Geçmişin Modern Mimarisi: Ankara – 1

Yazı dizimize Ankara ile devam ediyoruz...

“Ankara’ya ilk yoksulluk zamanlarında gelip onunla birlikte yoğrulan, onunla hem-hâl olanların ruhî hâletlerini tasavvur edin! Şehrin yavaş yavaş nasıl büyüyüp güzelleştiğinin hikâyesini bu ilk yeni Ankaralılar’ın ağızlarından işitmelidir. Ankara’nın o çok mütevazı ilk binaları yapılırken, bunları nasıl fahrla ve sevincle seyrettiklerini ve bunların karşısında ne lezzet duyduklarını asıl onlardan dinlemeliyiz. Ankara şehremaneti de bu ilk gelenlerin hâtıralarını bir altın kitapta kayd ve tevsik etmeli ve bu eski manzaraların bir albümünü toplamalı değil midir?

Çocuğunun büyüdüğünü, zekâsının karanlık içinde yavaş yavaş açılan bir ziya gibi kuvvetlendiğini gören bir baba tarzında bu şehrin kat kat, ev ev büyüdüğünü; sokak sokak genişlediğini; manzara manzara açıldığını; istirahat, medeniyet ve sanat için gitgide yer kazandığını; bünye, fikir, his için gittikçe elverişli olduğunu en samimi bir gururla seyretmiş olanlar, onu hususî bir eser itinası ile sevmekte haklıdırlar.”

Abdülhak Şinasi 1933 yılında Varlık dergisinde çıkan bir yazısında yeni başkentin doğuşunu böyle anlatıyor. Orta Anadolu’nun göbeğindeki bu taşra, 1923’te Cumhuriyet’in kurulması ile beraber yeni devletin başkenti olmuş, çağdaşlaşma ve modern bir toplum kimliğinin genç Cumhuriyet’in vatandaşlarına kazandırılması amacına uygun olarak tasarlanmış mekanlarla simge bir kent yaratılmaya çalışılmıştır.


Ulus

Kızılay ve Güven Park, 30’lu yıllar

Şüphesiz, Ankara Cumhuriyet’in ilk yıllarının ideolojisinin pratik alanı olarak Birinci Ulusal Mimarlık Akımı’na fazlaca şans tanımıştır. İlk yıllar mimarisine baktığımızda Ankara’nın Birinci Ulusal Mimarlık Akımı ile biçimlendiğini, devlet eliyle bu pratiğin desteklendiğini görmekteyiz. Ankara’daki yeni Cumhuriyet’in dili ve anlatım biçimi Birinci Ulusal Mimarlık’tır ve buradaki yeni kent Anadolu’nun yeni kentleri için ilham vermektedir. Buradaki biçimler diğer Cumhuriyet kentlerinin oluşum sürecindeki temel biçimler olarak kabul görmüşlerdir. Sonraki yıllarda Cumhuriyet ideolojisinin yeni bir dil arayışı ve yeni biçim örüntülerini kabul edişi ile birlikte devrini tamamlayan Birinci Ulusal Mimarlık süreci başkent tarihi açısından kent bütünü içinde belirli bir dönem mimarisi olarak yerini korumaktadır.

Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki çabalar sayesinde, başkent olduğunda yaklaşık 20 bin nüfusa sahip olan bu küçük kent, Yakup Kadri’nin deyişiyle “baş döndürücü bir hızla gelişiyor; Taşhan önünden Samanpazarı’na, Samanpazarı’ndan Cebeci’ye, Cebeci’den Yenişehir’e, Yenişehir’den Kavaklıdere’ye doğru uzanan alanlar üzerinde apartmanlar, evler, resmi binalar kısa süreler içinde art arda yükseliyordu”.

1924’te çıkan bir yasa ile İstanbul’un belediye modeli Ankara’ya uyarlanarak “Ankara Şehremaneti” kuruldu ve kurumun ilk işi bataklıkları kurutmak oldu. Ardından yapı malzemeleri fabrikaları kuruldu. 1925’te çıkarılan bir başka yasa ile Şehremaneti’ne kamulaştırma yetkisi verildi. Yenişehir’e arazi sağlamak amacıyla büyük bir kamulaştırma hareketine girişildi. Kentin güneye gelişiminin ilk belirleyicisi, yeni mahalleler kurulabilmesi amacıyla, Ankara ve Çankaya arasında 400 hektarlık bir alanın kamulaştırılmasıydı. Bu kamulaştırma, Ankara’nın gelişme yönünü olduğu kadar, eski-yeni Ankara bağlantısını kuracak olan yolu da belirlemiştir. Böylece, 1925 yılında Ulus’tan Kızılay’a uzanan Atatürk Bulvarı’nın doğrultusu çizilmiştir.


Atatürk Bulvarı

1927’ye gelindiğinde Ankara’nın nüfusu 74 bine ulaşmış; apartmanların yanı sıra, “bahçeli ev” tipinde, ayrık düzende memur konutları Atatürk Bulvarı doğrultusunda inşa edilmeye başlanmıştı. 1928 yılında ağaçlandırma başlamışsa da, üzerindeki seyrek yapılaşma ile Bulvar, boşlukta uzanan bir şerit görünümündedir. Bu “şerit” daha sonra gerek kent içi ulaşım, gerekse bir yürüyüş ve gezinti yolu olarak kentin en önemli aksı haline gelecektir.
Lörcher Planı (1924)

Jansen Planı (1927)

Jansen Planı (1932)

Ne var ki, Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki bu çabaların tümü plansız imar deneyimleriydi. Yapılarda üslup birliği kurulamıyor, yerleşme biçimi dağınık oluyordu. Bu anlamda ilk yıllardan bu yana, kent planı elde edilebilmesi için yarışmalar açılması, planlama büroları kurulması yönünde bir gelenek oluşturulmuştu. Kentin ilk resmi planı olan Jansen Planı’ndan önce, özellikle Yenişehir’in biçimlenmesinde 1924 tarihli Lörcher Planı belirleyici rol oynamıştır. Yenişehir’deki su, kanalizasyon ve elektrik gibi altyapının başlangıcı ile, bugün Kızılay’a biçim veren Kızılay Meydanı, Sıhhiye Meydanı, Zafer, Millet, Ulus, Lozan, Tandoğan gibi meydan ve akslar Lörcher Planı ile tasarlanmıştı. Bu planlama çalışmasından sonra, Başkent için bir planlama yarışması açıldı ve üç yabancı mimar Ankara’ya davet edildi. 1927 yılında sonuçlanan yarışmayı Alman şehirci Herman Jansen’in hazırladığı plan kazandı. Jansen’in hazırladığı “Ankara İmar Planı” 1932’de onaylanarak yürürlüğe girdi. Ülkede planlama pratiği içerisinde de önemli bir yere sahip olan Jansen Planı’nın, kentin dokusunu biçimlendirdiği görülmektedir. Plan birbirini kesen iki ana ulaşım damarı ile etrafındaki kentsel yaşam merkezlerini ve açık alanları belirliyordu. Bu plana göre, ticari merkez Ulus’ta, yönetim merkezi Yenişehir’de olacaktı.

Jansen Planı Ankara’da 50 yıllık bir perspektif içinde 300 bin kişilik bir kent oluşacağını ve merkezin Ulus ve çevresinde kalacağını öngörmüşken özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrası yaşanan kırdan kente olan yoğun göç, Ankara’nın kentsel mekan oluşumunu önemli ölçüde etkilemiştir.

50’li yıllardan sonra Küçükesat, Seyranbağları, Gaziosmanpaşa, Kavaklıdere, Ayrancı gibi semtlerin gelişmesi Çankaya’yı giderek önemli bir ilçe durumuna getirmiş, Ulus ve Altındağ önemini giderek yitirmeye başlamış, Kızılay Ankara’nın merkezi haline gelirken, Tunalı Hilmi Caddesi, Ziya Gökalp Bulvarı ve GMK Bulvarı merkezi bölge olma nitelikleri ile önem kazanmıştır.

Ankara’da Holzmeister Etkisi

Ankara başkent olduktan sonra, yönetim işlevini sürdüren idari yapıların bir arada bulunacağı bir hükümet merkezi oluşturma ihtiyacı gündeme geldi ve bu merkezi oluşturma görevi Avusturyalı mimar, eğitimci ve ressam Clemens Holzmeister’a verildi.

Avrupa’yı Hitler rejiminin baskı ve korkusunun sardığı yıllarda, Türkiye Nazizm’in zulmünden kaçan yaklaşık 800 Avrupalı sanatçı ve bilim adamına Atatürk’ün isteği doğrultusunda kucak açtı. Bu değerli sanatçı ve bilim adamlarından bir tanesi de Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarında eserleri ile Ankara’yı taçlandıran Clemens Holzmeister’dı.

Holzmeister, 1938 yılında Almanya’nın Avusturya’yı ilhakı ve Viyana Akademisinden uzaklaştırılması üzerine Türkiye’ye iltica ederek İstanbul’a yerleşti. Daha önceleri 1927-1938 yılları arasında Viyana’daki bürosunda tasarladığı projeleri gerçekleştirmek için Ankara’ya gelen Holzmeister, Türkiye’nin yeni biçimlenen başkentinde çok sayıda kamu yapısı tasarlayıp gerçekleştirme imkanı buldu.

Milli Savunma Bakanlığı

İçişleri Bakanlığı

Bayındırlık Bakanlığı

Holzmeister ilk olarak Milli Savunma Bakanlığı’nın (1927-30), ardından Genelkurmay Başkanlığı (1928-30) binasının tasarımını gerçekleştirdi ve uyguladı. Holzmeister, Jansen’in 1928’de yerini belirlediği Devlet Mahallesi’nde uzun bir aks üzerine İçişleri (1932-1934), Bayındırlık (1933-1934), Ekonomi ve Ticaret (1934-1935) bakanlıklarıyla Yargıtay binasını (1934) yerleştirmiştir. 1938’de de bu aksın güney uzantısında 15.000 metrekarelik bir alana yayılan TBMM binalarının tasarımını yapmıştır.

Holzmeister’ın tasarladığı bakanlık binaları yalın kütleleriyle o yılların modern mimarlığının simgeleridir. Betonarme karkas olarak inşa edilen binaların alt kat duvarlarında taş, üstlerde tuğla kullanılmıştır. Dış cepheler Ankara taşı, yapay taş ya da edelputz sıva ile kaplıdır.

11 Ocak 1937’de çıkarılan bir yasa ile açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi proje yarışmasının Birincilik Ödülü’nü kazanan Holzmeister’ın gerçekleştirdiği en önemli eseri 1963’te tamamlanan Türkiye Büyük Millet Meclisi binasıdır. Milli Eğitim Bakanlığı (1929-34), Orduevi (1930-35), Harp Okulu (1930-35), Güven Anıtı (1931-36; Anton Hanak ve Joset Thorak ile), Çankaya Cumhurbaşkanlığı Köşkü (1931-32), Ulus Merkez Bankası (1931-33), İçişleri Bakanlığı’nın arkasındaki Vilayet Meydanı (1933-35), Ulus Emlak Bankası (1933-34) Holzmeister’ın Ankara’daki diğer önemli eserleridir.

Holzmeister’ın Türkiye Büyük Millet Meclisi binası

Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti devletinin yönetim merkezinin, en önemli binalarının tasarlanması görevi, Holzmeister’ı o yılların en önemli ve en güçlü mimarı konumuna getirdi ve “Devlet Mahallesi Mimarı” olarak anılır oldu. Türkiye’de çalışmaya karar vermesinde anıtsal mimarlık yapma arzusunun etkili olduğunu belirten Holzmeister, bu kamu yapılarında genç Türk devletinin gücünü yansıtmak amacıyla aksiyel, simetrik kütleler ve Yeni-Klasik öğelerle anıtsallığı vurgulanan çözümler ortaya koymuştur. Tüm meslek yaşamının en önemli bölümünü oluşturan Ankara uygulamaları, anıtsal klasikçiliğin yanı sıra modern mimarlık akımının Viyana kolunun da özelliklerini taşımaktadır.

Holzmeister’ın Ankara’daki bazı eserlerine biraz daha yakından bakalım:

Genelkurmay Başkanlığı

Genelkurmay Başkanlığı

Genelkurmay Başkanlığı binası Prof. Dr. Clemens Holzmeister’ın Ankara’da yaptığı ilk binalar arasındadır. 1928-30 yılları arasında gerçekleştirilen bu projenin hem tasarım hem de uygulaması o sırada Ankara’da yapılan birçok devlet binasının da mimarı olan Holzmeister tarafından çizilmiştir.

Karargah binasının bulunduğu yer inşaat yapılmadan önce tarla konumunda olan bir arazi iken, Ankara Ziraat Mektebi’nde faaliyet gösteren Genelkurmay Başkanlığı’nın yeni bir karargah binası için yer aradığı haberinin duyulması üzerine tarla sahibi arazisini bağışlamak istemiştir. İleride ortaya çıkabilecek hukuki sorunlar dikkate alınarak Genelkurmay Başkanı Mareşel Fevzi Çakmak’ın emri ile metrekaresi 5 kuruş karşılığında bu arazi satın alınmıştır. Binanın projesinde Erkan-ı Harbiye kelimelerinin baş harfleri esas alınmıştır ve bina Büyük Erkan-ı Harbiye olarak isimlendirilmiştir. 1929 yılında inşasına başlanan bina, 1930 yılında tamamlanarak hizmete açılmıştır.

Ayrı binalarda hizmet veren Genelkurmay Karargahı ve Milli Savunma Karargahları 1959 yılında birbirlerine bağlanmışlardır. Mevcut binanın ihtiyaçları karşılayamaması üzerine 1970 yılında ek bina yapılmıştır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi

TBMM, 11 Ocak 1937’de çıkardığı bir yasayla, “Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığını, yirminci asrın mimari özelliklerine uygun ve bir abide niteliğinde” yansıtan yeni bir parlamento binasının yapımı için proje yarışması açmayı kararlaştırdı. 14 projenin katıldığı yarışma 28 Ocak 1938’de sona erdi ve jüri birinciliğe değer üç proje seçti. Sonuçta, Atatürk’ün de beğendiği Clemens Holzmeister’ın projesinin uygulanmasına karar verildi. Binanın inşaatına 26 Ekim 1939’da dönemin Meclis Başkanı Abdülhalik Renda’nın attığı temelle başlandı.

Binanın yapımında zaman zaman parasal kaynak bulunmasında büyük zorluklar çekildi, bu arada İkinci Dünya Savaşı’nın da başlaması daha büyük sıkıntılara yol açtı. Bu nedenlerle, yapım çalışmalarına aralıklarla devam edilebildi. 1957’den sonra yapımı hızlandırılan yeni Meclis Binası, 6 Ocak 1961’de hizmete açıldı.

TBMM binasının mimari özellikleri ve genel yapısı, Türkiye Cumhuriyeti’nin gücünü ve ölümsüzlüğünü simgeleyecek biçimde, ağırbaşlı, sağlam ve dayanıklı nitelikte tasarımlanmıştır. Tüm mekanlarda anıtsal, dengeli ve üç boyutlu bir düzenleme ele alınmıştır. Yapının tam ortasında ve arazinin en yüksek noktasında, büyük toplantı salonlarının olduğu merdivenli ve sütunlu girişi ile ana kütle yer almaktadır. Ön cephede birbirine paralel iki sıra halinde yanlara uzanan kanatlar ve bu kanatları birleştiren köprüler bulunmaktadır.

Güven Anıtı ve Güven Park

Güven Park Anıtı (Güvenlik Anıtı – Emniyet Abidesi), Ankara Kızılay Meydanı’nda Güven Park içerisinde bulunan Türk ulusunun polis ve jandarmaya olan güvenini, Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’nda ve İnkılap hareketlerinde beraber bulunduğu arkadaşlarını temsil eden heykeller ve insan zekasını, çiftçinin tarım çalışmalarını betimleyen kabartmaların yer aldığı anıttır.

Güven Anıtı

Holzmeister’ın Kızılay Meydanı’nda bir park ve anıt önermesiyle yapımına başladığı bronz heykeller Avusturya’da Viyana Erdberg dökümhanesinde gerçekleştirilmiştir. Mamak taşı kullanılan kaide üzerindeki kabartmalar Türkiye’de yapılmıştır. Anıtın taş kısımlarında Franz Wirt, Triberer ve Anton Hanak’ın diğer öğrencileri ile Türk ustaları çalışmıştır.

Anton Hanak tarafından başlanan anıtın tamamlanma işi, Hanak’ın 6 Ocak 1934 yılında ölümü üzerine Joseph Thorak’a verilmiştir.

1935 yılında tamamlanan anıtın kaidesi 37 metre uzunluğundadır. Orta blok 8 metre, yan kanatlar 2 metre, bronz figürlerin boyu ise 6 metredir. Anıtın Kızılay’a bakan cephesinde biri genç, diğeri yaşlı iki bronz figür görülmektedir. Güvenin simgesi olarak yaşlı adamın elindeki sopa düşmek üzeredir, güçlü bir yapıda tasvir edilen genç ise sopayı alarak nesilden nesile korumayı temsil etmektedir. Bunun altında Atatürk’ün “Türk Öğün Çalış Güven” sözleri tunç harflerle yazılmıştır. Bu yazının sağında bulunan bir grup figür, polisin halka yardımını, soldaki grup da jandarmanın halka yardımını anlatmaktadır. Anıtın arkasında ise iki çıplak erkek tasviri ulusun yaralarını saran kahramanlarını tanıtmaktadır. Bunlardan sağdaki modern çağda güveni, soldaki de birliği simgelemektedir. Bunun dışındaki alanlar yapıcı ve yaratıcı insanlarla köylü ve çiftçileri simgeleyen guruplarla doldurulmuştur.

Anıtın kitabesi şöyledir:

“Güvenlik Anıtı Kemal Atatürk T.C. Cumhurreisi, İsmet İnönü Başvekil, Şükrü Kaya Dahiliye Vekili, Nevzat Tandoğan Ankara İlbayı ve Uray Başkanı (Vali ve Belediye Başkanı) iken Türk Milletinin Jandarma ve Polisine sevgi ve hoşnutluğunu göstermek için vilayetlerin yardımıyla yapılmıştır. MCMXXXV Mimar CL.Holzmeister, Heykeltıraş Prof. Anton Hanak, Prof. Josef Thorak”.

Güven Park

Kızılay’da yaya akslarının kesişim noktasında, Güven Anıtı ile birlikte simgesel bir vurguyla hazırlanan Güven Park ise, bakanlıkların yapımına başlanan 30’lu yıllarda gerçekleşmiştir. Tepe noktası Kızılay Meydanı’nda biten üçgen biçimindeki parkın yanında, Bulvar boyunca yayalar ve bisikletlilere ayrılmış gezinti yolu 50’li yıllardaki yol genişletme operasyonlarına kadar varlığını sürdürmüştür.

Çankaya Cumhurbaşkanlığı Köşkü

Atatürk, 27 Aralık 1919′da Ankara’ya geldiğinde önce Ziraat Mektebi’nde, sonra da tren istasyonundaki Direksiyon denilen binada oturdu. Ankaralı bir Ermeni tüccar tarafından 1800’lü yılların son çeyreğinde yaptırılan ve sonrasında kentin zengin ailelerinden Bulgurzadeler’in eline geçen Kasapyan Köşkü olarak bilinen bağ evi, Ankara Müftüsü’nün gayretleriyle halk arasında toplanan bağış sayesinde Bulgurzade Tevfik Efendi’den alınarak Mustafa Kemal’e hediye edildi. Mustafa Kemal, Ziraat Mektebi ve Direksiyon binasından sonra Ankara’daki yıllarını 1921’de yerleştiği bu bağ evinde sürdürmüştür.

Bugün müze olan köşkün girişinde, Atatürk’ün 56 yıllık ömründe en uzun süre ile yaşadığı ikametgah olma özelliğini de taşıyan bina ile ilgili şu satırlar görülür:

“Eski bir bağ evidir. Ankaralı Bulgurluzade Mehmet ve Rıfat Beyler tarafından satın alınmış olup, 1921 yılı başlarında Ankara Müftüsü Hoca Rıfat Börekçi’nin önderliğinde Ankara halkı adına Atatürk’e armağan edilmiştir. Atatürk tarafından ordu namına devir ve ferağ edilmesi üzerine “Ordu Köşkü” adını alan bina, ilk haliyle alt kat holünde mermer bir havuzu bulunan iki katlı bir yapıdır. 1921 yılı Haziran ayı başlarında Atatürk Ankara Garı’nda ikamet etmekte olduğu konuttan bu köşke küçük bir onarımdan sonra taşınmışlardır.


Çankaya Gazi Köşkü, 1924. Kuzey fotogrametrik rölövesi. Hazırlayan: Y. Yavuz- İ. Özkeresteci
Çankaya Gazi Köşkü, 1924. Zemin kat planı. 1.Rüzgârlık, 2.Giriş holü, 3.Çalışma odası, 4.Yeşil salon, 5.Yemek salonu, 6.Radyo ve sigara salonu, 7.Mutfak ofisi, 8.Servis koridoru, 9.Servis merdiveni, 10.WC, 11.Pembe Köşk’ün servis avlusu. Hazırlayan: Y. Yavuz

Çankaya Gazi Köşkü

1924 yılında Mimar Mehmet Vedat Bey tarafından Köşk’e ilaveler yapılarak bugünkü şekline getirilmiştir.

Bu ilaveler ön taraftaki camekânlı giriş arkada ise uzunlamasına bir ofis ve mutfak, yan tarafında bulunan kuledir. 1932 Haziran ayına kadar Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanlığı Köşkü olarak kullanılmış olan ve Cumhuriyet tarihinde çok önemli bir yer tutan bu yapı yeni köşke taşınıldığında tüm mefruşatı ile korunarak o günkü hali ile muhafaza edilmiştir.”

Zamanla eski köşk, bir devlet başkanı için yeterli sayılmamış, “Pembe Köşk” olarak bilinen ikinci Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nün planı Atatürk’ün isteğiyle Holzmeister tarafından çizilmiştir. Yapımına 1931 yılında başlanan köşk 1,5 yıl gibi kısa bir sürede tamamlanmıştır.

Pembe Köşk

Pembe Köşk zemin kat planı
Bodrum katının üzerine iki kat olarak yapılan Köşk’ün giriş katı çalışma ve konukların kabul edildiği alan, üst kat ise ikametgah olarak düzenlenmiştir. Rustik taşla kaplı bir podyum üzerinde yükseltilen yapının kareye yakın kütlesi arkadaki açık avlu ile hafifletilmiştir. Bu avlunun zemin katında kolonatlı bir yüzme havuzu vardır. Ana mekanlar giriş aksına göre simetrik olarak yerleştirilmiştir. İkinci kattaki çıkmalar Türk evindeki “hayat”ı anımsatır. Holzmeister’in mimarlığının tipik özellikleri olan yüzey çıkmaları, eş büyüklükte yalın pencere dizileri, dairesel pencereler, düz çatı ve bütün detaylardaki yalınlık bu yapıda da kendini göstermektedir. Yapı malzemelerinin tümü Avusturya’dan getirtilmiş, inşaatta Viyanalı ustalar ve işçiler çalışmıştır.

Yapıda hakim renkler Atatürk’ ün sevdiği pembe ile yeşilin çeşitli tonlarıdır. Köşk’ün odalarının tavanları Türk usulü süslemelerle donatılmıştır. Yıllar içinde gereksinimlerden kaynaklanan kimi değişikliklerin yapıldığı Çankaya Köşkü, 2000-2001 yıllarında restore edilerek 1932 yılındaki aslına uygun duruma getirilmiştir.

Yeni ve Eski Çankaya Köşkü’nün birlikte görünümü

Camlı Köşk Eskiz

Camlı Köşk

Cumhurbaşkanlığı bahçesinde Atatürk döneminden kalan üçüncü yapı, kız kardeşi Makbule Atadan için yaptırdığı “Camlı Köşk”tür. Mimar Seyfi Arkan tarafından planı yapılan köşkün inşaatı Nisan 1936′da tamamlanmıştır. 1951 yılından itibaren Yabancı Konuklar Köşkü, 1954-1970 yılları arasında Başbakan ve Senato Başkanı Konutu olmuştur. Bu bina, halen “Devlet Konukevi” olarak kullanılmaktadır.

Ankara Merkez Bankası

Ankara Merkez Bankası

1931 – 1933 yılları arasında Holzmeister tarafından gerçekleştirilen ve bodrum üzerine dört kat olarak tasarlanan yapı, merkezinde anıtsal bir girişi olan simetrik bir cepheye sahiptir. Yalın bir tasarımı olan cephenin dış çevresi ve dikey pencere sıralarının araları, ince plasterlerle çevrilidir. Bu düzenleme, enine gelişen cepheye denge kazandırır. Cepheleri tamamen taş kaplı olan yapıda, geniş bir basamak sırası ile ulaşılan giriş bölümü, yapının üst sınırına kadar yükselen, geniş, dikey bir girinti biçimindedir. İçeride, ortada, üzeri açık bir holün çevresine çalışma mekanları yerleştirilmiştir. Yapının eğimli çatısı, yükseltilmiş cephe duvarı ile gizlenmiştir.

Ulus Emlak Bankası

Ulus Emlak Bankası

Ulus’a giden bulvar üzerinde, diğer bankaların genel müdürlük binalarının yer aldığı kesimde 1933-34 yılları arasında inşa edilen yapı, bodrum üzerine üç katlıdır. Bodrumla banka holünün bulunduğu zemin katı arkada üst iki kattan daha geniş bir alan kaplar. Üst katlar güney yönünde, yani arkada geriye çekilmiştir ve çalışma alanlarının bir koridor boyunca sıralandıkları bir plan düzeni gösterirler. Planda simetri kuzey yönündeki merdivenle bozulmuştur.

Dışarıdan incelendiğinde Holzmeister yapılarının benzer özelliklerini gösteren yapıda, neo-klasik mimarlığın gerektirdiği kurallara uygun biçimci bir yaklaşım görülür. Simetrik ön kütlede zemin katın ortadaki yedi aksı dışarıya taşmaktadır. Bu taşma birinci kat için balkon oluşturmuştur. Bir ve ikinci katlarda dış yüzeyleri mermerle kaplı olan bu yedi akslık bölümün geniş saçağını gene mermerden, daire kesitli sekiz sütun taşımaktadır. Bu yüksek sütunlu düzen kamu yapılarının önünde görülen giriş motifinin bir başka çeşididir. Ön kütlede simetri, yanlardaki bayrak direkleri ve pencere görünümündeki çerçevelerle pekiştirilmiştir.

Betonarme iskelet sisteminin uygulandığı yapının dış yüzeyleri, öndeki beyaz Marmara mermeri ve girişin mermerden merdivenleri dışında çevre taş ocaklarından getirtilen düzgün kesilmiş Ankara taşıyla kaplanmıştır. Eğimli çatı, bordürle biten yüksek korkuluk duvarları arkasına gizlenmiştir. İnşaat için gerekli plan detaylarının tümü ile depreme dayanıklılığın göz önüne alındığı malzeme seçimi mimar tarafından gerçekleştirilmiştir.

Kaynaklar:
İnci Aslanoğlu; “Erken Cumhuriyet Dönemi Mimarlığı 1923-1938” ODTÜ Mimarlık Fakültesi Yayınları, Ankara, 2001. s. 388-390.
Çankaya Belediyesi
TSK Genelkurmay Başkanlığı
Kültür ve Turizm Bakanlığı
TBMM
Mimarlar Odası Ankara şubesi
Mimarlık Müzesi
Wikipedia
Arkiv
www.wowturkey.com
www.planlama.org
www.turkcebilgi.com
www.itudergi.itu.edu.tr
www.ankaraheykelleri.wordpress.com

Etiketler

2 yorum

Bir yanıt yazın