NHKM’de kentsel dönüşüm projeleri tartışıldı: Kentsel dönüşümün gerçekleri

Nâzım Hikmet Kültür Merkezi ve Toplumcu Mühendisler ve Mimarlar Meclisi "Ekonomi ve Kültür Bağlamında Kentsel Dönüşüm Projeleri" başlığında dün bir sempozyum düzenledi. İki oturumda gerçekleştirilen sempozyuma katılım yoğundu.

Kadıköy NHKM dün kentsel dönüşüm sürecine ilişkin önemli bir sempozyuma ev sahipliği yaptı.

Sempozyumda ilk sözü Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı Tayfun Kahraman aldı. Kentsel Dönüşüm ve Planlama hakkında konuşan Kahraman, İstanbul’un afetlere maruz kalan bir kent olarak niteliksel kentsel dönüşüme maruz kaldığını, Galataport’un 2005 yılında usul yönünden iptal edilmiş daha sonra tekrar önümüze getirildiğini, Büyükdere caddesinde kamu mülkiyeti kalmadığını, Haydarpaşa port, Tekel likör fabrikası gibi örneklerle kentin prestij nesnesi haline getirildiği dönüşümlere maruz kaldığını belirtti.

Planlama adı ile sermayeye kaynak aktarılıyor”
Kahraman, meslek odalarının kentsel dönüşüme müdahil olduğunu ve şu anda devletin, planlamayı aracı olarak kullanıp sermayeye değer aktarımı yaptığını belirtti.

Bu firmaların inanılmaz bir sermaye birikimine sahip olduğunu, İstanbul’un prestij projeleri ile büyük dönüşüm yaşadığını, planlama denen süreçler ile tüm kamu mülklerinin satılarak aslında planlamanın imkansız hale getirildiğini; 6306 sayılı kanun, Kıyı Kanunu, Afet yasası ile beraber şehir merkezinde ve yakınında yaşayan yoksul halk şehir dışına sürülerek buralar orta ve üst sınıfa mensup insanlara aktarıldığını ifade etti.

“Yasalar tamamen piyasa koşullarına göre dizayn edilmiş”
Kahraman, “Yasaların tamamen piyasa koşullarına göre dizayn edilmiş durumda olduğunu, değer üretilerek sermaye açısından uygun hale getirildiğini belirtti. İstanbul’un dönüşüme ihtiyacı var, bu dönüşümün: 1. yerinde yapılmalı, 2. hakkaniyetli ve adaletli olunmalı, 3. katılımcı olmalıdır” diyerek sözlerini tamamladı.

İMO İstanbul Şube Başkanı Cemal Gökçe “Altyapı ve Bina Ölçeğinde Kentsel Dönüşüm Projelerinin Sorunları” üzerine bir sunum gerçekleştirdi.

“TMMOB’ye Saldırı”
TMMOB’ye dönük hazırlanan yasa taslakları ile TMMOB’nin hedef haline getirildiğini. Yapı denetim, kıyı alanları, orman, mera, askeri alanların imara açılması yasaları ile büyük bir saldırının olduğunu ifade eden Gökçe, 2009 yılında TMMOB ve odaları DDK ile denetlendiğini bu denetim sonucunda TMMOB aleyhine çeşitli çıkarımlar yaptığını ve daha sonra medyada bunun üzerine TMMOB karşıtı yazılar yazıldığını söyledi. 2010 yılında Liberal Düşünce Topluluğu adlı bir grubun mühendis, mimar ve şehir plancıları ile bir anket yaptığını bu ankete katılan insanların büyük oranda TMMOB lehine cevaplar verdiğini fakat bu grubun anket sonuçlarının tam tersi çıkarımlar ile anket sonuçlarının bu şekilde kitaplaştırdığını ve TMMOB’ye saldırının ideolojik altyapısının bu şekilde hazırlandığını ifade etti.

“Kentsel dönüşümün gerçekleri”
Deprem odaklı kentsel dönüşüm adı altında, rantı yüksek alanların riskli alanlar olarak ilan edileceğini 6306 sayılı yasa ile uygulamalara dava açılabileceğini fakat yürütmenin durdurulamayacağını ifade etti. Yapı stokunun 1999 ile aynı olduğunu İBB’nin kaynakları ile bu yapı stokunu 1/3’ünün yenilenebileceğini ifade eden Gökçe bunun yapılmadığını tam tersine deprem sonrası gerekli olan 470 alanın 300’ünün yapılaşmaya açıldığını, Ali Sami Yen stadının ve Tekel Likör Fabrikası’nın bulunduğu alanların satıldığını, kent halkının beklentilerinin karşılanmadığını, yeni mağdurların yaratıldığını ifade ederek sözlerini tamamladı.

Mimarlar Odası Yönetim Kurulu Üyesi Mücella Yapıcı “Kentsel Dönüşüm Projelerine karşı Mücadelede Temel Sorunlar” adlı sunumunu gerçekleştirdi.

“Sol siyasetler kentin farkına geç vardı”
Yapıcı, “Kapitalizm ile kent arasındaki ilişki iç içedir ve net bir üretim ilişkisi vardır, kent, emek sermaye çatışmasının mekana yansımasıdır” diyerek sözlerine “kapitalizm 80’den sonra farklı bir çevrime girdi, yaşadığı krizleri farklı şekillerde çözmeye çalıştı ve kentler bir pazar alanı haline getirildi”ifadelerini kullanarak devam etti. Lefebvre’nin bu çelişkinin artık kent mekanlarının metaların üretildiği yerler olmaktan çıkıp kendisinin bir meta haline geldiğini söylediğini ve bu ifadenin marksistler açısından belirleyici olduğunu söyledi. Sermayenin kararları global aldığı ve yerele farklılıkları dayattığını ekledi.

“Sol siyasetler yeni pratiklere yönelmelidir”
Yapıcı, “Başta sol siyasi hareketler yeni sınıf bilincini kendi pratiklerine yansıtarak mücadele etmelidirler, mülkiyet üzerinden çözüm üretme anlayışından kurtulunmalıdır” dedi. Bilincin parçalanmış ve bölünmüş durumda olduğunu, karşı tarafın meşruiyet cümleleri ile konuşmamak gerektiğini belirtti. “Sol kentsel çelişkileri kendi siyaseti içine sokmadan başarılı olamaz” ifadelerini kullanarak sözlerini tamamladı.
Sempozyumun birinci oturumu daha sonra soru cevap bölümü ile devam etti.

Sempozyumun ikinci oturumunda Moderatör E. Zeynep Güler, Doç.Dr. Hatice Kurtuluş, bağımsız araştırmacı Cihan Uzunçarşılı Baysal, Akademisyen – şehir planlamacı Kerem Ekinci söz aldı.

Kent sosyoloğu Doç.Dr. Hatice Kurtuluş “Kentsel Dönüşüm ve Kent Sosyolojisi” başlığı ile yaptığı sunumda Başbakanın gazeteciler ve gazeteci-akademisyen ünvanını taşıyan kişiler karşısında bir televizyon kanalında yaptığı röportajda “Taksim’e kışla yapılmamasını kabul etmiyorum” ifadeleri karşısında sessiz kalındığını ifade etti. Mekanı, Henri Lefebvre’den önce Adnan Menderes’in keşfettiğini, Menderes’in ” İnsanları mülk sahibi yapmamız gerekir” ifadesini hatırlattı. Mülkiyet üzerinde gerçekleşen bir koalisyonun olduğunu, mekan üzerinden her zaman sermaye biriktirme hamleleri olduğunu sadece araçlarının değiştiğini belirtti. Mekanda yaşananlar konusunda bir praksis sorununun bulunmadığını , teori ve pratiğin birleştiğini ifade eden Kurtuluş, kamusal haktan ne anlaşıldığını tartıştı. İnsanların kente sahip çıkması için kendilerini kente ait hissetmeleri gerektiğini Taksim ve Haydarpaşa örnekleri ile açıklayarak sözlerini tamamladı.

Siyaset bilimci Cihan Uzunçarşılı Baysal “İstanbul’da Kentsel Dönüşüm Projeleri ve Toplumsal Yansımaları” başlıklı sunumunda, 2010’dan beri aynı şeyi anlatmak zorunda kaldığını, değişenin sürekli yeni mahalleler eklenmesi olduğunu ifade etti. Yıkımlar, zorla tahliyeler, çeşitli şiddet türleri ile karşılaştığını söyledi. Türkiye’nin 2003 yılında Ekonomik Sosyal Haklar Sözleşmesi’ ni imzaladığını ve 11. Maddeyi (Konut Hakkı) en fazla ihlal edilen ülke olduğunu ifade etti. Çeşitli yerlerde yaşanan kentsel dönüşümlerden sonra sosyal hayatın çözüldüğünü, çöküntü bölgesi söylemi üzerinden yeni çöküntü bölgeleri oluşturulduğunu ifade etti.

Araştırma Görevlisi Kerem Ekinci İstanbul’un geleceği için alternatif öneriler yarışması ve bunun üzerine gerçekleştirilen bir proje üzerine sunum yaptı. Yerinde kalma hakkı, yerinde dönüşüm üzerine çeşitli notlar paylaştı.

Konuşmacıların ardından sempozyum soru cevaplar ile sona erdi.

Etiketler

Bir yanıt yazın