Dün 1986 yılında kaybettiğimiz şairim Edip Cansever’in ölüm yıldönümüydü.
Umutsuzlar Parkı’nın şairinin ölüm yıldönümünde gece vakti dozerleriyle sinsice girdiler Gezi Parkı’na, köklerinden söktükleri ağaçlarıyla Taksim’in Beyoğlu’nun ortasında kalan son bir avuç yeşili daha söküp atmak için. Böyle durumlarda hükümet medyasının eli kolu bağlanıyor tabii ki, havayı biraz iyi gördü mü otoban kenarı filan dinlemeden bir avuç yeşile koşan bir halka ağaç kesip yerine AVM yapmayı anlatmak zor. Sözgelimi alkol yasağında, sanki zihniyet aynıymış gibi Avrupa’dan Amerika’dan filan örneklerle savunma yapma kolaycılığına kapılan hükümet medyası için Gezi Parkı’nı yıkıp AVM yapmayı meşrulaştıracak bir argüman bulmak epey zor olacak. Zor olacak ama deneyenler olacak. Bu haftaki Köşe Vuruşu’nda, Gezi Parkı’nın yıkımı için hükümet medyasına ve onun kalemşörlerine hazırlıklı olma rehberi sunmak istiyorum.
Geçen ay üçüncü köprü ve yeni havaalanı için kesilecek ağaçların tartışmasında medyala servis edilen “İstanbul’a iki yeni orman geliyor” haberlerine dikkat kesilelim. Gezi Parkı’nın yıkım sürecinde böyle yeni park haberleri gelirse, bilelim ki Gezi Parkı gündemi başka bir yere kanalize edilmek isteniyor.
Parklarda gece vakti alkol alanları gerekçe göstererek bir girişim gelebilir. Zaten Gezi Parkı yahut mevcut başka bir park alkol alanların yatağı oldu diye bir haber görürsek hiç şaşırmayalım. Gezi Parkı’nın bu konudaki güvenlik zaafiyetlerinden yerine gelecek AVM’nin özel güvenliğinin ne kadar titiz olduğundan filan söz edilebilir. Hazır alkol yasağıyla “içimiz rahat sokağa çıkabileceğiz, suç oranları düştü” filan diye rüzgar estirilirken bu argüman üzerinden bir açılım yapılabilir. Bu haberlere hazırlıklı olalım, nedenini, niçinini bilelim.
Alkolden bir sonraki hedef de evsizler olabilir. Gezi Parkı’nda geceleyen evsizleri gerekçe göstererek bu parkın Taksim’in orta bir yerinde nasıl bir güvenlik zaafı yarattığıyla ilgili bir takım haberler de ortaya saçılabilir. Görsel medyada bu haberlerin fonuna Tanju Okan’ın “Parkta yatıyorum” şarkısı döşenerek, olayın arkasındaki umutsuz hava iyice pekiştirilebilir. Bir sure önce Profilo Alışveriş Merkezi’ne iş kıyafetiyle girmeye çalışan bir işçinin alınmaması örnek gösterilerek Gezi Parkı’nın yerine yapılacak Topçu Kışlası AVM’nin bu konudaki üstünlükleri ele alınabilir.
Gezi Parkı’nın yıkımına karşı “Taksim İçin Ayağa Kalk” kamparyası başlatanların hedef alınma olasılığına da dikkat etmek lazım tabii. Üyelerin “yasadışı sol gruplarla” ilişkileri gibi sert suçlamalardan tutun, daha önce çiçek koparırken görüntülerinin bulunmasına kadar nice haber servis edilebilir. Bunlara da hazırlıklı olmak ve kulak asmamayı bilmek gerek. Şimdi biraz ironi gelebilir ama geçmişte pek çok örnek olayda nice benzer uyanıklıkla karşılaşmadık mı? Karşılaştık.
Bu yazı yazıldığı sırada gece yarısı dozerle ağaçları yerinden sökmek için girilen Gezi Parkı’nda nöbet sürüyor, yeni insanlar nöbete çağrılıyordu. Muhtemeldir ki, bu yazı yayınlandığında nöbet sürüyor olacak. Medyanın bu yazıya konu olan saçmalıkları yapmasını beklemeden Gezi Parkı için, Taksim için, şehrin orta yerinde nefes alınabilecek son bir avuç yer için orada olmak, ayağa kalkmak, önlerine dikilmek gerek. Medya orada olsa da, olmasa da…