Üniversitelerin rektör profilleri çok değişti.
Eskiler, devletten ya da hayırseverlerden arazi, bina, bağış almak için yarışırdı, şimdikiler, üniversitelerin en değerli arazilerini satmak için sıraya giriyorlar. Elbette rektörlerin hepsi böyle değil. Üniversitesini parçalatmayan, arazisine dokundurtmayan, eğer böyle yaparsanız, koltuğu bırakıp giderim diyenler de var. Ama bu konuda vahim ötesi gelişmeler oluyor.
Örnek mi istiyorsunuz? Alın size Marmara Üniversitesi…
Orhan Hoca (Oğuz) bu üniversiteyi kurmak ve bu kampüsleri almak için az uğraşmadı. Ama şimdi hemen hepsi bir çırpıda satılıyormuş. Gerekçe de kentten çok uzak bir noktada, tüm fakültelerin bir araya getirilmesiymiş…
Bunu söyleyenler, belli ki Marmara Üniversitesi’ni ve kuruluş sürecini hiç bilmiyorlar. Orhan Hoca isteseydi, o dönemde, İstanbul’un en büyük ve en kıymetli arazisini, üniversiteye tahsis ettirirdi. Ama o kent üniversite olsun istedi. İstanbul’un dört bir yanına yayılan fakülteleri ile yaşayan bir üniversite modelini öngördü.
Öğrencilerin Marmara’yı tercih etmelerinin en önemli gerekçelerinden birisi de hep bu oldu. Ve şimdi, yıllardır bu arazileri kapmak için didinenlere teslim olunuyor.
Üniversite, öğrenci, bilim dediğiniz nedir ki, gitsinler uzakta, sakin bir yerde eğitim yapsınlar. Öyle değerli arazilere yazık değil mi diyenler mutlaka çıkacaktır. Tıpkı şimdiki üniversite yönetimi gibi. Ama öğrencileriyle, mezunlarıyla, hocalarıyla Marmara Camiası, bu konuyu bir kez daha düşünmek zorunda…
Yoksa tarih ileride onları da sorgular!..
Marmara Üniversitesi’nin satmayı düşündüğü araziler içerisinde, İstanbul’un en gözde kampüsleri bulunuyor. Örneğin İletişim ve Diş Hekimliği fakültelerinin bulunduğu Nişantaşı Kampüsü, Mühendislik, Mesleki Eğitim ve Fen-Edebiyat fakültelerinin bulunduğu Göztepe Kampüsü, hastanelerin bulunduğu Bağlarbaşı ve Validebağ Kampüsü, İşletme ve İktisat’ın bulunduğu Bahçelievler Kampüsü ile Halkalı, Kartal ve Çatalca’daki araziler de bulunuyor. Anadolu Hisarı’ndaki muhteşem kampüsün kaderi ise henüz belli değilmiş. Kesin yakında o da satışa çıkar!..
Tıp ve Eczacılık’ın bulunduğu tarihi Haydarpaşa Kampüsü ise şimdilik satılık değilmiş!..
Yeni kampüs alanı için ise Maltepe’deki Kenan Evren Kışlası düşünülüyormuş…
En komiği de TOKİ aracılığı ile gerçekleşecek satıştan elde edilecek gelirle bu kışla satın alınacakmış.
Devlet ne zamandır üniversitelere arazi satıyor?
Yıldız Teknik Üniversitesi Davutpaşa Kışlası’nı alırken para mı ödedi?..
Başbakan Erdoğan gibi pek çok siyasetçi, işadamı, sanatçı ve gazeteci de Marmara mezunu. Bu satış olayına nasıl bakıyorlar bilmiyoruz. Ama öğrencilerden gelen tepkiler, hiç de olumlu değil.
Böylesi önemli kararlar, sadece üniversite yönetimlerinin tek başına alacağı kararlar olmamalıdır. Kurucusundan mezununa, öğrencisinden öğretim üyesine, çalışanlarından İstanbul halkına kadar herkese sorulmalıdır.
Sorulmalı ki, ilerideki pişmanlıklar, o kadar da büyük olmamalıdır…
Eğitim kurumları bir satılmaya başlanırsa arkası gelir. Başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanında, öylesine görkemli eğitim kampüsleri var ki, herkesin gözü onlarda. Yol açıldığında, emin olun hepsi bir bir gidecektir…
Eskiden hele hele Cumhuriyet’in ilk yıllarında, en güzel binalar okullara verilir, en iyileri eğitim için yapılırdı. Şimdi ne oldu da bu noktaya gelindi? Hepimizin şapkamızı önümüze koyup düşünme zamanı geldi de geçiyor… Bu konuda hiç kimse topu, başkalarına atmasın. Bu satışları kim niye istiyorsa, cesurca çıkıp, gerekçelerini açıklasın. Karşı görüş bildirenlere de saygı duyulsun.
Bu binalar hiç kimsenin malı değil. Özellikle de satanların!..
Dünya, kampüs modelini terk edeli ya da bu modelden pişman olalı çok oldu. Ama biz hala bunun farkında değiliz. Çünkü, kampüsler, hayattan kopuk insanlar yetiştiriyor kanısı uyandı. Bu yüzden de kent üniversiteleri daha bir revaçta olmaya başladı.
Fazla uzağa gitmeye de gerek yok. İstanbul’daki bir kent içerisindeki üniversitelerin popülaritesine bakın bir de uzak kampüsü olanlara…
Bugünün genci, kentle iç içe olmak istiyor. Bu böyle de devam edecek. Bu yüzden, bugün arazilerini satan üniversiteler, tekrar kent merkezlerine gelmek istediklerinde, buna ne güçleri yeter ne de yer bulurlar…
Özetin özeti: Mirasyedi gibi üniversite arazilerini satanlar, nasıl üretken insanlar yetiştirirler? Umarız satış konusunda sağduyu hakim olur..