‘Elgiz 13’ 40 Yaş Altı Sanatçılarını Ağırlıyor

Elgiz Çağdaş Sanat Müzesini ziyaret ettiğiniz vakit gökdelenlerin olduğu bir yerde “sergi salonu nerde, kim gidecek bunca iş arasında” diye düşünebilirsiniz.

İşte sergi salonunu ziyaret ettiğinizde tüm bu endişeler yerini kocaman bir terasta resim ve heykelleri izleyen kendinizi bulacaksınız. “Elgiz 13” sergisi 2013 yılını temsilen kurgulanan sergi, çeşitli ressam ve heykeltraşların eserlerini barındırmakta. Sergide Gezi’den, TOKİ’ den, kadınlardan ve erkeklerden, eski ve paslanmış metallerden yapılan çekirgeye kadar birçok eseri görmeniz mümkün.

Biz de bu sergiyi görmek isteyenler için sergide heykelleri bulunan Dilşad Akçayöz ve Tuğberk Selçuk’la görüşüyoruz.

Yaptığınız iş metal üstüne ağaç gövdesi ve üzerinde kuşu olmayan yuvalar. İstanbul’u yorumlamak gibi olmuş dersek..

Dilşad Akçayöz: Geçen yıl Kadıköy’deki Yoğurtçu Parkı’nda bir yürüyüş sırasında orada 10-12 tane böyle budanmış, sadece kökten bağlı ama üstünde hiçbir yaşamsal işlev kalmamış ağaç gördüm ama kökten bağlı ve varlığını sürdürüyorlar. Ağaçlar bütün parka yayılıyor, onların parka yığılma durumunu çok sevdim ve böylece müdahale etmek istedim.

Bu müdahaleyle onu tamamen heykele dönüştürmek aslında oradaki hataya bir gönderme yapmak istedim.

Kentsel dönüşümlerin yaşandığı bir dönemdeyiz ve çalışmanız TOKİ ismini taşıyor…

D.A: Aslında kentsel dönüşüm kapsamında düşünmedim TOKİ dememin sebebi de eleştirel yaklaştığımı belirtmekti. TOKİ’nin yaptığı yapılar da nasıl ki inşaat alanındaki canlı yaşamı ortadan kaldırıp, ağaçları kesip, üzerine inşaat yapıp kullanılamıyorsa ben de kuş yuvası yaparak ölü olan bir şeyi yaşama kazandırmak istedim. Kökten bağlı ama üzerinde yaşam olmayan ağaçları bir kaideyle terasta sergilemek ya da galeride sergileme fikri hiç aklıma gelmiş bir şey değildi ama buranın yapısı çok uygun olduğu için bir galeride de sergileyebildik.

Galerinin yeri binaların, gökdelenlerin ortasında, Maslak’ ta.. Heykellerin ilkçağdan beri halka açık alanlarda sergilenmesi durumu söz konusu ve makbul olan bu.. Sizce yeterli derecede ziyaretçiye ulaşabiliyor musunuz?

D.A: Bir kere heykelin kamusal alanda sergilenmesi için onun bir boşluğa ihtiyacı var. Bugün açık alanda sergilenen heykellere baktığımızda 10 metre sonra bir yapı var, doğal olarak heykel tamamen boğulmuş oluyor ki zaten 3 boyutlu olmasıyla bizimle aynı atmosferi paylaşan bir yapısı var ama o yapı kent içerisinde her zaman o özgürlüğü sağlayamıyor, o yüzden de teras sergisinde.

Bundan sonra neler yapacaksınız?

D.A: Sergiden sonra projelere açık alanda asıl hedeflediğim gibi böyle devam etmek. Kökten bağlı ve üzerinde hiçbir yaşamsal iz kalmamış ağaçlara müdahale etmek üzerine olacak. Normalde heykelde çalıştığım anlayışla bir değil ama bu proje de benim vizyonumu daha geniş tutuyor ve tek bir şeye bağlı kalmamak bu çağın en önemli özgürlüğü bence.

Şu an bir akıma bağlı değilsiniz o halde..

D.A: Olması da gerekmiyor ama arayışlarım beden formu ve beden üzerinden anlatım, tabi içinde bulunduğumuz çağ çerçevesinde. Bunun (TOKİ) üzerinden verdiğim mesajı beden üzerinden de herhalde aynı heyecanla veremezdim diye düşünüyorum o yüzden de keyifliydi.

Çarpıcı olmuş açıkçası, ilk bakışta TOKİ budur diye düşünüyorsunuz, çünkü bir ağaç ve altlı üstlü metaller var, gerçekten TOKİ yani, iki ağaç çakıyorlar demiri de koyuyorlar, iki yıl sonra yıkılıyor.

D.A: Heykelin üzerindeki kuş yuvaları sembolik, hiçbir zaman yuva olması mümkün değil. TOKİ’de de zaten öyle; yıkıp, kesip yapıyorlar ama ne kadar kullanılıyor diye düşününce orası tartışmalı, o yüzden de yuvalar da bilinçli şekilde o boyutta kullanıldı zaten. Buradaki bu proje beni sanatçı olmaktan öte kişisel sorumluluk olarak değerlendirdiğim bir şey, o yüzden de kentsel dönüşüm çerçevesinde değerlendirebileceğimiz projeler üzerine gidiyorum.

DAVUT DA ÇOK YORULDU

Sizin çalışmanızın ismi ‘Naçizane Davut’ neden bu ismi verdiniz?

Tuğberk Selçuk: Zaten Michelangelo bir üstat, ben sadece onu yorumlamak istedim. Rönesans’ı bugün kontrplak dediğimiz şeye bu şekilde yorumlamayı istedim ve o yüzden Davut’u yaptım. Genel olarak üç boyuttan iki boyuta yapıyorum heykelleri, altı üç boyut üstü çizgisel devam ediyor, boyut karmaşası oluyor yani, çizgiye boyut katınca da böyle bir şey çıktı ortaya.

Davut gaz maskesi takmış…

T.S: Bildiğimiz gibi olaylar malum. Maketi verdiğimde Davut’un yüzü vardı, en son gün taktım maskeyi verdim. Herkese sürpriz oldu. Ama bir sanatçının etkilenmemesi mümkün değil bu olaylardan.

Gaz maskesi çok yapıldı bu olaylardan önce de, yabancı ya da Türk sanatçılar olsun gaz maskesi çok kullanıyor. Art Basel’e gittim, yabancı bir sanatçı gaz maskeli heykeller yapmış, böyle bakıldığında maske çok kullanılan bir malzeme. Davut da öyle, o da çok yoruldu.

Etiketler

Bir yanıt yazın