Vector Architects’ten Sahil Restoranı

Vector Architects, kütüphane ve şapelin ardından Pekin'in sahil kasabası Beidaihe'de restoran tasarladı.

“Sahil Kütüphanesi” ve “Sahil Şapeli”nin ardından “Restaurant y Sea” projesi ile Vector Architects, Pekin’in sahil kasabası Beidaihe’de deniz kenarında yaptığı tasarım serisinin üçlemesini tamamlıyor.

 

Vector Architects, Sahil Kütüphanesi binasının arkasında yer alan restoran binasını tasarlarken hem diğer yapılarla bağlantı kurmayı hem de rahat bir yemek mekanı oluşturmayı amaçlamış. Deniz manzarasını en üst düzeye çıkarmak macıyla tasarladıkları kütüphanenin, restoran daha çok iç mekanlara odaklanmış ve deniz manzarasını sadece görsel bir fon olarak kullanılmış. Bir dizi dış avlu etrafında planlanan bu yarı dış mekan unsurları, restorana ışık, hava akımı ve doğa getirerek daha içe dönük bir bina ortaya çıkarmış.

Camlarla çevrelenmiş alt kat ve üstündeki beton hacim ile tanımlanan restoranın mimari tasarımı dalgalı bir manzara üzerinde yüzen heykelsi bir kanopi olarak görünüyor. Ağaçlarla çevrili alan üzerinde gizlenmiş hissi veren restaurant binası için ilk bakışta farkedilmeyen bir giriş planlanmış.

Binaya çevre boyunca, tamamen açıldığında mekansal sınırın kaybolmasına neden olan ve binayı bir “büyük çadır”a dönüştüren, ziyaretçilerin her noktadan içeri girmesine olanak sağlayan şeffaf cam sürgülü kapılar yerleştirilmiş. Girişin ardından alçaltılmış saçaklı bir geçiş alanına adım atan ziyaretçiler ardından etkileyici doğal ışıkla aydınlatılmış yükseltilmiş bir merkezi çatı altında yer alan ana yemek salonuna ulaşıyor.

Restoranın iç mekanında, yumuşak ışık ve gölge oyunları sayesinde zengin bir mekânsal deneyim yaratan kafes kirişler kullanılmış. Çıplak beton malzeme aynı zamanda restorana sıcak bir atmosfer getirerek ziyaretçilerin kendilerini iyi ve rahat hissetmelerini sağlıyor. Bina içerisinde kullanılan kalın, çıplak beton ve doğal ışık sayesinde, “restoran ve deniz” tasarımı davetkar ancak içe dönük bir mekan yaratmış.

Vector Architects tasarım hakkında “Her mimari türünün, esasen benzersiz bir yaşam tarzına ve buna karşılık gelen duygusal ifadeye atıfta bulunabileceğini düşünüyoruz. Bu çeşitli kamusal alanlar, günlük bir alanın ötesinde bir anlam kazanıyor. Mimaride ışık, rüzgar ve manzara, insanları dış dünya ile yakından bütünleştirerek doğa ile etkileşim kurmaya götürür ve nihayetinde günlük bir alan bir tür manevi anlam ifade etmeye başlar,” diyor.

Etiketler

Bir yanıt yazın