Gebze Teknik Üniversitesi, Mimarlık Bölümü Temel Tasarım atölyesi kapsamında, NoDay Prototypes ekibinin ürettiği “Bio-Örgün” deneyi, kampüs bahçesinde gözlemlenebiliyor.
Eda Nur Yıldırım, Pınar Karataş, Ozan Ersöz, Beyza Kuzu, Efendi Kılıç, Sevinç Şimşir, Furkan Çelik, Rümeysa Akış, Ayşegül Demir, Halime Onaran, Ayşe Gündoğdu, Ece Nur Özbey, Nimet Yüksek, Nevzat Yasin Taşkın, Hasan Aydın, Bilge Bahar Saatçi, Arif Berk Keskin, Yusuf Ayan, Beyza Dikyurt’tan oluşan NoDay Prototypes tasarım grubunun Doç. Dr. Fitnat Cimşit Koş ve Arş. Gör. Mehmet Ali Gasseloğlu yürütücülüğünde sürdürdüğü deney “Bio-Örgün” ismini taşıyor. “Bio-Örgün”ün süreç ve uygulama sonrası deney notları ise instagram.com/bio_orgun adresindeki Instagram hesabından takip edilebilir.
“Atölyede, tasarım sürecinde doğada bulunan yosunun dokusu gözlemlendi. Doğaya adaptif bir yapı olan kara yosununun incelenmesiyle tektonik bilgilere ulaşıldı. Uzaktan bütünsel, boşluksuz ve zayıf görünen yosun, yakından gözlemlendiğinde ise tekil, boşluklu ve güçlü yapısal bilgiler ile yeniden yorumlandı. Tektonik bilginin incelenmesi ve yakından gözlemlenmesiyle içindeki oluşum matematiği üzerinden tasarım kararları alındı. Modülün hayata imkan tanıması amaçlandı. Bu bağlamda, kendi içinde belirlenen modüllere, keten yardımıyla yatay ve dikey olarak belirli oranlarda bağlanarak, tohumların tutunacağı birimlere dönüştürüldü. Hazneli yapısıyla toprağı taşır hale gelen modül, doğadaki yerini aldı. Belirlenen tohumlar modüle yerleştirilerek gözlem süreci başlatıldı. Deneyin adı içeriğine bağlı olarak Bio-Örgün olarak belirlendi.
Bio-Örgün, doğanın içerisinde mekânın kapılarını aralayan, değişken ve deneysel bir sürecin özgün keşfi ile sorgulayıcı gözlemin ve bireyden ortak paydaya akışkanlık sağladığı kolektif modülün tasarım kaynağıdır.
Bireysel tasarım dilinin çoklu eleştirel süreçlerden bütünsel ve tamamlayıcı roller üstlendiği ekolojik amaçlar güden etkilerle devam eder. Modül, tasarımcının içsel yorumunu potansiyel çoğunlukla buluşturur ve üretim yolculuğunda kapsayıcı anlatıma erişmede güçlü bir örnek niteliği taşır.
Temel anlamda doğanın gizlediği tektonik yapı, tasarım sorgusu ile irdelenerek bilinmeyen bulgunun peşinde var olan ancak saklanan yapısal bir dili barındırır. Bahsi geçen süreçte karşılaşılan ve kaynak durumunda yer alan özne; karmaşık, uyumlu ve kararsız boşluklar barındıran kara yosunudur.
Fiziki bütünü başlangıçta sorulan sorular için gerekli cevapları barındırmadığı düşünülse de detaylı incelendiğinde etkileşimli vektör güzergâhlarının takip edilebilir bir formasyon sunduğu fark edilir. Bu formasyon tasarım sorusu adına kilit bir cevap arayışına yol açacaktır.
Geometrik değişkenlikle birlikte ayrıtların yol açtığı yönlendirmenin sürekliliği, oluşturulan farklı kontrol noktaları taşıyan, değişken hacim ve forma sahip modüllerin üretimine başlanır. Ortak içerik algısı ile birlikte kolektif bir süreçle farklı tasarım yaklaşımlarının birleştiği modüller, farklılığın içerisinde harmonik etkileşim ihtimalleri içerir.
Sürecin öznesinde ve doğanın içinde barınma imkânlarının arasındaki arayış, sürecin öncülük ettiği özgün keşifler kapsamında uyumlu bir iletişim imkânına kapı aralar. Farklı tasarım sorguları ve doğal tektonik dokular, ekolojik sonuçlar adına mutualist bir kullanım alanı yaratır. Artık modül hibrit yapıdaki varlığının öncü amacı ile bir sonraki tasarım sürecinde yer alır.
Bu noktada olası vejetatif imkânlar doğuran hibrit hazneler, modülün ana dili olan çubukların toprağın tutucu ve doğurgan özelliğini destekler. Doğayla planlanan başkalaşım içeren sürecin keşfedilen sonucuna yönelim verir.
Üretilen hibrit hazneler, içerisindeki toprak ve olası yaşam seçenekleri barındıran tohumlarla beraber doğadaki belirlenen konumlarda gözlem sekansları başlatır. Bu aşamada haznelerin beklenmedik işlevi, içgüdüsel tavırlar sergileyen doğanın etkileri ile yaşam olanakları aramaktadır. Tasarımcı topluluk, süreç içerisinde ekosistem ile uyumlu amaçlar taşıyan modül adına sürekli gözlemci bir kimliğe bürünür.”