Archidialog, Eli Inbar'ın çok yakından tanıdığımız mimarların geçmişteki projelerden nasıl esinlendiğini, "Buna benzer bir proje vardı" dediğimiz ana nasıl gelindiğini aktardığı bir internet sitesi.
Yetenekli ve başarılı mimarların esin kaynaklarının keşfedildiği ve projelerinin tasarım sürecinin ne tür benzerlikler gösterdiğini, hangi mimarın kimlerden ne şekilde etkilendiğini proje örnekleriyle gösteren archidialog.com sitesi ziyaretçilerine farklı bir keşif alanı sunuyor. Bu keşif alanında gezinirken de çok yakından takip ettiğimiz mimarların tasarladıkları yapıların hem geçmişe hem de bir önceki nesildeki mimarlara referans verdiklerini görüyoruz.
Blog yazarı Jerusalem’de mimarlık yapan Eli Inbar, bu keşif hikayesiyle birlikte “bilinçli esinlenme metodu”nun nasıl ortaya çıktığını anlatıyor. Yazar 21. yüzyılda mimarlar arasında “Inspiration” ve “Copy Paste” durumunun bilgiye kolay erişilebilmesiyle birlikte çok sık yaşandığını söylüyor. “İnternetteki bilgi bolluğu hepimizi etkiliyor. Ben her hafta bu ortamda sunum yapıyorum ve her seferinde birçok sunum görüyorum. Concious inspiration ve copy paste arasında çok büyük bir fark yok ama ben mimarlığın doğasının gelişiminin “Codex Kuralları” dediğim esinlenme tekniklerine dayandığına inanıyorum”, diyor.
Ayrıca “Bilinçli esinlenme metodu ile birlikte mimarlar yapılmış binalardan ilham almakla korkutulmazlar. Bunun için kendi araçlarını geliştirdiklerinde yani codex kurallarını oluşturduklarında, yüksek kaliteli ve yaratıcı sonuçlar elde edebilirler”, diyor. Esinlenme metodunun özünde “bilgi”nin bütünüyle kavranması ve anlaşılmasının yattığını da ekliyor.
Aşağıda Rolex Öğrenme Merkez Binası’nın esinlendiği yapı olarak “bilgi”yi de temsilen Oscar Niemeyer’in 1968’de tasarladığı Constantine Oditoryumu örnekleniyor. Bunu Rem Koolhaas’ın Utrecht Üniversite Kampüs Merkezi’nde görmek de mümkün.
Oscar Niemeyer, Constantine Üniversitesi Oditoryumu, Cezayir, 1968
Eli Inbar Eskizi, 2011
Rem Koolhaas, Utrecht Üniversitesi Kampüs Merkezi, Hollanda, 1997
MVRDV, Villa PRO, Hollanda, 1993
Eli Inbar Eskiz, 2010
MVRDV’nin projelerinden birkaçına baktığımızda esin kaynaklarını görebiliyoruz. Rem Koolhaas’ın 1996’da Tayland, Bangkok’da kümeleme tasarım stratejisiyle tasarladığı yapı, 120.000 kişilik konut, eğitim, kültür, sağlık, medikal tesis, eğlence, endüstri alanında her türlü ihtiyacı barındıran bir kompleks. Yapıdaki kümeleme ve yığma stratejisinin nasıl çalıtığına bakıldığında iki aşamalı bir süreçten bahsedilebilir. İlk aşama programla entegre büyüklük ve formda mekanlar üretilmesi. İkici aşama ise, programı vurgulayan kümelerin biraraya gelerek yapıyı oluşturması.
Rem Koolhaas&OMA, Bongkok, Tayland, 1996
Eli Inbar Eskizi, 2012
MVRDV’nin “dikey kent” projesi de bu stratejiyle üretilmiş projelerden. Kent programı ofisler, konutlar, lüks oteller, dört farklı kotta düzenlenmiş otopark, iç ve dış mekanda spor aktiviteleri, cami ve tiyatrodan meydana geliyor.
MVRDV, Jakarta, Endonezya
Eli Inbar Eskizi, 2012
Eli Inbar’a ait eskizde üç yapının da kümeleme ve yığma stratejisiyle tasarlandığı farkediliyor.
Eli Inbar “Bilinçli Esinlenme Methodu” temel ilkelerine baktığında aşağıdaki soruların temel ilkeleri belirlediğini söylüyor.
David Chipperfield&Oscar Niemeyer&The Parthenon örneğinde de “bilinçli esinlenme” sürecinden bahsedilebilir.
The Parthenon, Athena, Yunanistan, MÖ 432
Parthenon Yunan tanrıçası Athena’ya adanmış Atina Akropolis’te bulunan bir tapınak. John Julius Norwich “Great Architecture of The World” isimli kitabında Parthenon hakkında şöyle diyor: “Şimdiye kadar yapılmış en mükemmel Dor tapınağı olma ününe sahip. Özellikle sütün tabanları, konik form, sütün göbekliği ve iç mekan arasındaki ince detaylar mimari anlamda efsanevi bir uyum sunuyor.”
Oscar Niemeyer, Mandadori Merkez Binası, Milano, 1975
Oscar Niemeyer’in Mondadori Merkez Ofisi olarak tasarladığı yapı, üç mimari elemanın kompozisyonu olarak ortaya çıkıyor. Kemer dizisi cephesiyle birlikte ofis ve haber merkezlerinden oluşan beş katlı ana bina, bir paralel kenar içinde asılmış gibi görünüyor. Yeşil alan ve yapay göl elemanlarının kıvrımlı ve düzensiz formuna tezat oluşturarak tasarlanan bina, peyzaj mimarı Pietro Porcinai tarafından düzenlenmiş büyük bir park alanı ile çevrili.
David Chipperfield, Modern Edebiyat Müzesi, Almanya, 2006
David Chipperfield tarafından tasarlanan 2007 Stirling Ödülü’ne sahip Modern Edebiyat Müzesi de kutu formundaki bina çeperindeki sıra sütunlarla bir çeşit Neo-klasik Parthenon görünümünde.
Projenin jüri notunda yapının brüt beton, kireç taşı, cam, ahşap ve sergi galerilerindeki koyu ahşap lambri kullanımıyla malzeme açısından oldukça zengin bir yapı olduğu söyleniyor.
Architectureweek’te müzeye ilişkin olarak “Yapının hem zengin hem de sakin duruşu günümüzdeki her mimarı olduğu gibi Chipperfield’ı da harekete geçiren bir karşıtlık olmuş. Mimarların malzeme seçimindeki kontrolleri ve seçimleri artık onların birer imzası haline gelmiş durumda. Ama bütün bunların da ötesinde malzeme zenginliğinin yapının bütünüyle entegre olup olmadığı önemli.” deniliyor.
Chipperfield “Her binanın olağanüstü, dünyayı değiştiren bir tavrı olmasını tehlikeli görüyorum. Binanın nasıl göründüğü ve ne ifade edildiği değil insanların onu nasıl kullandığı benim için çok daha önemli”, diyor.
Eli Inbar, Parthenon Bilinçli Esinlenme, 2011