13. İstanbul Bienali etkinlikleri 8-9 Şubat günleri gerçekleştirilen kamusal programla başladı.
Kamusal programın “Şehri Kamusallaştırmak” başlığını taşıyan ilk etkinliği, 8 Şubat Cuma günü İstanbul Teknik Üniversitesi, Maçka Kampüsü, C101 Konferans Salonu’nda ve 9 Şubat Cumartesi günü Salon İKSV’de yapıldı. İki gün boyunca hem Türkiye’den hem de dünyanın dört bir yanından gelen konuşmacılar kamu ve sivil toplum bağlamında “şehri” konuştular. İngilizce-Türkçe simültane tercümenin yapıldığı etkinliklerin açılışını İstanbul Bienali küratörü Fulya Erdemci yaptı.
İlk gün California Üniversitesi, San Diego Görsel Sanatlar Bölümü Kamusal Kültür ve Şehircilik Profesörü, Kentsel Ekolojiler Merkezi (CUE) kurucularından Türkiye’yi daha önce ziyaret etmiş olan mimar Teddy Cruz’un konuşması ilgi odağı oldu. “Şehri Kamusallaştırmak” başlıklı kamusal programın ikinci günü Kavramsal Sanatçı, Kent Yazarı ve Davetsiz Şehir Planlamacısı Christoph Schäfer “resimli konuşmas”ında yakın zamanda yayınlanan kitabına dayanan, “şehir”i tarihsel süreç içinde en baştan bugüne ele alan bir sunum yaptı. Schäfer yaşadığı Hamburg şehrinden yola çıkarak günümüzde lüks marka tekellerinin neredeyse belirleyici olduğunu, özel girişimin kamuyu ezip, dışladığını ve buna karşı verilen mücadeleleri anlattı.
Ardından, İstanbul Bienali küratörü Fulya Erdemci’nin oturum başkanlığını üstlendiği “Agorafobi: İstanbul’da kentsel dönüşüm” başlıklı panele geçildi. Panele konuşmacı olarak, gelişim planlamacısı,araştırmacı, reclaimistanbul.com ve mutlukent.wordpress.com adreslerinde blog paylaşımları yapan Yaşar Adnan Adanalı, Hukuk Danışmanı ve Bir Umut Derneği üyesi Erbay Yucak ,Taksim Platformu üyesi ve akademisyen Betül Tanbay ile Şehir ve Bölge Planlamacısı, Sosyal Bilimci İlhan Tekeli gibi teori ve pratik anlamda şehir üzerine söz söyleme deneyimi olan isimler katıldılar. Konuşmacıların birbirini tamamlayan sunumları, konunun kavranmasına olduğu kadar İstanbul özelinde “şehir” için plancıların ve sivil toplum örgütlerinin ne yapması gerektiği üzerinde farkındalık yarattı.
Tekeli, “İstanbul şehirle uğraşanların anlaması gereken bir labratuvardır. Burada öyle şeyler oluyor ki, şehircilik kuramıyla ilgilenen herkes bunu anlamaya çalışmalı” diyerek “Bırakın böyle devam etsin” diyenlerin “Bizim kuramımız yok”, “Eleştirel pozisyonumuz yok” demiş olduğunun altını çizdi. Tekeli, “Kapma telaşı” nın ve “Kentsel dönüşümün vakti geldi” söyleminin dayanağını Türkiyedeki siyaset biçiminin postmodernist güç estetiği olduğuyla açıkladı. Traji komik dönüşüm hikayelerinden örnekler veren Adanalı ise, toplumsal belleğin oluşmasının önemini vurguladı. “Taksim Hepimizin” sloganının açılımını mücadele sürecinden örnekler vererek anlatan Tanbay, Başbakan’ın ve yerel yönetimin birbiriyle çelişen ve sürekli değişen demeçlerinden örnekler vererek İstanbul’da durumun çığrından çıkmışlığına dikkat çekti. Platformun akbilli vatandaş olma bilinciyle yürüttüğü özverili çalışmaları büyük saygı ile izlendi. Soruna daha geniş açıdan baktığını belirtem Erbay da, olup bitenlerin AKP öncesinden gelen sınıfsal ve siyasal boyutuna dikkat çekerek bireyin toplumda bilinç kazanmasının gereğini hatırlattı, çoğunlukla olup bitene sessiz kalan bir toplumda yaşadığımıza işaret etti.
Yabancı konuşmacı ve konukların dikkatle izlediği panelde konuşmacılar, böylesine büyük şehirciliğe, planlamaya aykırı hiçbir kararın yerel yönetimler tarafından alınmasının mümkün olmadığında, merkezi olarak alındığında, çoğunlukçu bir baskı rejiminin olduğu konusunda hem fikirdi.