Mühendislerin halka karşı sorumluluğu, devletin imtiyaz verdiği tek bir kurumca karşılanamaz.
Geçen perşembe günü bakanlar kurulunun Orman Mühendisleri Odası üzerinde idari ve mali denetimin Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nca yapılmasına dair kararı Resmi Gazete’de yayımlandı.
Bakanlar kurulunun kararı, bazılarınca anlaşıldığı gibi ‘Orman Mühendisleri Odası’nın bakanlık denetimine alınması’ olmadığı gibi, ‘Orman Mühendisleri Odası’nda denetime başlanması’ da değildir. Odalar kural olarak zaten hükümetin ‘idari ve mali denetiminde’ bulunmaktadır.
Denetim yapılmakta mıdır, biraz daha girmeye çalışayım: TMMOB ve bu birliğe bağlı çeşitli mühendislik ve mimarlık mesleği mensuplarını içinde buluşturan 24 ‘oda’ vardır. Odalar alanlarında tekeldir, başka bir kurumun aynı yetkisi yoktur.
TMMOB üzerindeki idari ve mali denetimin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca, diğer odaların ise ‘ilgili bakanlıklarca’ yapılacağı yasada açıkça yazılmıştır.
‘İlgili bakanlıkların’ bakanlar kurulu kararnamesi ile belirleneceği de aynı maddenin bir hükmüdür.
Son yayımlanan kararname, Orman Mühendisleri Odası’nın idari ve mali denetimi bakımından ilgili bakanlığının Orman ve Su İşleri Bakanlığı olduğuna dairdir.
‘İdari ve mali denetim’ deyimi, ‘vesayeti’ tanımlayan bir deyimdir; merkezi idarenin belediyeler üzerindeki ‘idari ve mali’ denetimi ile aynıdır.
Özensiz yazılması nedeniyle olacak, kararname “Bakanlar kurulu denetim yetkisini Orman ve Su İşleri Bakanlığı’na devretti” olarak anlaşıldı.
Bakanlık mali denetim yapma gereği duymuş olmalı ki ‘orman mühendisleri ilgili bakanlığının Orman ve Su İşleri Bakanlığı olduğu’ hakkında kararname çıkarılması için Başbakanlık’a eylül sonlarında başvurmuş ve ekim başında kararname çıkmıştır. Kararnamenin çıkışından bir ay sonra yayımlanmasının nedeni anlaşılamamaktadır.
Bu kararnamenin çıkarılmış olması, oda başkanının yazdığı gibi, 1983’ten bu yana denetimin fiilen yapılmadığını da göstermiştir. Çünkü denetim yapılmış olsaydı, ilgili bakanlığın hangisi olduğuna dair kararname o zaman yayımlanırdı.
Ancak odalar ve birlik temsilcilerinin, kararı ‘anti-demokratik bir uygulama, hukuka aykırı istek, AK Parti’nin TMMOB üzerinde yürüttüğü yeniden yapılandırma, etkisizleştirme, işlevsizleştirme ve TMMOB’ye kendine göre bir düzen verme çabaları, Gezi Parkı direnişinin rövanşı’ olarak değerlendirip eleştirmeleri tuhafıma gitti. Kamu tüzelkişiliği yöneticilerinin, bakanlığın idari ve mali denetimi yapmasının karşısına çıkmasını anlayamadım.
Gerçekte, kamu tüzelkişiliklerinin denetlenmesi çok doğaldır. Kendi özsermayesiyle iş yapan kurumlar ve vakıflar denetime tabi olurken kamu yetkilerini kullanan odalar, denetimden kaçınır görünmemelidir.
Ayrıca mühendislik ve mimarlık mesleğini yapmak için odalara üye olma şartı yasa hükmüdür. Bu yasal imtiyazı bulunan bir kurum, kamu adına idari ve mali denetimi eleştirmek yerine, denetimin açık ve sürekli olmasını ve sonuçlarının belirli zamanlarda halka açıklanmasını istemelidir.
Denetim olayı, mühendis ve mimar mesleğinin halkla ilişkilerini gündeme getirmiş olmalıdır. Şu soruların cevabı yeni baştan tartışılmalı, gözden geçirilmeli ve bu cevaplara göre mühendislik mesleği yeniden düzenlenmelidir.
Mühendislik nasıl tanımlanır? Nasıl kazanılır? Mühendislik yeteneğinin sürdüğüne kim nasıl karar verir? Mühendis, yaptıklarından kime veya kimlere karşı sorumludur? Mühendislik kurumlarında çalışan mühendislerin teknik sorumlulukları ne kadardır?
Ben, mühendislerin halka karşı sorumluluğunun tanımının halkımız için önemli olduğuna ve devletin imtiyaz verdiği tek bir kurumca bu sorumluluğun karşılanamayacağına inanıyorum.
Mühendislerin, kanunla kurulan bir tüzelkişiliğe üye olarak mesleklerini kullanma yetkisi almalarını gözden geçirmeli ve dernekler kanununa tabi, örgütlenme özgürlüğünün bir parçası olan mühendis derneklerinin kurulmasını tartışmalıyız diye düşünüyorum.