeminleri de hesaba kattıklarında bu sayıyı 50-60 bin olarak hesaplıyorlar.
Gerçekleşme aşamasında olan, Türkiye’nin Cumhuriyet döneminde yapılan en büyük camisi projesinin sayısal verilerini artık çıplak gözlerle okumak mümkün. A, B, C ve D olarak kısımlara ayrılan projede A bloğu temel aşamasında, diğer bloklar için ise belli katlar çıkılmış durumda.
Fotoğraf: Uğur Ceylan
Süslemeleri ve yapısal formu ile Osmanlı ve Selçuklu dönemi mimari etkilerini barındırdıran proje, tartışmaların tekrar alevlenmesi için belki o aşamada değil. Ama şimdiden İstanbul’un en bakir tepelerinden birinde yapılan hafriyat çalışmasının – diğer bir deyişle tepeyi törpülemesinin, yeşil alanları yok etmesinin ve etrafında böyle bir yerleşim olmamasına rağmen en az 37.500 kişilik bir cemaatin biraraya gelmesi vaadinin tekrar hatırlanması gerek.
Bu rakamlara açılış günü ulaşacağı kesin olan proje, eğer iktidarın halkına bıraktığı bir mesaj/anıt yapı ise de, bu ulusal ve uluslararası mimarlık platformlarında bugün ve yarın tartışılmaya devam edilecek. Ve belki mimarlık tarihi kitaplarında değil ama sosyo-politik çerçevede kesin okutulacak.
Emre Arolat: Bir cami yapılacağı zaman dikkat edilmesi gereken bir takım hususlar vardır. Öncelikle camilerin cemaate ihtiyacı vardır. Böyle bir şey Çamlıca’da var mı yok mu bu tartışılmalıdır. İkincisi şehre veya kamu oyuna anıtsal bir bina üzerinden bir mesaj verilmek istenebilir. Bu açıdan bakıldığın da bence Çamlıca’da bir cami yapılmasında hiç bir mahzur yok. Projeye mimari olarak baktığımdaysa hayli devrimci sayılabilecek işler yapan bir yönetimin mimari söz konusu olduğun da 500 yıl öncesine gidip o nok ta da tıkanıp kalmasını ve bugün hâlâ böyle bir tahayyül üzerinden anıtsallık üretilmesini yadırgıyorum.
Uğur Tanyeli: Dün açıklanan proje şaka gibi. Tasarım altı minareli dört yarım kubbeli çok kötü bir Sultanahmet Camii kopyasından ibaret. Orijinali yüzyıllardır orada dururken böylesine kötü bir projenin inşa edilmesine ancak gülünür, söyleyecek söz bulamıyorum.
Hüsrev Tayla: Selimiye’yi yapan Sinan’ın haddi mi yoktu? Ya da Kanuni’nin parası mı yoktu? Kocatepe’yi yaptım ama Selimiye’nin yarısı kadar bile değil. Haddini bilmek lazım. Gidip Sinan’la yarışacak mıyım? Selimiye’den büyüğünü yapmaya ne haddimiz var. Büyüklükle güzellik olmaz. Büyüklük marifet değildir. Zarafeti gider bir defa. Göremeyeceğim parayı verseler yine yapmam. Ayıptır utanmak lazım. İnşallah rezil olmazlar. 150 metre genişliğinde bir kubbenin altında namaz kılabilir misiniz? Korkarsın.
Eyüp Muhçu: Ayrıntıları paylaşılan cami projesinde tarihe açık bir saygısızlık var. Tarihle yarışmak değil, tarihi birikime sahip çıkmak gerekiyor. Açıkça meydan okuma var. Güç ve otoriter yaklaşımı topluma dayatmak gibi bir yaklaşım var. İslam inancına göre inanç yapıları kentlerle bütünleşiktir, kentlerden koparılmış bir camiyi görmek mümkün değildir. Burada yeni bir yaklaşım dayatılıyor. Bu yaklaşımın İslam inancı ve felsefesine de aykırı olduğunu düşünüyorum. Tarihe baktığınızda mütevazilik, sadelik ve çevreyle uyum Sinan yapılarının en önemli özelliklerindendir.
Cemal Kafadar: Her yerden görünme kriterini (mübalağa sanatı dışında) ben daha önce duymadım. Daha önemlisi, yine konuşalım, tartışalım yok. “Şu yapacak, şöyle yapacak” deniliyor. Yarışma adına yapılan şey, kamu vicdanında kabul gördü mü? Proje hakkında okuduklarımızda her duyanı güldüren unsurlar var. İstanbul’un plakası 34’müş, o zaman kubbe genişliğini 34 metre yapalım gibi basit literalist yaklaşımlar, kötü şovmen şarkıcıların “sen ve ben” derken kollarıyla bunu resmetmeye çalışması gibi. Ben bundan hicap duyuyorum.
Ali Bulaç: Cami projesini destekliyorum. Estetik açıdan iyi olmasını da umut ediyorum. Fakat bugün Türkiye’de Mimar Sinan formasyonunda o sanat düzeyinde cami yapabilecek mimar yok. Çünkü o tasavvura sahip mimar yok.
Ömer Faruk Gergerlioğlu: Bölgede ihtiyaç varsa cami yapılabilir. İstanbul camileriyle tanınan bir kent, estetik olarak güzel yapılırsa o bölgede bir simge olarak cami de yapılabilir.
Mehmet Bekaroğlu: Böyle tarihe öykünmek, 500 sene önceki yapıların kötü taklitlerini yapmak da kabul edilebilir bir şey değil. Hükümette böyle bir hava da var. Gövde gösterisi için cami yapmak kabul edilebilir değil.
Cihan Aktaş: Çamlıca Camii projesi de bütün İstanbul’dan görülebilmesi gibi bir özellikle konuşuldu. Ancak sonuçta mimari açıdan taklit bir cami olacak, oysa Başbakan Erdoğan önemli bir siyaset adamı ve Türkiye için çok çalıştı, İstanbul için de önemli işler yaptı. Adına daha özgün, silueti boğmayan, çevresiyle uyumlu ve mütevazı ölçülere sahip özellikli bir cami yapılabilirdi Çamlıca’ya.
Ahmet Turan Alkan: Hayır Çamlıca’da arsam, yatırımım, akrabam esteğim-kösteğim yoktur. Köprüden geçerken seyrederim sadece. Oraya vaktiyle hangi akıllının anten kalabalığı bulaştırdığını düşünür ta’nederim. Çamlıca’ya yapılacak en büyük kamu hayırı, antenleri söktürüp gözden nihan etmektir. Yerine ise hiçbir şey yapılmamalıdır. Cami bile. Çamlıca öyle güzel çünkü. Onun siluetinin tabii güzelliği kendine yetişir, ayrıca İslâmi makyaj filan da gerekmez.
2 yorum
cuma ve bayram namazları dışında görevlilerin ne yaptığı belli olmayan camilerimizin yeni modern dine gerçekden eğitim,sanat,konferans,barınma,sağlık gibi eski külliyeler gibi hizmet eden mekanlara dönüşmez ise burasıda 1400 yıldır olduğu gibi yazık olacaktır.
Bu kadar büyük çaplı bir inşaatın sonucunda ortaya çıkan eserin maddi gereksinmelere cevap verme konusunda da mahir olmasını beklemek tabii iken, neden bu konuda bir karamsarlık var denebilir belki, lakin bu, olanlardan hareketle vuku bulduğundan mazurdur. Ancak günümüzde bu mazur oluşun devamına, eğer bu düzeyde çalışılıyorsa, en azından israftır. Böyle bir israflılık haline fırsat verilmemesi için; susuza su,aça aş, işsize iş, eğitimsize eğitim, çıplağa giysi, huzursuza huzur, kimsesize kimse bulunmasında aracı olunmasını ve bu amaçlara yönelik hazırlığın da şimdiden yapılmasını, önemine binaen hatırlatırım saygılarımla…