NTV Yayınları'ndan çıkan 'İstanbul Ansiklopedisi'nin 'Caddeler' başlığında, Burak Boysan yapımdan çok yıkımla dikkat çeken Menderes operasyonlarını anlatıyor.
1950’li yıllardan itibaren şehrin dokusunun yırtıldığını söyleyen Boysan’ın yazısından bir bölüm derledik.
23 Eylül 1956’da yaptığı basın toplantısında Adnan Menderes, İstanbul’da imar seferberliğiyle ilgili niyetlerini ve açılması düşünülen yolları anlatır. Şubat 1957’de de “İstanbul’un imar mevzu adeta bir zafer alayının hikayesidir. İstanbul’u bir kere daha fethedeceğiz” der.
‘Fethetmek’ kelimesinin anlamını, ‘bir yerin niteliğini değiştirmek’ olarak düşünürsek, sahiden de öyle olur. 1950’lerde modernleşmenin tahrip gücüyle, İstanbul bir şantiyeye dönüşür. Özellikle Suriçi ‘fethedilircesine’ imar edilir. İstanbul’un tarihi dokusundaki değişimde, gene 1950’lerde, başta Vatan ve Millet Caddeleri ile Londra Asfaltı olmak üzere, Atatürk Bulvarı’nın batısında açılan yollar etkili olur.
Şehrin denizle ilişkisini değiştirense, Sirkeci-Florya Sahil Yolu, bugünkü adıyla Kennedy Sahil Yolu’dur.
O dönemde ‘silinip süpürülen’ camilerin, medreselerin, çeşmelerin, hamamların sayısı 29’du. Bu sayıya gayrimüslimlere ait tarihi binalar veya konaklar gibi mimari eserler dahil değil… Tarihi Yarımada’da yıkılan veya yeri değiştirilen tarihi binaların sayısı çok daha fazlaydı. Buldozerle bir duvarından girilip öbür duvarından çıkılan tarihi binaların haddi hesabı yoktu.
Açılan bulvarlar sadece Tarihi Yarımada’yı değiştirmedi. İmar operasyonunda evleri yıkılanların çoğunun gidebileceği yer yoktu. İstimlaklara, popülist politikalar eşlik etti. Mesela Zeytinburnu, tapusuz gecekondu alanlarına bir örnek oluşturuyordu. Bu nedenle 1953’te çıkarılan ve bir ölçüde gecekondulara tapu verilmesine olanak sağlayan 6188 sayılı yasa, Zeytinburnu için önemliydi. Özetin özeti belki de şudur: 1950’li yıllarda şehrin dokusu yırtıldı.
Londra Asfaltı: Menderes’in imar operasyonlarında önemli yer tutan Londra Asfaltı, Edirne-İstanbul yolunun Küçükçekmece hizasından Topkapı’ya kadar olan 50 metre genişliğindeki kısmıdır. Florya ve Yeşilköy Havalimanı geniş yollarla bu ana yola bağlanır. Asıl amaç Menderes’in söylediği gibi, “Yeşilköy Havalimanı’ndan şehre gelenlerin birinci sınıf bir yoldan girmesini sağlamak, turistlerin Ortaçağ’ın geri bir kasabası manzarası veren bir mahalden İstanbul’a girmesini önlemekti.
Millet Caddesi: Londra Asfaltı’nın surlar içindeki devamı olan Millet Caddesi, Topkapı’dan Aksaray’a kadar 50 metre genişliğindedir. Zaten imara Millet Caddesi’yle surların Topkapı’da kesiştikleri yerden; efsaneye göre, Fatih’in İstanbul’a girdiği yerden başlanmıştı. Yapılan yeni yollara en hızlı uyum sağlayanlar, yap-sat apartmanlar ve iş alanları oldu.
Vatan Caddesi: 60 metre genişliğindeki Vatan Caddesi, Aksaray’ı, İstanbul’da yapılacak 100 bin kişilik stadyuma bağlayacaktı. Plana göre, o stadyumun çevresine ‘spor siteleri’ de yapılacak ve İstanbul’da olimpiyat düzenlenecekti. O yıllarda imarda çalışanlar ‘stadyumun çabuk boşalması için yolun geniş tutulduğunu’ söylerler.
Aksaray Meydanı: 1950’lere kadar ‘muteber’ bir semt olan Aksaray, Menderes operasyonlarından sonra zor günler yaşamaya başladı. Aksaray Çarşısı’yla birlikte Yenikapı’da bulunan, dar sokakları ve 19’uncu yüzyıldan kalma evleriyle dikkat çeken Rum Mahallesi de yıkıldı.
Kennedy Sahil Yolu: O zamanlar belki de İstanbul’un simgesi, çevresindeki su alanlarının çeşitliliğiydi. 1950’lerde açılan Kennedy Sahil Yolu’yla beraber şehrin suyla olan ilişkisi bozuldu. Sahil yolları sonraki yıllarda İstanbul’un başka yerlerinde de tekrarlanacak ve şehrin suyla ilişkisi bir daha eskisi gibi olmayacaktı. Sirkeci’den Florya’ya uzanan 22 kilometre uzunluğunda ve 30-50 metre genişliğindeki sahil yolunun önemli bir bölümü, denizden doldurma suretiyle yapılmıştı. Bütün operasyonlar arasında o yıllarda en çok övülen bu yol oldu. Sarayburnu’ndan itibaren sahil boyunca bütün yarımadayı kat edip Yeşilköy’e kadar uzanan Kennedy Sahil Yolu, Avrupa şehirlerinde rastlanan eski şehri kuşatan ve modern bölgelerden tecrit eden ‘teğet çevre yolu’ formunu tekrar eder. Ancak bizdeki en belirgin fark, eski şehri yeni gelişme alanlarından değil, denizden tecrit etmesidir.
1930’lu yılların sonunda hazırlanan ‘Prost’ adlı plana göre, Vatan Caddesi’nin olduğu yere, ‘1 Numaralı Park’ adında bir park yapılacaktı. Dolmabahçe vadisinde yer alacak ‘2 Numaralı Park’, ‘Demokrasi Parkı’ adıyla hayata geçirilirken, ‘1 Numaralı Park’ unutuldu. Eğer yapılsaydı, şimdiki Vatan Caddesi’nde, sağında zoolojik, solunda botanik parkı uzanan upuzun bir park yolu olacaktı.