Bundan üç yıl önce Akyaka'da Maden İskelesi'nde sabaha karşı 02.30'da milyonlarca yıldızın içinde yüzdükten sonra denizden çıkarken hiç bitmeyeceğini sandığım ve kelimeleriyle bir enkaz resmi çizen, hayatımın en karmaşık sayfasını çevirdiğimi bilmiyordum.
Birkaç gün sonra İstanbul’a döndüğümde bırakın bir daha gideceğimden Akyaka adını duyacağımdan bile emin değildim. Ama öyle olmadı. Azmak Nehri’nde yüzen ördeklere ekmek attığım o akşam üstünden birkaç ay sonra bir güzel, İstiklal Caddesi boyunca Akyaka’yı anlattı bana. O anlattı ben, açıldığını o gece fark ettiğim hayatımın yeni sayfası üzerine notlar düşmeye başladım…
O gün bugündür ne zaman hayat beni boğsa, bir zamanlar tanrıların yaşadığı bir dağın eteklerinde kurulu olan Akyaka’da eski püskü bir banka oturup adını evlat acısıyla ihtihar eden bir babadan alan mavi, masmavi denize bakarken buluyorum kendimi. Sokaklarında aylak aylak dolaşırken portakal ağaçlarıyla konuşuyorum… “Alice Hanım gelsin de harikalar diyarı neymiş görsün” diye ukalalık yaparken bir yandan da Azmak Nehri’nde ördek yüzdürüyorum. Yılanbalıklarını besleyip sahilde dalgaların oyduğu kayaların arasında yengeç peşinde koşturuyorum. “Yanımdan geçen kuş angıt mıydı?” diye dertlenip “Bu gün de bir susamuru göremeden geçti gitti” diye şansıma lanetler yağdırıyorum. Ormanın ortasında sırtüstü uzanıp göğe doğru uzanan ağaçların dalları arasında gözüme dolan güneşe bakıp Dante’nin cehennemine kahkahalarla gülerken, kendi cennetimin buz gibi sularına dalıyorum…
Ve geçen hafta benim hayatımın ‘Gezi Parkı’ Akyaka’yla ilgili bir haber okudum internette! Dünyanın en saygın mimarlık ödüllerinden Ağa Han Mimarlık Ödülü sabihi Nail Çakırhan’ın kendisine özgü bir mimari yarattığı Akyaka’da yeni bir düzenlemeyle 8 kata kadar imar izni çıkmış! İnsanlar yurdun dört bir yanında Gezi Parkı’ndaki ağaçlar için sokaklara dökülürken Türkiye’nin en güzel beldelerinden birinde sessiz sedasız, TOKÎ benzeri yüksek yapılaşmaya izin veren bir karar alınmış. Kentsel Sit Alanı, Doğal ve Arkeolojik SİT Alanı olmakla kalmayıp, Turgut Özal’ın başbakanlığı döneminde Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edilen Akyaka’da yaşayanlar alınan bu karar karşısında harekete geçmiş. Türkiye’nin 6 yavaş kentinden (Slow City) biri olan Akyaka alınan karar yüzünden son günlerde belki de tarihinin en hızlı günlerini yaşıyor.
Akyakalılar alınan kararın uygulamaya başlanmasıyla birlikte bu imar iznini sadece küçük bir bölgeyle sınırlı kalmayıp beldenin diğer yerlerine de yayılmasından endişe ediyor. İstanbul’da bir beton denizinin ortasında yaşayan biri olarak Akyaka’daki angıtlar, yılanbalıkları, ördekler, portakal ağaçları, salkım söğütler adına, büyük mimar Nail Çakırhan adına gerekçesi ne olursa olsun yetkililerin bu kararı bir kez daha gözden geçirmesini diliyorum. Dünyanın en güzel kitesurf parkurlarından biri olan Gökova Körfezi’nin yanı başında saklı bir cennet gibi duran Akyaka’nın 6-7-8 katlı binalara değil zaten sahip olduğu huzura ve sessizliğe ihtiyacı var. Bırakın binalar alçak kalsın siz hayatın standartlarını yükseltin yükseltebildiğiniz kadar…