PROJE RAPORU
Özgün coğrafik bileşenleri ile kıyı kentin limanı; insanların, ürünlerin, hikayelerin bir araya geldiği, yerel, bölgesel ve küresel ölçekte karşılaşma yeri haline gelmiş; çoklu ve zengin ekosistemi üzerinde insanları bağdaştıran birtoplumsal peyzaj yaratarak, tarihi, arkeolojik, endüstriyel, kültürel ve mimari katmanların iç içe geçtiği, çakıştığı; toplumsal, yapısal ve ekolojik adaptasyonlarla kurgulayan ve kurgulanan etkin bir mekansal aktör görevini üstlenmiştir.
Tarihsel süreçte hem limanla ilişkili üretim, hem de endüstriyel üretim mekanlarını ve yaşama alanlarını barındırmış Haliç, yerel ve evrensel kavramları harmanlayarak 21. yüzyıl araç ve ihtiyaçları kapsamında, bilişsel ve yaratıcı üretim mekanlarının oluşumuna el verecek şekilde dönüşerek, gündelik hayatın yeni izlerinin mevcut katmanlar ile sürekli etkileşim halinde olduğu edim, doğurgu ve katlanma senaryolarının üretimi ve paylaşımı için laboratuvar niteliğindedir.
Barındırdığı zamansal katmanlaşmayı, kentli ve ziyaretçinin deneyimlemesi için merak uyandırarak teşvik eden Haliç’in kolektif hafızası, varlığını aynı zamanda kentin başlangıcını ve büyümesini şekillendiren çoklu çeşitli ve özgün ekosistemine borçludur. Kentsel Peyzajı ontolojik olarak ifade eden ve anlamlandıran en önemli unsurlar Yeryüzü ve İnsan olarak özetlenebilir. Haliç kıyılarında bu iki unsur muhteşem şekilde bir araya gelir ve doğal-kültürel bir ‘habitus’ (Bourdieu, 1996; Erzen, 2019) oluşturur. Bu nedenle kent ve yeryüzü ilişkisi içerisinde peyzajı tartışmak için öncelikle ‘yer’i sonrasında ‘kent’i anlamak gereklidir. Kentlerin ve insanın yeryüzündeki varlığını fenomenolojik olarak inceleyen Heidegger, insanın yeryüzü ile bir bütün olduğunu, burada ürettiğimiz sanatı da içerisinde yaşadığımız kentleri de yeryüzü üzerine oturtmak zorunda olduğumuzu vurgular. Üzerinde bulunduğumuz yeri yani toprağı, suyu, bitki örtüsünü anlamak aslında insanı anlamak olarak yorumlanabilir.
İnsan ne kadar kenti tasarlıyor olsa da zaman içerisinde kent insanı oluşturan ve şekillendiren bir doğal ökümen haline gelmiştir. Dolayısıyla insan içerisinde yaşadığı kentin özelliklerine göre sosyalleşir ve insanlaşır. Yani bizim kenti şekillendirdiğimiz kadar kent de insanı şekillendirir. Haliç kıyıları tasarımı tam da bu sebeple sadece fiziksel bir iyileştirme değil aynı zamanda toplumsal bir kalkınmayı da hedeflemiştir.
Zaman-mekan olgusundan yola çıkarak Haliç’in doğal ve kültürel habitatı önce tarihi kaynaklar taranarak incelenmiştir. Bu konuda birçok gravür, minyatür, şiir, resim ve gezi yazısı bulmak mümkündür çünkü bu etkileyici liman kenti tarih boyunca birçok seyyahı, edebiyatçıyı ve ressamı etkilemiş ve burada mevcut bulunan kentsel dokunun tarihi ile ilgili önemli bilgilerin günümüze kadar gelmesini sağlamıştır (Müller-Weiner, 1998). Kentsel kurgu ve peyzajda yer alan geniş aksların ve sınırların algılanabiliyor olması, kenti kent yapan tarihi ve çağdaş uygulamaların sanat ve mimari ile bütünleşmiş olması içerisinde yaşayan insanları buraya ait hissettirir (Erzen, 2015). Haliç kıyılarında da herkesi eşit olarak kapsayan, su hattını ve tarihi kentsel dokuyu rahatlıla algılamayı sağlayabilecek bir tasarım yaklaşımı belirlenmiştir.
Haliç, binlerce yıllık doğal süreçlerin oluşturduğu coğrafyası ve bilinen tarihi ile 8500 yıllık yaşam alanlarının oluşturduğu kendine has bir topoğrafyaya sahiptir. Bu doğal liman, iklimlerin ve topoğrafyanın etkisiyle özgün bitki örtüsü ve akarsuları ile şekillenmiş, 2000 yıldır başkentlik yaptığı üç imparatorluğun kültürü ile harmanlanmıştır. Bu da Haliç’e eşsiz bir doğal peyzaj karakteri kazandırmıştır.
Haliç’in tarihsel, kültürel, ekolojik ve fiziksel verilerinin birbiriyle bağını anlama ve yorumlamaya dönük bütüncül bir çevre okumasının yapılması, 1. bölge proje alanının Haliç havzasındaki kentsel, yapısal ve ekolojik rolünün irdelenmesi için gerekli bir adım olarak görülmüştür. Haliç’in boğaz ile karşılaşma noktasında, iki kıyının birbirine en yakın konumda bulunan 1. Bölge, üzerinde barındırdığı kentsel ulaşım odakları ve yüksek günlük nüfusu ile hem Haliç’e hem de tarihi yarımadaya giriş alanı niteliğindedir. Bu sebeple Haliç’in tüm kıyılarındaki kamusal alanlara erişimde toplama, merak uyandırma, kıyı sirkülasyonun başlangıç noktası olma gibi rol ve sorumlulukları vardır. Bu çerçevede 1. bölge için geliştirilen tasarım kurgusu ve çözümler, alanın içe dönük ve yalnızca yakın çevresine yönelik algısı ile değil, tüm havza örüntüsündeki yerinin analiz edilerek ve gerekli noktalarda üst ölçek kararlarını da etkileyen kentsel senaryoların üretimi üzerinden gerçekleştirilmiştir.