Galatasaray Üniversitesi’ndeki yangında en büyük kayıp, yanan binlerce kitap ve belgedir. İlber Ortaylı’nın ve Erdoğan Teziç’in elli yılda topladıkları binlerce cilt de bu yangında kül oldu.
Erdoğan Teziç de çok üzgün. “Artık bir daha bulunamayacak, yerine konulamayacak kitaplarım da yandı” diyor. Osmanlıca ve Fransızca… Teziç Hoca’nın bir tesellisi var: “Ragıp Sarıca’nın bana emanet ettiği Yassıada evrakını ve bazı tarihi hukuk belgelerini önümüzdeki günlerde oraya taşımayı düşünüyordum, henüz taşımamıştım. Onlar bari kurtuldu. Fakat bunları ne yapacağım, bilmiyorum!”
Teziç Hoca, elindeki kitap ve belgeleri emanet edeceği “güvenli bir yer” arayacak.
Kitap ve belgeler için “güvenli yer” deyince, Başbakan’a seslenme ihtiyacını duydum.
Geçen hafta tarihçiler Feridun Emecen ve Abdülkadir Özcan’la CNN Türk’te bir program yapmıştım. Sohbet ederken ikisi de feryat eder gibi, imdat diye bağırır gibi, endişelerini belirttiler:
– Osmanlı Arşivi, Kâğıthane Deresi’nin yakınında inşa edilen binalara taşınacak! Bir yağmur afeti olduğunda binaları sel basmasından, milyonlarca tarihi belgenin zayi olmasından çok endişeliyiz! İlgili makamlarla konuşmuşlar fakat “Binaları çok sağlam yaptık” diye cevap almışlar. Depreme dayanıklı, tamam… Ama sel basıp beş yüzyıllık tarihimizin belgeleri zayi etmeyeceğinin garantisi var mı? İklim değişmesi yüzünden yağışların gittikçe düzensizleştiği bir çağda, bunun garantisini kim verebilir?
Tarihçiler bu konuya Başbakan’ın dikkatini çekmemi istediler. Ben de bu endişeyi kamuoyu önünde Başbakan’a iletiyorum; tarihe de not düşüyorum. Hiç olmazsa kamuoyuna teknik bir açıklama yapılmalı.
Binalar sel bassın diye yapılmadığı gibi, elektik tesisatları da kontak yapsın, yangın çıksın diye yapılmaz. Ama oluyor işte!
Galatasaray Üniversitesi’nin 1871 yılında yapılmış bu binası elektrik kontağından yandı! Binasıyla, nadir kitaplarıyla, bulunmaz belgeleriyle bir tarih yok oldu!
28 Kasım 2010’da Haydarpaşa Garı’nın çatısı da elektrik kontağının tecrit maddesini tutuşturmasından çıkmamış mıydı?!
Kılıç Ali Paşa Camisi restore edilirken yine elektrik kontağından 11 Şubat 2010 günü yangın çıkmıştı, değil mi?!
19 Şubat 2011’de Beyazıt Camisi’nin Hünkâr Kasrı’nın da elektrik kontağından yanıp kül olduğunu hatırlıyor muyuz?!
Daha bir ay önce, 23 Aralık’ta Kapalı Çarşı’nın Örücüler Kapısı’nın, iki gün sonra da Milli Eğitim Müdürlüğü binasının yine elektrik kontağından yandığını unuttuk mu yoksa?!
Allah korusun, sırada ne var, kim garanti verebilir?!
Tarihi binalarda bir yandan tesisatın eskiliği, öbür yandan kabloların bir kontak anında çıra gibi yanması yangın tehlikesini arttırıyor. Herhalde merkezi bir organizasyonla tarihi binalarda elektrik tesisatlarının elden geçirilmesi, kabloların yenilenmesi, yangına karşı otomatik cihazların devreye girmesi gibi tedbirlerin süratle alınması gerekiyor.
Bu topraklarda antik medeniyetlerden, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı medeniyetlerinden kalan çakıl taşını korumak için azami dikkati göstermeliyiz.