Emek Sinemasına 40 yıldır bakım yapılmadığını söyleyen Yeşilçam’ın ustalarından Necip Sarıcı, ‘Emek yıkılmasaydı zaten yıkılacaktı!’ diyerek yenilemeyle bir facianın önüne geçildiğine dikkat çekiyor.
Emek sinemasıyla ilgili tartışmalar sinemanın son işletmecisi Süheyla Kurtuluş’un verdiği bir röportajla başka bir boyut kazandı. Habertürk gazetesine konuşan Kurtuluş, sinemanın son dönemlerinde seans başı 3-4 kişiye perde açtığını, masraflarını bile çıkaramadığını kaydetti. “Gösteri yapanlar Emek sinemasında film izleselerdi biz devretmek zorunda kalmazdık” diyen Kurtuluş, sinemanın kirasını ödeyebilmek için dairesini sattığını anlattı.
Yeşilçam’ın ustalarından yönetmen ve prodüktör Necip Sarıcı da Emek’in ilgisizliğe mahkum edildiğini söyleyenlerden. Tarihi sinemanın hangi şartlar altında kapısına kilit vurulduğunu anlatan Sarıcı, ‘Emek yıkılmasaydı zaten yıkılacaktı!’ diyor. Sinemamızın büyük ustalarıyla birlikte çalışan, Kuyu, Ah Güzel İstanbul gibi klasikleşmiş filmlerin prodüktörlüğünü üstlenen ve gözkamaştırıcı bir sinema arşivine sahip olan Sarıcı, Emek Sineması’nın çökme tehlikesi bulunduğunu ifade ederek “Serkildoryan’ın çatısı çöktü. Emek de 40 yıl bakım yapılmadan makyaj yapılarak idare edildi. Arkadan bir tadilatla genişletme yapıldı, yıkımdan sonra o da çıktı ortaya. Sinemanın olduğu binanın çatısı çok kötü durumdaydı sular içeri akıyordu. Orası bir hareket içinde olsaydı inanın çökebilirdi. Küçükyalı’da Neşe Sineması yıkılmıştı, 1960’ta. Onun gibi bir facia yaşanabilirdi” diyor.
Emek’in İKSV’nin yaptığı festivaller döneminde hareketlilik yaşadığını; çok önemli filmler gösterildiğini, festival açılışının orada yapıldığını anlatan Sarıcı, “Ben Zeki Ökten’le orada aldım ödülümü. Bizi mutlu etti o sinemanın sahnesi. Çocukluğumun sinemasıydı” diyerek Emek’in kişisel tarihindeki öneminden de sözediyor. Sarıcı, salonun fiziki anlamda nasıl tükendiğini ise şu cümlelerle özetliyor: “Kokteyllerde yetersiz kaldığı için kolonlar kesilip koridorlar genişletildi. Festival geliriyle salonda ufak tefek tadilatlar yapıyorlardı, koltuklar kırılıyor, boya badana yapılıyordu. Süreci uzatmaya çalıştılar ama bir sona geldiler. Bina ‘artık durun’ dedi, Çünkü daha büyük bir şeye ihtiyaç vardı. Emek’ten önce pek çok tarihi sinemanın yok olduğunu söyleyen Sarıcı, Emek’ten çok daha eski ve görkemli bir sinema olan Saray Sineması’nın da Demirören AVM yapılırken yıkıldığını hatırlatıyor. Sarıcı, o günlerde sinemaseverlerin neden sessiz kaldığına ise bir anlam veremiyor. Emek’in bugüne kadar kapanan sinemalar içinde son halka olduğunu kaydeden Sarıcı, “Saray yok edildiği gibi yanında Lüks sineması vardı o da gitti. Demirören’ler Saray’ın yerine bir sergi salonu bile açmadılar. Buna hiç tepki gösterilmedi, önünde pankart tutan olmadı” diyor.