Müzecilik anlayışına yeni bir soluk getiren, tüm dünyada yoğun bir ilgiyle karşılanan Masumiyet Müzesi 27 Nisan’da birinci yaşını dolduruyor.
Orhan Pamuk tarafından “çok uzun bir dönemde, kelime kelime, eşya eşya, resim resim hayal edilmiş” olan ve aynı adlı romanının basıldığı 2008’in ardından 27 Nisan 2012’de kapılarını açan Masumiyet Müzesi ilk yılını geride bırakıyor. Sinema biletlerinden kibritlere, likör şişelerinden kapı kulplarına, minik biblolardan fotoğraflara uzanan, binlerce eşyadan oluşan koleksiyon, romanın seksen üç bölümünü temsil eden seksen üç kutuda yer alıyor.
Yıl boyunca yaklaşık 40 bin kişinin gezdiği Masumiyet Müzesi açıldığı yıl dünya medyasında en çok yer alan Türk müzesi sıfatını kazandı. Müzeyi gezenlerin 15 bini uluslararası ziyaretçiler, 10 bini de öğrenciler oldu. 6 bin 500 kişi ise romanının son bölümünde yer alan biletini damgalatıp müzeyi ücretsiz gezdi.
Ziyaretçiler müze dükkanından afiş ve kartpostalların yanı sıra Füsun’un küpesine ve Kemal’in kırık kalbine rağbet etti. Ziyaretçilerin en çok sordukları soru ise Füsun’un ya da Kemal’in fotoğraflarının neden olmadığı oldu.
Uluslararası sanat çevrelerinde “müzecilik anlayışına yeni bir yaklaşım kattığı, bütününde yaratıcı bir enstalasyon” olarak nitelenen Masumiyet Müzesi, hem sanat profesyonellerinin hem de sanat kurumlarının ilgisini çekti. Çağdaş sanat ve edebiyat dünyasının önde gelen isimleri de Masumiyet Müzesi’nin ziyaretçileri arasındaydı. MOMA Direktörü Glenn Lowry, TATE Sergiler Direktörü Dr. Achim Borchardt-Hume, 13. Documenta Küratörü Carolyn Christov-Bakargiev, 5. Moskova Bienali Küratörü Catherine Dezegher ve elbette Umberto Eco bu konukların en ünlüleri oldu. Müzeyi Orhan Pamuk’un rehberliğinde gezen Eco en çok 74’üncü kutudaki “Doğu-Batı” saati ile ilgilendi. Eco 47’inci kutuda Füsun’un küpesinin neden olmadığını sorarak dikkatli bir okur olduğunu bir kez daha kanıtladı.
Londra Tasarım Müzesi (Design Museum) tarafından her yıl düzenlenen “Dünyada Yılın En İyi Tasarımları” ödülüne mimarlık dalında aday olan müzeden 14 No’lu “İstanbul’un Sokakları, Köprüleri, Yokuşları, Meydanları” adlı kutunun replikası, British Council desteği ile 7 Temmuz’a kadar sürecek olan aday sergisi kapsamında Londra Tasarım Müzesi’nde sergileniyor. Masumiyet Müzesi’nin 26’ıncı bölümü olan “Aşk Acısının Anatomik Yerleşimi” ise İrlanda’da Model adlı güncel sanat mekanında 13 Nisan’da açılan bir sergiye esin kaynağı oldu.
Çukurcuma’da 1897 yapımı tarihi bir binada yer alan Masumiyet Müzesi’ne gelen ziyaretçiler, müzede 1950-2000 yılları arasına dair İstanbul hayatının pek çok unutulmuş ayrıntısıyla da buluştu. Gaz lambalarını 10 No’lu Şehir Işıkları ve Mutluluk’ta, çikletlerden çıkan futbolcu ve Yeşilçam oyuncularının resimlerini 12 No’lu Dudaktan Öpüşmek’te, İstanbul’un gemilerini 41 No’lu Sırtüstü Yüzmek’te, aile ile kutlanan tüm yılbaşlarının vazgeçilmez oyunu olan Tombala’yı 58 No’lu kutuda, Türk Sanat Müziği tutkusunu 67 No’lu kolonya kutusunda buldular. Kemal Basmacı’nın 2000-2007 yılları arasında yaşamış olduğu ve romanın son dört bölümünü kapsayan çatı katında ise âşıklar Basmacı’nın istediği gibi elele, kolkola oturdular.
Ziyaretçiler şehrin seslerini de barındıran Masumiyet Müzesi’nde vapur düdüklerini, saat tıkırtılarını, kaldırımda yürüyen insanların ayak seslerini, top oynayan çocukları ya da gazinolardan müzik ve lokantalardan yemek seslerini keyifle duyarak Yeşilçam filmlerinden oluşturulan kolajlarda eski İstanbul’un görüntülerini izlediler.
Hem bu aşk hikâyesini görmek hem de kaybolan bir şehrin anısını yaşatmak, tekrar hatırlamak ve “eşyalarla teselli olmak” için Masumiyet Müzesi’ne gelen ziyaretçiler yaz döneminde başlayacak rehberli ses turları ile müzenin hikâyesini Pamuk’un kendi sesinden dinleyebilecek.