İzmir'in EXPO 2020 adaylığı için Paris'te yapılan sunumda yer alan görsel tasarımlardaki binalar, yapılaşma ve iş merkezleri mimarları ayağa kaldırdı.
Mimarlar Odası İzmir Şube Başkanı Hasan Topal, “Dünya’nın en kötü planlama örneklerinden birisini gördük. Üniversitenin birinci sınıf öğrencileri bile bunu yapmaz. Paris’teki sunuma göre şu anda 1. derece doğal sit alanı yapılaşmaya açılıyor. Balçova’daki alışveriş merkezleri kadar AVM planlanmış. İş merkezleri ortaya çıktı. Böyle şey olmaz. Burada idareci hilesi var. Kent kandırıldı” dedi.
Dünya’nın en önemli etkinliklerinden biri olan EXPO 2020 organizasyonunu almak için yarışan İzmir, Paris’te geçtiğimiz hafta mevcut durum ile ilgili sunum yaparken ortaya çıkan proje kentte tartışmalara neden oldu.
Mimarlar Odası İzmir Şubesi, Paris’teki sunumda yer alan video ve görüntülerin kent planlamasına ters olduğunu söyledi. Mart ayında açılan davada sunumu gördükten sonra haklı çıktıklarını ifade eden Mimarlar Odası İzmir Şube Başkanı Hasan Topal, İnciraltı Planı’na sert eleştirilerde bulundu.
İzmir’in en önemli açık ve yeşil alanının uzun zamandır yapılaşma baskısı yaşadığını ifade eden Topal, “Bir yandan EXPO aracılığıyla bölge yapılaşmaya açılmaya çalışılırken bir yandan da bölgede alışılmadık büyüklükte bir alan AVM’ler için ayrılmaktadır. Genellikle düzenlendikleri kentlere yeni bir duyarlılık ve yaratıcılık katmak için fırsat olan EXPO fuarlarının İzmir’de İnciraltı’ndaki birinci derece doğal sit alanı ve lagünde yapılması kabul edilemez. Kent ormanlarının yok edilmesiyle elde edilecek alan üzerine kurulması planlanan fuar alanı EXPO ruhuna da sağlık temasına da ters olduğundan oylamada önemli bir dezavantaja dönüşmektedir. Sunumlarda görülen 1. Derece Doğal Sit alanı ve kent ormanı alanını EXPO alanı yaparak yapılaşmaya açmanın mantığını anlatmak kolay olmayacaktır. İnciraltı planı ile düzenleme ortaklık payı olarak kamuya terk edilerek alan üzerinde EXPO yapılacağı söylenirken, sunumlarda EXPO yapıları ve alanı kent ormanı ve 1.derece doğal sit alanı ve lagün üzerinde yapılmaktadır. Kenti aldatmaktadır” dedi.
Belediyenin son olarak hazırladığı İmar Planının, EXPO İzmir’de gerçekleşmese bile bölgede ciddi bir yapılaşmanın önünü açtığını, şu an bölgedeki tüm AVM’lerden kat kat daha fazla bir alanı yeni AVM alanı olarak planladığını ifade eden Topal, “Bunun yanı sıra Üçkuyular civarında yine devasa boyutlarda bir alanın AVM olarak projelendirilme sürecinde olduğu bilinmektedir. Kentin bu yoğunlukta AVM ihtiyacı olduğunu savunmak mümkün değildir. Dünyanın gelişmiş ülkelerinin en kalabalık kentlerinde bile AVM sayısı bir elin parmaklarını geçmemektedir. Gelişmiş ülkelerin AVM’lerden uzak durmasının başlıca nedeni kentsel ekonominin en büyük düşmanları olmasıdır. AVM’ler kentli esnafı ticari etkinliklerini sürdüremez konuma sürüklerken kentsel zenginliğin tekelci firmalar aracığıyla kent dışına aktararak kentin ticari çöküşüne hizmet etmektedir. Sosyal demokrat bir belediyecilik anlayışına sahip olmasını beklediğimiz İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin de bu konuda çoğunlukla merkezi iktidara paralel kararlar alabildiğini üzülerek izlemekteyiz. Tüm ülkede dayatmalara itiraz edildiği günlerde, bir gece İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi’nde gündeme alınarak kabul edilen kent merkezine yeni yüksek yapı projelerinin önünü açan Alsancak planları, yerel yönetimin bu eylemlerden mesaj almadığını göstermektedir” diye konuştu.
İnciraltı’nın kamusal ve halkın kullanımında bir alan olduğunu belirten Topal, “Şu andaki sistemi ve yeşil alanları tahrip etmek yanlış bir politikadır. EXPO kazanım getirmesi gerekirken yok edecek. Teması sağlık olan bir EXPO’nun sağlıklı ortadan kaldırması manidar. Dünya kentleri arasında otoyol kenarına yüksek kat veren ilk planlama budur. Dünya planlama tarihinde en kötü plandır. Üniversitelerin mimarlık bölümü birinci sınıf öğrencileri bile bu planı yapmaz. O kadar kötü bir plandır. Yargı kararlarına rağmen, kentin kamusal kullanıma açık, kent ormanı olarak kullanılan bir alanının yapılaşmaya açılması çok vahim bir tablodur. Kentin son 50 yılındaki en yanlış plandır” ifadelerini kullandı.
EXPO 2020 organizasyonu alındığında 6 ayda kenti 35-40 milyon kişinin ziyaret edeceğini ifade eden Topal, daha önce özellikle doğal sit olan lagünün olduğu bölge için kullanılan
‘yapılar takılıp, sökülebilir olacak’ cümlesinin gerçeği yansıtmadığını ifade etti. Topal, “Her yapı sökülebilir ama temelsiz yapılamaz. İster sabit olsun, ister sökülsün yeşil alanlar yok olacaktır. EXPO’yu yapan kentleri gezenler gördü. Nasıl binaların olduğunu onlar çok iyi bilir. Restoranlar, tuvaletler, otoparklar, meydanlar yapmanız lazım. Mevcut olan yok ediliyor. Hiçbir zaman ‘burada yapmayın, şurada yapın’ demedik. Tek başına bir kurumun yapacağı bir mesele değildir. Daha önce Urla’da İYTE’nin bölgesi önerilmişti. 1. derece doğal sit alanlarında ‘zorunlu teknik altyapı’ yapılır. Kanalizasyon, yol, ulaşım aksları olur. Bu yapılanların neresi zorunludur. Lagün içerisi yapılaşmaya açılacak. EXPO kanunundaki planda ticaret yoktu. Konut, yüksek nitelikte konut, turizm yapıları vardı. Ama burada çok yüksek oranda MİA, yani merkezi iş alanı var. Ortada kent hilesi, idareci hilesi var. Kentlinin ve bizlerin kandırılmasından dolayı üzgünüz” dedi. Topal, ayrıca planlama yapılırken kimseye danışılmadığını söyledi.
Bu anlayışın kabul edilemeyeceğini ifade eden Topal, “Neoliberal zihniyetin özü aynı olmakla birlikte aktörlerinin değişebileceğini bildiğimiz için bu tavır bizi şaşırtmamaktadır. Kimi zaman muhafazakar, kimi zamansa sosyal demokrat bir kimlikle ortaya çıkan bu zihniyet kentleri tekellerin kontrolündeki pazaryerleri, kentlileri ise baskı altında tutulması gereken tüketiciler olarak tanımlamakta, kentsel mekanı da bu bakış açısına göre oluşturmaya çalışmaktadır. En büyük hedefi kentlilerin özgürce kullanabilecekleri yeşil alanlar ve diğer kamusal alanları mimarlık ve planlama enstrümanlarını kullanarak ticari kimliğe büründürmek, kentlilerin özgürlüklerini elinden almak ve tüketim döngüsünü yeniden kurmaktır. Mimarlar Odası olarak daha iyi bir gelecek için bu düzene karşı çıkarak kamu yararını gözetmeyen her projenin sonuna kadar takipçisi olacağımızı, hukuki mücadelemizi sürdüreceğimizi, toplumsal sorumluluğumuz gereği halkımızı bu alanda bilgilendirme yönündeki çabalarımızın artarak devam edeceğini ifade ediyorum” dedi.
Topal konuşmasında ayrıca İstanbul Taksim Gezi Parkı’ndaki plan değişikliğine de değindi. Topal, “Kentlerdeki kamusal alanların, yeşil alanların ve tarım alanlarının özellikle ticari işlevler yüklenerek yapılaşmaya açılması ne yeni ne de yalnızca İstanbul’a özgü bir sorun değildir. Başta büyük kentler olmak üzere ülkenin nerdeyse tüm kentlerinde kontrolsüz, doğal ve kültürel varlıkların korunmasına ilişkin ilkeler ve kamu yararı göz ardı edilerek yeşil alanlar ve tarım alanları hızla yapılaşmaya açılmakta, bu süreçte bilim ve hukuk çevrelerinin itirazları dikkate alınmamaktadır” ifadelerini kullandı.