PROJE RAPORU
Alibeyköy Deresi havzası İstanbul’un önemli 4 ekolojik koridorundan birinin parçasıdır. Büyükçekmece Gölü-Terkos, Küçükçekmece Gölü-Sazlıdere baraj alanı, Boğaz ve Boğaz’dan ayrılarak bir kol oluşturan Haliç-Alibeyköy Deresi-Cendere Vadisi ile Aydos Ormanları İstanbul’un doğal kaynak değerleri ve çevresel sürdürülebilirlik bakımından en önemli ekolojik koridorlarıdır. Biyolojik çeşitliliğin yüksek olduğu bu alanların hepsi ne yazık ki yoğun kentleşme baskısı altındadır.
Özel olarak Alibeyköy Deresi havzasına bakıldığında, alanın jeolojik riskli alan olarak tanımlandığı, doğal yapı hassasiyeti yüksek olmakla beraber mevcut yerleşim alanları sınırında kaldığı, çevresel sürdürülebilirlik bakımından riskli ve ıslah edilmesi zorunlu alanlar kapsamında değerlendirilmesi gerektiği görülmektedir (İstanbul Çevre Düzeni Planı Araştırma ve Sentez Raporu, 2006, İstanbul Planlama Bürosu).
Bu doğrultuda, temel strateji çevresel döngünün sürekliliğini sağlamak üzere, elde kalan değerlerin korunması ve yaşam ortam ve kalitesinin artırılması olmalıdır.
Bu stratejinin mekansal yansıması kaçınılmaz olarak mekansal gelişmeyi sürdürülebilir çevre ilkelerine göre yönlendirmek olacaktır. Tasarım amaç ve ilkeleri bağlamında yansıttıklarımız bu temel strateji ile uyumlandırılmış ilkelerdir.
Alibeyköy dere havzası aynı zamanda Haliç’in en önemli parçalarından biridir. Haliç mevcut yapısıyla eski MİA’nın doğal uzantısıdır. Kültürel ve yapısal miras havzası Haliç, koruma program ve projeleri ile turizm politikalarının ayrılmaz parçasıdır. Alibeyköy Deresi havzası, bu nedenle, kültür, turizm ve rekreasyon alanları olarak planlanmış Haliç’in bir parçasıdır.
Bu durum bir yandan doğal bütünlük ve ekolojik değerlerin sürdürülebilirliği konusunda baskı yaratırken diğer yandan yeşil bir koridor boyunca yaratılabilecek rekreasyon alanları ile alanı kolaylıkla Haliç bütününün parçası haline getirebilecektir.
‘Buralarda her yer mısır tarlasıydı. Dere yemyeşil akardı. Kuzular, koyunlar, mandalar, çiftliklerle dolu doğanın içinde huzurlu bir yerdi.’ (T5 Eminönü- Alibeyköy tramvay hattının depo alanı şantiyesinin doğma büyüme Alibeyköylü bekçisi Fadıl Usta, 2020).
‘2004 yılında Alibeyköy’ü sel basmıştı. Mimarlar odasının afet komitesi başkanı idim. Bölgede sel afeti ile ilgili çalışmalar yapmıştık. O sırada meydandaki büyük mısır heykelini sorduğum bazı Alibeyköylüler bu heykelin neden dikildiğini bilmiyorlardı. Halbuki Alibeyköy’ü ünlü yapan iki şeyden biri mısır, diğeri ise oradaki Apikoğlu sucuk fabrikasıydı. Alibeyköy Deresinin taşma alanı olan düzlüklerde mısır tarlaları bulunur, ayrıca bu havzada sucuk fabrikasının hammaddesi olan mandalar otlarlardı.’ (Arif Atılgan, İstanbul’un Semtlerine Özel Gıdalar, mimdap.org, 2014).
Alibeyköy Deresi çevresi, yüzyıllarca İstanbul’u besleyen, tarım ile hayvancılık yapılan bir yer olagelmiştir. Bölge zamanla gecekondu yerleşimlerine ve endüstri yapılarına yer açar. 1950’lerden başlayarak hem Balkan ülkelerinden hem de Türkiye’nin farklı yerlerinden gelenlerle bir anda hızla oluşan ve çevre yamaçları dolduran mahalleleri ile de bir şehir merkezine dönüşür. Bugün de dereyi çevreleyen yamaçlar giderek yoğunlaşan bir konut yerleşimine sahiptir.
Bu yoğunluk dere kıyısının, çevre nüfusun heterojen yapıdaki karakterine hizmet edecek rekreatif alanlarla donatılmasını ve farklı yönlerden kolay ulaşılabilir olmasını gerektirmektir. Bir yandan da yakın zamanda devreye girecek tramvay ve metro ulaşımları sayesinde İstanbul’un farklı bölgelerinden de buraya geliş kolaylaşacak ve kıyı kullanımı daha da yoğunlaşacaktır. Alibeyköy Deresi çevresi yakın geçmişinde kaybettiği rekreatif yapısına, İstanbul’un önemli bir mesire yeri olma özelliğine yeniden kavuşacaktır. Bu bölgenin bir karşılaşma ve buluşma yeri haline gelme potansiyeli güçlendirilecektir.
Alibeyköy, ismini Osmanlı akıncılarından Evrenos Gazi’nin oğlu İki Yürekli Ali Bey’den alır.
İstanbul fethi sonrası, bu bölge arazileri Fatih Sultan Mehmet tarafından, fethe katkıları sebebiyle Ali Bey’e verilmiştir.
Fetih sonrası Fatih Sultan Mehmet, hayalindeki imparatorluk projesinin bir parçası olarak Konstantinopolis’i Osmanlı başkentine dönüştürmeye başlar. İmparatorluk döneminde haliç boyunca doğal yapıya paralel büyüyerek surları aşan yerleşim, fetihten hemen sonra kurulmuş olan Eyüp Sultan külliyesine kadar uzanır, Alibeyköy’e varmadan biter.
Osmanlı kaynaklarından, Ali Bey tarafından öncelikle bir çiftliğin kurulduğu, daha sonra burada bir köyün geliştiği ve çevresinin İstanbullularca sevilen bir mesire yeri olduğu anlaşılır. Evliya çelebi, Alibeyköy’ün 17. yüzyıl ortalarında, ’kırk kadar evi olan ve 70-80 kadar çınar ağacı ile süslenmiş bir mesire yeri’ olduğunu yazmıştır.
Ve mesîregâh-ı alibeğköy bir çemenzâr vâsi’ dere içre kırk evli ve bir câmili ve yetmiş seksen dıraht-ı çınâr-ı azîmli gün görmez bir teferrücgâhdır.
Mesire yerlerinin halk ile saray arasında uzlaşma ve çatışma alanları olarak ön plana çıktığı erken modern dönemde, Alibeyköy’ün kimliği de değişir. Bölgenin 17. yüzyıl sonlarında sadece halk tarafından değil sultanlar tarafından da av ve mesire yeri olarak kullanıldığı, IV. Mehmed tarafından burada bir av köşkünün yaptırılmasından anlaşılır. 18. yüzyıl başında haliç civarındaki mesire yerlerinin üst sınıfların zevk ve kullanımları için dönüştürüldüğü dönemde bu av köşkünün çevresi de bentler, havuzlar, fıskiyeler ve çiçek bahçeleri ile yeniden düzenlenerek, Hüsrevabad adı ile anılmaya başlar. Osmanlı yönetimi bu dönüşümü bir ihya ve halka hizmet olarak sunsa da, tepkiler gelmekte gecikmez. Steril ve Avrupai Hüsrevabad, sadece fiziksel olarak değil, barındırmak üzere tasarlandığı faaliyetler açısından da bambaşka türden bir mesire alanıdır: mesela İstanbulluların Hıdırellez’i kutlamak için yüzyıllardır bu bölgede yapageldikleri faaliyetlere yer yoktur. Bu yüzden, Lale Devri olarak bilinen dönemde “ihya” edilmiş olan diğer mesire yerlerinin kaderini Hüsrevabad da paylaşır. 1730’da alt sosyoekonomik sınıfların tepkilerinden beslenen Patrona Halil İsyanı sırasında, Osmanlı üst sınıfının zevk ve sefa alemleri adına israftan başka fayda sağlamadığı düşüncesi ile yıkılıp yağmalanır.
Bu semt, bugün de Haliç’in uzantısı Alibeyköy Deresinin topoğrafyanın içinde yok oluşuyla ve 1983 yılında açılan barajın gölüyle, bu kesitte coğrafi olarak şehrin kuzey sınırını tanımlıyor. Şu anda otoban ve yoğun inşaat faaliyetleriyle bambaşka bir karaktere bürünmüş durumda olsa da, dev şehrin bir zamanlar mesire yerleriyle yumuşak bir şekilde bitişi bölgede halen algılanabiliyor.
_EKOLOJİK KORİDORUN TAMİR EDİLMESİ
_KARŞILAŞMA VE BULUŞMA YERLERİ YARATILMASI
1 /DERE HATTI BOYUNCA YEŞİL BÜTÜNLÜĞÜNÜ SAĞLAMAK
Ekolojik koridorun tamiri amacıyla Alibeyköy barajı ile Haliç arasındaki geçişte, otogar ile Silahtarağa arasındaki dere hattı boyunca yeşil bütünlüğünün, rekreatif kullanım sürekliliğinin sağlanması ve derenin iki kenarında kesintisiz yaya ve bisiklet ulaşımının vurgulanması.
2 /DERE KULLANIMI ALTERNATİFLERİ GELİŞTİRMEK
Suyu azalmış olsa da, kısmen beton kanallarla ıslah edilmiş olsa da derenin rekreatif kullanıma dahil edilmesi, yeşil alanlarla ilişkisinin kurulması, suya yaklaşabilme alternatiflerinin geliştirilmesi.
3 /MAHALLELERİN DERE KIYISINA ULAŞIMINI KOLAYLAŞTIRMAK
Dereye bakan yamaçlarda oturanların dere çevresindeki rekreasyon ve ticaret bölgesine bağlanması, yaya ulaşımının vurgulanması. Bağlayıcı ‘kenet’ yapılar ile farklı karakterdeki mahallelerin park ve meydanlarda buluşturulması, kullanıcı çeşitliliğinin sağlanması.
4 /TOPLU TAŞIMA KULLANIMINI DESTEKLEMEK
Bölge, Haliç’in toplu taşıma ile İstanbul’un farklı bölgelerine, hatta otogar ile farklı şehirlere bağlandığı önemli bir kesişme noktası olduğu için durak ve araçlar arası bağlantıların yayalar için efektif ve kullanışlı hale getirilmesi.
ODAK 1 /
İki derenin birleşim noktasıdır. Aynı zamanda Alibeyköy merkezinin ticari olarak en civcivli yeridir.
Şehrin gündelik hayatına değer katan kamusal kullanım alanları olarak park ve pazar yerinin bulunduğu bölgedir. Sadece rekreasyon alanı değil, aynı zaman da ticaretin de yoğun olarak bulunduğu bir yer olması önemlidir.
Bu iki işlevin iç içe geçmesi, sürekliliğinin sağlanması ve çeşitlendirilmesi amaçlanmıştır. Pazar alanı platformu yükseltilerek kıyı boyunca devam eden yaya yolları ve seyir teraslarıyla ilişkilendirilmiştir. Mevcut durumda merdivenlerle bağlanılan mahallelere kesintisiz, engelsiz yaya ulaşımının bağlanması önemsenmiştir.
ODAK 2 /
Alibeyköy’deki ilk yerleşimin kurulduğu alandır. Kıyıdaki, küçük bahçelerinde halen tavuk beslenen sarı, turuncu, kırmızı boyalı eski evler, 1960’larda kurulmuş bir mahallenin izlerini taşır. Mahalle hayatını zenginleştirecek, farklı yaş gruplarını bir araya getirecek üretim ve paylaşım mekanları önerilmiştir.
M7 Mecidiyeköy-Mahmutlu metro hattının durağının burada olması alanı bütün şehrin Haliç’e bağlandığı yer haline getiriyor. Metro durağı ile tramvay durağı arasındaki büyük meydan bu kesişmenin yoğunluğunu kaldıracak şekilde düşünülmüştür.
ODAK 3 /
Şu anda büyük şantiyelerin yer aldığı bir bölgedir. Şantiye alanı olarak kullanılan yerlerin tamir edilmesi yeşil bütünlüğü açısından ele alınmalıdır.
Alibeyköy Deresi kıyısında Çobançeşme Deresiyle beslenen bir su birikme alanı potansiyeli mevcuttur. Yakın çevresinde gelişmekte olan yeni yerleşimler ve bir üniversite kampüsü yer alıyor. Üniversite öğrencilerinin, çalışanlarının ve yeni sitelerde oturanların dere kıyısındaki rekreatif alana ulaşabilmeleri önemlidir.
Suya yaklaşabilmek için alternatifler üretilmiştir.
ODAK 4 /
Bu bölge İstanbul’un uc’u olma özelliğini halen koruyan özel bir bölgedir. Buna uygun olarak doğa ile kurduğu ilişki önem taşımaktadır. Yakın zamana kadar sadece tarım yapılan bu yerde dere boyunca gelen yeşil koridorun güçlendirilmesi amaçlanmıştır.
Tramvay son durağı ile cep otogarının karşılıklı yer alması önemlidir. Aralarındaki ilişkinin kurulması ve alanın daha verimli kullanılması gerekmektedir. Bu kesişmede yaya ve bisikletli ulaşımı önemsenmiştir.
Güney ve kuzeydeki farklı karakterdeki yerleşimlerle ilişki kurmak amaçlanmıştır. Otogar ile tramvay durağı kesişim noktasındaki meydan farklı etkinliklere de ev sahipliği yapabilecektir.
Pazar yeri, hemen her yerde farklı kesimlerin zorlamasız bir araya gelebildiği bir kamusal alandır. Bu sebeple bu alanda bulunan pazar yerinin korunması yanında, tamamen öne çıkarılması, yukarı mahallelerden farklı yönlerden rahatça erişilebilir olması, meydanlaşması ve sosyal bir araya geliş mekanlarıyla desteklenmesi önerilmiştir.
Bütün pazar kotu +6.50 kotuna yükseltilmiş, aşağısındaki +3,00 kotu otoparka ayrılmıştır. Otopark kotuna dikilecek ağaçlar pazar kotu döşemesindeki boşluklar sayesinde yükselerek pazar ortamının parçası olacaklardır. Pazar meydanının dereye doğru uzanan kısmında ve karşı kıyıdaki ağaçlık alanda oturma yerleri yer almaktadır. Bu alanlar pazarın olmadığı zamanlarda da meydanın kullanımına katkıda bulunacaklardır.
Pazarın bulunduğu platform tramvayın üstünden aşan bir köprüyle arkadaki sinema / kültür merkezinin bulunduğu meydana bağlanır, rampalar ve amfi vasıtasıyla meydanın parçası olur. Bu meydanın kuzey yönündeki devamı ise Küçükköy Deresi’nin eski ağzının üzerine kurulan kademeli meydandır.
Pazar meydanı platformu, pazar olmadığı zamanlarda bir mahalle geri dönüşüm buluşma alanına dönüşmektedir. Çevre mahallelerden gelenler bu noktada buluşup bazı günler ikinci el pazarları kurup, kıyafet, kitap, eşya değiş tokuşları yapabilir, bazı günler ayrıştırarak biriktirdikleri dönüşebilir evsel atıklarını bir araya getirip yeniden üretme çalışmaları yapabilirler. Bu faaliyetlerin destek üniteleri pazar platformunun alt katında yer alacaktır. Konu ile ilgili eğitimler hemen yandaki meydanda bulunan kültür ve eğitim merkezinde veya amfinin bulunduğu buluşma noktasında yapılacaktır.
Yürüyüş yolları bütün çevreyle ilişki kurabilmek amacıyla birbirleriyle bağlanmışlardır. Derenin bu kısmında +6,50, +7,00 ve +4,00 kotlarında yaya yolları uzanır.
Farklı mahalleleri kamusal alanda buluşturmayı amaçlayan ‘kenet’ yapıları rampa ve köprülerle mahalle içlerine bağlanır. Bu kenetlerin mümkün olan noktalarında muhtarlık, mahalle mutfağı, sinema, çocuk bahçesi, spor salonu gibi kamusal hizmet binaları ve alanları yer alacaktır.
DEMOGRAFİK YAPI
Alibeyköy, binlerce yıllık bir şehirde nispeten genç bir semt olsa da, az zamanda çok şey görmüş, kısa ömrüne çok haksızlık, çok eziyet sıkıştırmış bir bölge. Sel baskınları, kahvehane taramaları, alevi evlerinin işaretlenmesi, devletin cem evleriyle bitmeyen itişmesi, otobüs yakmalar, protestolar, biz biraz ötede yaşayanlar için senelerdir uzaktan duyulan haberlerin bir kısmı. Şehir içinde başka bir, hatta birkaç şehir gibi burası.
Proje alanının sınırları her ne kadar Alibeyköy merkez mahalle ve Alibeyköy Deresi’nin kıyısı ile sınırlandırılmış olsa da bu alanda yapılacak olan bir düzenlemeden Emniyettepe, Güzeltepe, Çırçır gibi komşu semtlerin sakinlerinin de faydalanması hedeflenmiştir. Bu bölgenin bugünkü sosyo-ekonomik yapısı, demografik özellikleri ve yaşam kalitesini anlayabilmek için birkaç veriye bakmak mümkün.
Bölgedeki rayiç bedeller ve hane halklarının büyükşehir belediyesinden aldıkları nakit yardımı gibi veriler de bize bölgedeki nüfusun gelir durumu hakkında bir fikir vermektedir. 2018 yılının rayiç bedelleri Alibeyköy’de 346.8 TL/m2, Emniyettepe’de 387 TL/m2, Güzeltepe’de 412.9 TL/m2, Çırçır’da 303 TL/m2 olmak üzere Eyüp ilçesinin en yüksek rayiç bedeli olan 1657 TL/m2 ve İstanbul ilinin en yüksek rayiç bedeli olan 23.000 TL/m2 ile karşılaştırdığımızda oldukça mütevazi bir yaşam kalitesine işaret etmektedir.
Büyükşehir belediyesinden nakdi yardım alan nüfusa baktığımızda Eyüp ilçesinde bu yardımı en yüksek oranda alan semtler Alibeyköy merkezi çevreleyen bu bölgede bulunmaktadır: Güzeltepe (% 8.1), Çırçır (% 8.82), Karadolap (% 9.55). Alibeyköy merkezde bu oran %3.6’ya düşmektedir.
Alibeyköy merkez, Emniyettepe ve Güzeltepe’yi kapsayan alandaki nüfus yoğunluğu 2000 yılında 6.979/km2 iken 2015 yılında 11.396/km2 olduğu görülmektedir. İstanbul genelindeki nüfus yoğunluğu (2.742/km2) ve İstanbul’un nüfus yoğunluğu en yüksek semtlerinden olan Okmeydanı (23.159/km2) ile karşılaştırıldığında bu bölgede nüfusun oldukça yoğun ve sıkışık bir alanda yaşadığı görülmektedir. Bölgedeki CO2 emisyonları yoğunluğu (83.975t/km2), İstanbul genelinin (20.604t/km2) yaklaşık dört katıdır. Bu veriler birlikte düşünüldüğünde bölgenin çevresel yaşam kalitesinin oldukça düşük olduğu görülmektedir.
Diğer yandan TEM otobanının yapımı sonrası bölgenin popülaritesi artmış, kuzey yamaçlarında yeni site inşaatları çoğalmıştır. Bölgede 1950’lerden beri yaşanan değişimlere bir yenisi eklenmiştir. Bahçesinde tavuk yetiştirilen küçük evlerde yaşayanlar ile lüks rezidans dairelerde oturanlar birbirlerine komşu ol muşlardır. Bu gelişmeler Alibeyköy deresi çevresindeki rekreasyon alanlarının kullanıcı çeşitliliğini ve dolayısıyla bu alanın bir karşılaşma ve buluşma alanı olma potansiyelini arttırmaktadır.
Bölge, Haliç’in kamu ulaşımı ile İstanbul’un farklı bölgelerine, hatta otogar ile farklı şehirlere bağlandığı önemli bir kesişme noktası olduğu için durak ve araçlar arası bağlantıları yayalar için efektif ve kullanışlı hale getirmek önemlidir.
Buradaki metro durağı ile tramvay durağının buluştuğu nokta, bir yandan çevrede oturanlar için ulaşım anlamında kritik önem taşırken, diğer yandan İstanbul’un her noktasından gelen gidenler için de bir transfer yeri görevi görecektir. Toplu taşıma kullanıcıları bütün şehre yayılan farklı kesimlerden insanlar olduğundan, toplu taşıma transfer yerlerinin farklılıkları bir araya getirme potansiyeli vardır. Bu noktaların taşıdıkları kullanıcı çeşitliliği potansiyeli nedeniyle sadece geçilen yerler olmayıp aynı zamanda durulan, karşılaşılan yerler olması da istenmektedir. Bu sebeple kimliği olan, efektif kullanımı destekleyen ama istendiğinde geçilen yer olmaktan vakit geçirilen yere dönüşmek için olanaklar sağlayan bir karşılaşma alanı söz konusudur.
Diğer yandan kıyıdaki, küçük bahçelerinde halen tavuk beslenen sarı, turuncu, kırmızı boyalı eski evler, 1960’larda kurulmuş bir mahallenin izlerini taşır. Bu mahallede oturanlar için mevcut çocuk oyun bahçesine, ailelerin çocuklarına eşlik edebilecekleri, birbirleriyle sohbet edebilecekleri bir amfi ile altına mahallelinin ortak kullanabileceği bir mahalle mutfağı eklenmesi düşünülmüştür. Küçüklerin büyüklerden sağlıklı yemek yapımını, üretmeyi ve paylaşmayı öğrenebilecekleri, birlikte çalışılan bu mutfak kutlamalarda, günlerde, iftarlarda, bayramlarda, cenazelerde, mevlütlerde mahallelinin bir araya gelebilmesini de sağlayacaktır. Bu alan akşamları gece sinemasına, küçük bir konser/gösteri alanına dönüşebilir, mahalle sakinlerini buluşturan bir mahalle merkezi gibi çalışır.
Bölgedeki şantiye alanları temizlendikten sonra tamir edilen koruluk/yeşil alan bütünlüğü içinde farklı spor alanları, yürüyüş ve bisiklet yolları, oturma ve piknik yerleri ve bir amfi yer almaktadır. Yakındaki üniversite sebebiyle bu bölgede mahalle içlerindeki kullanıma göre daha çok genç olacağı öngörülmüştür.
Rekreatif anlamda suyun potansiyelini kullanmak, suya yaklaşabilmek için alternatifler üretilmiştir. Bu amaçla Alibeyköy Deresi’nin Çobançeşme Deresi ile birleştiği yerde dere kesiti genişletilmiş, bir ada köprü ile de iki kıyı bağlantısı güçlendirilmiştir.
Suyu tutabilme fırsatı olarak kanal-kapak sistemi önerilmektedir. Su kaybını minimuma indirme amacı da taşıyan bu sistemle Alibeyköy Barajı ile Odak 3 arasındaki kanalda su tutulabilecek, suyun Haliç’e kadar yoluna devam etmesi kontrol altına alınabilecektir. Bu hatta işleyecek tekneler, dere boyunca devam eden yeşil alanın sürekliliğini sudan algılanmasını da sağlayacaktır. Bu amaçla dereye Odak 3’te bulunan kenet yapısı hizasına bent, Odak 4’te bulunan kenet yapısı hizasına ise kapak yapılacaktır.
Alibeyköy Deresi 20 farklı kullanımla Haliç havzasında en fazla arazi kullanım çeşidine maruz kalmış deredir (Dinç, 2015). Alibeyköy dere havzası boyunca Dinç (2015) tarafından tespit edilen arazi kullanımının şekillendirdiği açık kesit sistem tipolojileri grafik anlatım lejandı ile gösterilmiştir. Buna göre derenin her iki yakasında çeşitli eğitim, kamu tesisi, sanayi, yeşil alan, konut, baraj, gölet, deniz (Haliç) gibi pek çok kullanım yer almaktadır. Derenin fiziki yapısı ise 5 km’lik yatağı boyunca doğal, kapalı ve açık sistem olmak üzere üç yapıda akmaktadır.
Alibeyköy deresi doğal yapısını kaybettiği için aşırı yağışlarda etrafındaki yerleşim yerlerini su basmaktadır (Özdemir, 2007). Su baskınlarını önlemek için 2005 ve 2008 yıllarında ıslah çalışmaları yapılmıştır.
Alibeyköy Deresi eski (Küçükdal, 1998) ve yeni taşkın haritaları (İBB, 2020)
DERENİN HİDROLOJİK YAPISI
İBB’nin sağladığı ek dokümanlar incelendiğinde derenin fiziki boyutları, kesit özellikleri, akış debisi, taban ve taşkın kotları belirlenmiştir. Yaklaşık 5 km uzunluğundaki dere, Alibeyköy Baraj Gölü’nden ortalama 5 metre alt kottaki Haliç’e doğru akar. Mevcut kesit özelliklerine göre Alibeyköy Deresi karma sistem (doğal + kapalı sistem + açık sistem) bir deredir. Islah çalışması sonrasında çoğu yerde betonarme trapez kesitindeki açık kanal, baraj gölüne yakın üst kotlarda 12 m genişlik ve 3,5 m derinlikte, Haliç’e doğru alt kotlarda ise 36 m genişliğe ve 5,5 metre derinliğe ulaşır. Derenin üzerinden yol geçtiği noktalarda trapez kesitli açık kanal dikdörtgen betonarme kutu kesite dönüşür. Geçiş yapısı olarak üç-boyutlu rakortmanlar inşa edilmiştir.
2008 yılında yapılan dere ıslah projesi raporunda (MİMKO, 2008) “yaklaşık 2300 m’lik kısmı rekreasyon amaçlı olarak tekne girişine izin verecek şekilde planlanmıştır” denilmektedir. Dere ıslah projesinde azami su hızı trapez kesitlerde 2-3 m/s, dikdörtgen kesitlerde ise 4-5 m/s alınmıştır. Mevcut tasarım kriterleri motorlu tekne trafiğine uygundur.
KANAL-KAPAK-BENT SİSTEMİ ÖNERİSİ
Yoğun yerleşim alanlarının arasından geçen derenin taşkın riskini kontrol ederken aynı zamanda bir rekreasyon alanı yaratarak doğal yaşamı yeniden tesis etmek için bir kanal-kapak-bent sistemi önerilmektedir. Yeterince su tutmasını sağlayacak bent ve kapak sistemi sayesinde küçük teknelerin rahatlıkla kullanabileceği bir gezinti yoluna döneşebilecektir. Önerilen tekne gezinti yolu için alibeyköy deresinin en uygun kısmı km:0+350 ile km:2+910 ‘deki iki yol geçişi arasında kalan yaklaşık 2500 metre uzunluğundaki kısımdır. Büyük bölümü 24 metre taban genişliğinde ve 4 metre derinliğinde trapez kesitli açık kanal kesitinde akan dere bu iki noktada yol geçişi nedeniyle dikdörtgen kapalı beton kanala dönüşmektedir.
Proje dokümanlarından derenin kesit boyutları ile trapez kanalın taban (dere akar kotu) ve azami taşkın kotları kullanılarak farklı kesitlerde ön fizibilite hesapları yapılmıştır. Buna göre önerilen açık kanal tekne gezinti yolunun uzunluğu 2520 metre en üst ve en alt noktalar arasındaki dere akar taban kot farkı 2,44 metredir. Yaklaşık 1:1000 eğimle haliç’e doğru akacak kanalda küçük gezinti teknelerinin ufak bir motor ve kürekle yukarı yönde yol alabilmesi için iki noktada hidrolik kontrol sağlayacak bir bent-kapak sistemi önerilmektedir.
Hidrolik tasarım konsepti:
Gezinti kanalının alt kesitinde (km:2+895) suyu belli miktarda tutarak gezinti yolunda yeterli su derinliğini sağlayacak bir bent kapağı tasarlanacaktır. Km:2+900 ile km:2+920 kesitleri arasında yol geçişini sağlayan dikdörtgen kutu kesitin bulunduğu yapı ufak bir bente dönüştürülerek bir bent kapağı ile suyu belli bir kota (+3.0 m) kadar tutup fazlasını ise aşağıya salacaktır. Dikdörtgen kesitten geçişi sağlayan rakortmandaki 1,50 m’lik düşme ile birlikte rahatlıkla çalışacak olan bent kapağı üst kanalda yeterince su olmasını sağlayacaktır.
Δz = 2.444 m = 2.380 + 0.064 m
Δx = 2520 m = 2895 – 375 m
Taban eğimi 1:1031 〜 1:1000
Önerilen 2500 metrelik tekne gezinti kanalının orta kısmına toplam 2,5 metrelik kot farkını düzlemek için bir kapak (lock) yapılacaktır. Bu kapak sayesinde gezinti kanalı bileşik kaplar prensibiyle çalışan yaklaşık 1,0-1,5 km uzunluğunda iki bölüme ayrılacaktır.
Alt kanaldan üst kanala geçmek isteyen tekne kapağın içine girdikten sonra alttaki (sağdaki) hidrolik kapı kapanacak ve (soldaki) üst kapıdan teknenin içinde bulunduğu havuza üst kota kadar su dolacaktır. Su seviyeleri eşitlendiğinde soldaki üst kapak açılarak tekne yoluna devam edecektir.
Tarihte ilk olarak MS 984 yılında Çin’de Sarı Irmak üzerinde inşa edilen kanal kapakları 1400 yılında bakım gördükten sonra bugün hala çalışmaktadır. Sistem basit bir hidrolik prensibine dayandığı için enerjisini mekanik olarak akan sudan alır ve su kaybına neden olmaz. Bu özelliklerinden dolayı da yenilenebilir enerjiye dayalı sürdürülebilir bir çözüm sağlar. Bugün dünyanın pek çok kentinde su ulaşımının sağladığı avantajlardan dolayı ticaret ve rekreasyon amaçlı yoğun şekilde kullanılmaktadır.
Alibeyköy deresi boyunca yaya olarak yürüyebilmek, projenin en önemli amaçlarından biridir. Derenin iki yanında sürekli uzanan yaya yollarının kesitteki farklı kot ve konumları dere ve yeşil alanla kurdukları ilişkiyi çeşitlendirir.
Tramvay son durağı ile cep otogarının karşılıklı yer alması önemlidir. Aralarındaki ilişkinin kurulması ve alanın daha verimli kullanılması gerekmektedir. Bu kesişmede yaya ve bisikletli ulaşımı önemsenmiştir. Güney ve kuzeydeki farklı karakterdeki yerleşimlerle ilişki kuran bağlantı yapıları ‘kenet’ler otogar ile tramvay durağı ilişkisini kurmaktadır.
Yakın zamana kadar sadece tarım yapılan bu yerde dere boyunca gelen yeşil koridorun güçlendirilmesi amaçlanmıştır. Alibeyköy Dere Havzası’nın İstanbul’un en önemli ekolojik koridorlarından biri olduğundan böylesine önemli bir makro eşik içerisine mikro eşikler yerleştirilmesi, biyolojik çeşitliliğin yüksek olduğu bu alanda ekosistemi daha da zenginleştirmek üzere izlenen bir ilke olmuştur. Mikro eşikler korular, kent içi tarım alanları, bitki yetiştiriciliği gibi farklı alansal kullanışlar yoluyla sağlanmıştır.
Çeşitlenen alan kullanışlarında gözetilen bir diğer konu da ‘Yeşil Altyapı’dır. Yeşil Altyapı ile hem suyun kontrolü hem de depolanması mümkündür. SOC konusunda güçlü bir ortam yaratmak için toprak yenileme-restorasyon kullandığımız bir diğer yöntem olmuştur.
Temel yaklaşımlarımız doğrultusunda bitki türlerini belirlemek için sorulan sorular şunlardır:
Dere hattı boyunca alansal kullanışı çeşitlendirmek, bunu yaparken yeşil bütünlüğünü sağlamak üzere hangi bitkiler kullanılabilir?
Derenin doğal kesitinin korunduğu alanlarda hangi bitkiler kullanılabilir?
Derenin farklı su seviyelerine göre bitki türleri nasıl çeşitlenebilir?
Bu sebeple önerilen ağaç ve bitki kataloğunda bitkilerin su ile ilişkisi önemli bir kriter olmuştur.
_AĞAÇ VE BİTKİ KATALOĞU