Türkiye ’de Su Kullanım Hakkı Anlaşması ile bugüne kadar hidroelektrik santral (HES) projelerinin sayısı 1527’yi buldu. Yapımı tamamlanmış ya da halen inşaat aşamasında olan 477 HES projesi mevcut.
Bu santralların kurulu gücü 23 bin 660 megavat. 1050’sinin inşaatına ise henüz başlanmadı. Kâğıt üzerindeki projelerin toplam kurulu gücü ancak 20 bin megavatı buluyor. HES projelerinin yüzde 71’i, çevre için en önemli unsurlardan biri olan Çevre Etki Değerlendirmesi’nden (ÇED) muaf tutuluyor.
WWF-Türkiye, HES’lerin durumu ile ilgili bir rapor hazırladı. HES’lerle ilgili merak edilen konulara 10 soruyla açıklık getirdi. Kitapçıkta DSİ’nin faaliyet raporlarında yer alan bilgilere de yer verildi. Türkiye’de Su Kullanım Hakkı Anlaşması ile akarsuların kullanım hakkı özel şirketlere verildi. Raporda ele alınan planlara göre de üzerinde HES yapılmayan tek bir akarsu kalmayacak.
Raporda ‘boşa akmasın’ denilen nehirlerin ‘su kütlesi taşıyan akarsu’ olmanın ötesinde, canlı ve cansız varlıklarla bir bütün oluşturan ekosistem olduğu, içinde bulunduğu coğrafyaya hayat verdiği, ‘HES ya da baraj yapılmıyorsa suyun boşa aktığı’ kanısının yanlış olduğu anlatılıyor.
Rapora göre HES’ler inşaat ve işletme aşamasında zararlar veriyor: İnşaat aşamasında dik yamaçlar tahrip ediliyor. Ağaç kesimleri erozyona neden oluyor. Açık iletim kanalları, borular ve yeni açılan yollar yaban hayatının geçişini engelliyor. Hafriyat dere yataklarına dökülüyor. Açığa çıkan toz yaprakların fotosentezini engelliyor. İşletme aşamasında kullanılan su nedeniyle akarsuyun yapısı değişiyor. Suyun sıcaklığı değişiyor. Sudaki oksijen düşüyor. Tüm bunlar ise sucul canlıların yok olmasına neden oluyor.
Raporda ayrıca HES projelerinin havza bazında planlamasının yapılmadığı belirtilerek, özellikle üst toprak tabakasına ve bitki örtüsüne zarar veren elektrik iletim hatlarının ÇED sürecine dahil edilmesi gerektiği vurgulandı. HES projelerinin dışa bağımlılıktan kurtulmak için bir çare olmadığı anlatılan raporda, planlanan tüm HES’lerin faaliyete geçmesi durumunda dahi dışa bağımlılığın devam edeceğinin altı çizildi.
Rüzgâr, güneş, biyokütle, hidrolik, jeotermal gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının eşzamanlı büyümesiyle artan enerji ihtiyacının karşılanacağı bölüm ise raporun en önemli bölümlerinden birini oluşturuyor.