Mimari Rapor
GENEL YAKLAŞIM
Arendt, kamusal alanlar için ‘ortaklaşa sahip olunan dünyadır’ der. “Bu dünyada bir arada yaşamak özünde şu anlama gelir; şeylerden oluşma bir dünya, çevresinde oturmakta olanlar tarafından ortak sahiplenilmekte olan bir masa gibidir, arada olan her şey gibi bu dünya da insanları hem birbirine bağlar hem de ayırır.” tanımını getirir.
Kentin sokaklarında başlar kamusal alan kavramı. Kentin en içinde, derinlerinde, meydanın, ticaretin, kültür merkezlerinin olmadığı kesimlerde bile sokaklardır kamusal alanlar. Üzerine oturup sohbet ettikleri duvarlar, yaslandıkları bir ağaç, altında durdukları saçak, kuşların konduğu direkler orada yaşayanların yönlendiricileri ve kamusal mekanlarıdır.
Sonra caddelere sızar sokakları dönen duvarlar, caddelerden meydanlara…
Bu kamusal kent boşluğundan da birlik, birliktelik, ortaklık sızar kent çatlaklarına. Sokaklar ve Meydanlar arasında böyle güçlü bir akış vardır. Meydan sokaklara bazen yeşili taşır, bazen müziği, bazen insanı. Bazen bir eylemi taşır, bazen sessizliği…
Biz bu akışı tasarlamayı, anlamlandırmayı amaçladık bu projede. Kamusal alanları herkesçe ortak sahiplenebilme hissini sunabilmeyi umduk. Kentin katmanlaşmasında bize sunulan parçalanmayı bir bütün gibi görmeyi başarabilirsek kentteki sürekliliği yakalayabilir ve bu parçalanmayı fırsata dönüştürerek çeşitliliği toplumla buluşturabilirdik.
TASARIM YAKLAŞIMI
Bakırköy’ü yeniden düşünüp tasarlamaya kalkışırken bazı kriterlere göre mevcut durumu da karşılaştırarak tasarımı şekillendirmeyi amaçladık;
Herkesin Meydanı // Özgürlük Meydanı
Kent meydanları, kentsel açık mekanlar olarak birçok farklı kimliğin, yaş grubunun hatta farklı canlı türünün ortaklaşa kullandıkları kamusal alanlardır. Günlük kullanımlarının yanında kentli tarafından özel günlerde sosyal, kültürel, siyasal ve ticari amaçlar için kullanılan, kısaca kentsel yaşamın derinlemesine varolduğu yaşayan bir organizmadır. Bu anlamda yeni meydan, sadece oturulan veya geçip gidilen bir tasarımdan ziyade katılımcılığı teşvik ederek kentlinin içinde olmaktan zevk alacağı ve keskin ayrımları olmayan onun yerine birliği, bütünlüğü, birlikteliği amaçlayan bir karaktere bürünür. Yaşlı, genç, çocuk, engelli, kedi, kuş köpek gibi kentin tüm aktörleri için en güvenli ve yaşanabilir ortamı sunmayı amaçlar.
Özgürlük meydanının kimliğini olabildiğince en sade haliyle koruyarak, özünde bize düşündürdüklerini gün yüzüne çıkarmak gayretindedir; özgürlük, paylaşım, etkileşim, iletişim, birliktelik, duygu, düşünce, umut, ağaç…
Herkesin Meydanı// Engelsiz Yol
Bakırköy Meydanı’nın kotlarından dolayı çeperinde oluşturduğu sınırlar erişilebilir meydan kavramının önüne geçmektedir. Engelsiz yol sahilden çarşı boyunca gelip meydanın tüm kotlarından rampaya dönüşerek geçer. Engelliler için meydanın sınırlarını eriterek engelleri kaldırır. Herkesin meydanı tabiri burada farklı kullanıcılar için önem kazanmaktadır.
Herkesin Meydanı// Kitaplık, Paylaşım ve Sanat Evi
‘’Dünyanın tüm problemlerinin başlıca sebebi ve esas kaynağı insanoğlunun kalbinde bulunan bir kara delik. Bütün dünyevi kötülükler, adeta bir Pandora kutusu misali, bu kara delikten çıkıp yayılmaktadır.
…Dünya üzerindeki en korkunç hastalık Aids veya kanser değildir… Ya da en gerçek felaketler kirlilik, işlenen suçlar, savaşlar veya dünyanın bazı bölgelerinde yaşanılan yoksulluklar da değildir.
Dünyanın en büyük felaketi, insanoğlunun olumsuz hisleri ve çatışmacı düşüncelerinin ölçülemeyecek derecedeki uçsuz bucaksız cehennemidir.
Dünya böyle, çünkü sen böylesin.
Dünya bizim onu düşlediğimiz gibidir.’’
-Elio D’Anna, Tanrılar Okulu
Seküler dünyada, ivmelenerek hızlanan mimari ve teknolojik gelişmelerin de etkisiyle, tüketim toplumu haline gelmenin gelecek nesil için tehdidini göz önüne sermektedir. Tüm cadde ve meydanlarda binlerce kafe, katlı otoparklar, alış-veriş merkezleri kurgulanırken, düşünen, üreten ve paylaşan toplum yaratma fikri hayli zor hale gelmiştir.
Dünya üzerinde ne varsa insan onu yaşar, tekrar eden her şey alışkanlık haline gelerek devam etmektedir. Biz meydanı kurgularken, emek, bilgi, bilinç, paylaşım, iletişim kavramlarını hatırımızda tutarak, meydanda küçük bir kütüphane, atölye ve sergi alanlarıyla, kentsel mobilya olarak kitap paylaşım birimleri önerdik, yeni meydan bilgiyi aktarma sorumluluğunu öyle naif bir dille yükler ki insana, baskıcı ve direten topluma tezat olarak insana, insanı hatırlatır. Tüm renkleri hatırlatır, çocukları hatırlatır, yaşlıyı, engelli bireyleri, siyahı, beyazı… Bu sorumluluğu bir yandan sunduğu ortamla bir yandan da bilgiyi sızdırarak yüklemeyi amaçlar. Ve sonra sızmalı kentin tüm çatlaklarına bu yeşil. Yavaş yavaş sızmalı ve çoğalmalı… Bu önce bilgiyle olur, bilinçle, sonra eylemle. Bir ümit olmak, sonra bu ümidi paylaşmak, bilgiyi paylaşmak, paylaştıkça çoğalmak. Sonra bilinç çoğalmalı, ve umut, ve yeşil, şiirler çoğalmalı, özgür kalmalı insan, çocuk, kuş, kedi…
Mikrokozmos // zaman ve mekan kavramlarının eriyerek bütünleştiği kara delik
[TDK]: Uzayda dünya ve insanın durumu
Mikrokozmos, 2020 yılı ve sonrasının bir temsili olarak kendini gösterir. Yansıtıcı özelliği ile kentin tüm kimliklerini, tüm renklerini, değişen dinamizmini yansıtmayı amaçlayarak halkın dili olur. Mevcut anıta bakan kısmı yarım küre olarak, sadeliğini ve saygısını koruyarak anıt ve çevresini olduğu gibi yansıtır. Mevcut anıtın göz ardı edilmişliğine bir cevap olarak, değerinin yeniden hatırlanması sorumluluğunu üstlenerek, geçmiş ve gelecek arasında bir köprü olur. Kentin geçmişiyle selamlaşıp geleceğin yüzü olur. Kürenin diğer yarısı manipüle olarak küplere ayrılmıştır. Bu kısım çeşitliliği yansıtır. Dönemin hızlanan ve zamanda eriyerek dağılan, maddenin geometrisinin, uzay-zamanda değişime uğraması gibi, deforme olup daha küçük birimlere ayrılmıştır. Önünden geçen insanları, kuşları, ağaçları, ve eylemleri, sürekli değişen bir kolaj gibi yansıtır. Sergilenen bu kolajda insan gözünün gördüğü bütün ayrımcılıkları da ortadan kaldırır ve güzel bir bütüne dönüştürür.
Biz bu iki farklı ‘yarı’nın biraradalığını, yıllar öncesi ve sonrasının temsili olan, zaman kavramının eridiği, bütünleştiği bir karadelik olarak tanımladık. Geçmişin içinden gelerek (kürenin sol tarafı) geleceğe yerleşen, karadeliğin içinden çıkan, meydana, omurgaya kente eklemlenen, yayılan küpler, sonra omurgaya takılan küplerin varyasyonlarının sürekli değişmesi ve böylece zamanın değişimine ayak uydurması olarak yorumladık.
“Pek az yapısal sınırlamaların konduğu, özgürce etkileşimde bulunan grup zaman içinde katılan üyelerinin küçük bir dünyası haline gelir.” (ralom, 1985, s. 30).
Birey bir fikrin temsilcisi olarak değil kendisi olarak mikrokozmosla ilişki kurar. Öte yandan ‘’sosyal mikrokozmos” kavramı ise kişinin küçük sosyal dünyası demektir ki, bu da üyelerin birbirlerine karşı tutumları, davranışları, onların dış dünyadaki kişilerle olan davranış örüntülerinin bir yansımasıdır.
‘’…Kimileri bu modeli, “birbirimizle ve evrenle olan ilişkimizin farkına varmak”, olarak, kimileri, “bölünmüş düşünce sistemlerimizde, kesintisiz bir bütün ve bir değişim” olarak algılamakta…’’
Yaşayan sokak rehberi // Kentsel omurga
Bakırköy sahilinden meydana kadar ulaşan ve kent parkına devam eden omurga, esnek ve çoğalabilir yapısıyla, ne yapmak istediğini biraz insana bırakırken esnek mekanlar sunan, kentliye sunulmuş çok işlevli bir kent düzlemi oluşturur. Bir yandan da kararlı tavrıyla güçlü bir yönlendirici görevini üstlenir.
Omurga // Çarşı
Aslında bir sınır değil şeffaf bir ara yüz olarak sokağın yeniden kurgulanmasını, toparlayıcı bir gövde olarak Bakırköy çarşısındaki çiçekçi, şekerci, dondurmacı gibi tüm sokak satıcılarına bir sırt oluştururken, oturma birimleri, saçakları, bitki kutuları ve kedi köpek evleriyle tüm kullanıcıları kucak açar. Bütünleştirici tavrıyla, iletişimi, etkileşimi artırmayı amaçlar. Sahilden meydana hatta parka kadar devam eden hat boyunca sürekli dinamik kalan, yaşayan bir aks olarak akıp gider. Sağ ve soldan ilerleyen akışın düzenini ve sürekliliğini sağlarken ortada duraklama alanları yaratır. Cadde üzerinde bulunan ağaçları birer sergi elemanı gibi onları tutmak için tasarlanan elemanlarla korur ve yüceltir.
Caddenin sadece yatayda değil düşeyde de algısını değiştirerek her iki boyutta da farklı tektonikleriyle, iç-dış, form-fonksiyon, özel-kamusal bir araya gelerek saydamlaşır, bütünleşir ve kaynaşır. Farklılıkları birlikte barındırma potansiyeliyle de Bakırköy’ün çok kültürlü yapısına atıfta bulunur.
Zaman içinde değişebilir, çoğalabilir, eksilebilir olmasıyla esnek bir karakteri olan kent omurgası, yılların getireceği ihtiyaç, istek ve taleplere göre çeşitlenerek varlığını uzun yıllar sürdürebilir. Değişen, dönüşen dünya ile birlikte anlamlar değişmekte, omurganın kurgusu dönüşmekte ve yeniden tanımlanmaktadır.Yıllar içinde eklemlenen birimlerin, kurgunun değişmesinin yanında omurganın karakterinin hep aynı kalması kentsel belleğe uzun yılar boyunca katkıda bulunur.
Omurga // Meydan
Meydanın özellikle çeperindeki belirli bölgelerde kendini var ederken; etkinlik zamanları büyüyebilir ve ticari birimlerin, oturma elemanlarının eklenebilir olmasıyla meydanın farklı kullanımlarına ve yaşandıkça değişime uğramasına olanak tanır.
Omurga// Geçici Yaşam Birimi
Bakırköy Özgürlük Meydanı afet ve salgın durumları için kentsel geçici barınma alanı seçilmiştir. Böyle bir senaryoyla karşılaşıldığında omurganın profilleri birbirine takılarak ürer ve çoğalır. Eklemlenen yaşam birimleriyle, meydan bir barınma alanına dönüşür.
Omurga // Park
Meydanın gerektirdiği sert zemin oranını optimum dengede tutmaya özen gösterirken, bölgenin yeşil ihtiyacının meydanla güçlü bağlantılar kurulan üst parkta sağlanması amaçlanmıştır. Bu geniş yeşil aksı meydanda yeşil amfi karşılarken, alt etkinlik meydanından gelen dinamik aksı parkta devam eden omurga aksı karşılamakta ve sosyal, ticari birimler ile diğer kentsel mobilyalar hareketliliği devam ettirmektedir.
Ayrıca omurgada genişleyen komşuluk üniteleri ve çocuk parkları da farklı yaş gruplarının parkı daha aktif kullanmasına katkıda bulunmaktadır.
Çocuk oyun alanında tasarlanan oyuncaklar çocukların kuşlar ve diğer mahalle hayvanlarıyla yakından ilişki kurmasını desteklemektedir.
Omurganın üzeri yer yer su semeri gibi davranıp üzerine konan kuşların su içmesi için bir eleman olurken, meydanda ve parkta, su elemanının geldiği noktalarda havuzla ilişki kurup suyun akış yolunu oluşturur.
Bisiklet Yolu
Sahilden gelen bisiklet yolunu meydana kesintisiz bir şekilde ulaştırabilmek adına yaya ağırlıklı ve günün hemen her saati yoğun olan çarşı içinden değil, hem bisikletli hem de yayalar için daha güvenli olması adına çarşının yan sokaklarından devam eden alternatif bir yol önerilmiştir. Ayrıca meydan ve metro girişleri ile rotanın belirli bölgelerinde bisiklet parkları ve bisiklet kiralama noktaları belirlenmiştir.
Peyzaj Kararları
Kent içerisindeki yeşil sistemin sürdürülebilirliği, tür çeşitliliğinin bir aks oluşturmasıyla sağlanır. Meydanda başlayarak kent parkında sıklaşan bu çeşitlilikle, kentin bu bölgesinde nefes almasını sağlayacak bir yeşil alan koridoru öngörülmüştür.
Bitkisel tasarımda, alandaki mevcut ağaçlar korunarak, çoğunlukla İstanbul iklimine uygun yerel bitki ve ağaç türleriyle peyzajın devamlılığı ve ahengi sağlanmıştır. Canlılara çeşitli ortam ve his tanımlayan bu türler; gölge yaratma, serinlik sağlama, estetik görünüş, meydandaki kitaplıklardan temin edilen kitapları okumak için yaslanma ve bireyin kendisiyle, kitapla, kuş cıvıltılarıyla ve yaprakların ezgisiyle bütünleşmesi gibi eylemler için fırsat oluşturur.
Bakırköy ve yakın çevresinde bulunan kuş popülasyonunun zaman zaman meydanı ziyaret etmeleri, farklı zamanlarda çiçek ve meyve veren türler sayesinde aç kalmadan yaşamlarını sürdürebilmeleri ve habitat kazanmaları amaçlanmıştır. Kuşlar böylece favorileri olan kozalaklı ağaçlarda da dans edebileceklerdir. Herkesin Meydanı, biyoçeşitliliğe hizmet edecektir.
“Bana o kadar alışmışlardı ki sonunda birisi taşıdığım kucak dolusu odunun üstüne konup tahta parçalarını korkusuzca gagalamıştı. Bir defasında bahçeyi çapalarken bir serçe birkaç dakikalığına omzuma konmuştu ve o an kendimi hiçbir apoletin hissettirmediği kadar değerli hissetmiştim.”
Henry David Thoreau-Walden
Bir serçenin Thoreau’ya hissettirdiklerini biz neden hissetmeyelim ki?
Bizim de omzumuza serçeler konar belki ve o zaman belki de birbirimizle ve canlılarla ilişkilerimiz daha da kuvvetli bir hal alır.
Meydanda anıtla selamlaşan, ölümsüzlük ve dayanıklılığı simgeleyen servi, hayatlarımızdan damla damla aldığı anıları, köklerine katarak daha da canlanacak ve gelecek nesillere aktaracaktır.
Meyve vermediğinden ve daima yeşil kaldığından servi ağacının özgür olduğuna inanılır ve “azad serv”: özgür servi denir. Osmanlı kültüründe minareye benzer biçimiyle servi, hayat ağacıdır ve dallarına konmuş kuşlar hayatın içindeki canları, yani insanı simgeler.
Kaynakça
• Yıldırım, Halit (2003), Hologram, Mikrokozmos ve Makrokozmos ve Bütüncül(Holistik) Evren Anlayışı
• Ralon (1984), “Tanrılar Okulu”, (s:30)
• Thoreau, Henry David, (9 Ağustos 1854), “Walden”
• E. Nisbett, Richard, (2005), “Düşüncenin Coğrafyası”
• Kapucu, Benan, (2019), “Ölümsüzlüğün ve Doğruluğun Simgesi: Servi”
• ARENDT, Hannah. (2012). “İnsanlık Durumu”. Çev. Bahadır Sina Şener. İstanbul: İletişim Yayınları.
• DACHEUX, Eric. (2012). “Kamusal Alan: Demokrasinin Anahtar Bir Kavramı”. Kamusal Alan (iç.). Der. Eric Dacheux. Çev. Hüseyin Köse. İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
• HABERMAS, Jürgen. (2004). “Kamusal Alan”. Kamusal Alan (iç.). Der. ve Çev. Meral Özbek. İstanbul: Hil Yayın.