Silivri Ortaokulu

İSMEP (İstanbul’un Sismik Riskten Arındırılması Projesi) kapsamında, yıkılıp yeniden inşa edilen okullardan biri olan Silivri Ortaokulu, Uygur Mimarlık tarafından tasarlandı.

Tasarımcılar, projeyi anlatıyor:

Silivri Ortaokulu 40 derslik kapasiteli yoğun içeriği ile arsada tekil bir kütlenin parçalı yapıya evrilmesi ile tasarlandı. Kütle biçimlenmesi arsadaki kot farkları ile şekillenirken, sosyal açık ve kapalı mekanlara yer vermek için dışarıda bir avlu kurgulandı ve içeride dolaşım alanları sokak biçimlenmesi düşünülerek tasarlandı.  Okulun “ilk kamusal mekan” olarak yorumlanması ile eğitimin dersliklerde değil ortak açık-kapalı mekanlarda akılda kalıcı olduğunu savunan tasarım prensibi ile tasarlanan okulda, mekansal kaliteye önem verilmiş ve dolaşım alanları salt ulaşım için değil, ilk sosyal deneyim mekanları olarak kompoze edilmiştir. Doğal ışık kullanımına değer verilmiş, birbirinin tekrarı kat plan şemasındansa merdiven hareketleri ve galeri boşluklarının yer değiştirmesi ile iç kurguda dinamizm sağlanmıştır. Brüt beton, tuğla, ahşap gibi doğal malzeme tercihlerinin doğal ışık ile buluşmasıyla kamusal alanda öğrenci mekan arasında tinsel bir bağ kurulurken, yer yer kullanılan renklerle mekanlar daha tanımlı hale getirilmiştir.

 İstanbul’da 45 Kamu Yapısı

İSMEP (İstanbul’un Sismik Riskten Arındırılması Projesi) kapsamında yıkılıp yeniden yapılmasına karar verilen okullar günümüz Türkiye’sinin eğitim mekanlarının kabuk değiştirmesi ve çağdaşlaşması için Uygur Mimarlık tarafından önemli bir fırsat olarak değerlendirildi. 2010-2015 senelerinde “İstanbul’da 44 Okul’ olarak adlandırılan pakette 44 okul projelendirilirken, 2015’te sözleşmesi yapılan “45 Kamu Yapısı” olarak adlandırılan ikinci paketin projelendirilmesi bir yandan devam ederken projeleri bitenlerin inşaatları da yapım aşamasında.    Ülkemizde uzun zamandır süregelen tip eğitim mekanlarına karşı çıkan ve bağlamına ait olmayı ön planda tutan tasarım prensibi, toplamda 90’a yakın okulun 90 farklı tasarım ile yerine özgün tasarlanmasının öncüsü olur.

Her bir proje, eğitim mekanlarının sadece öğrencilerin değil şehir hayatına katılanların da mahalle okullarının varlığı ile eğitim-öğretim bilincini, çevre duyarlılığını ve mekansal beğeni-eleştiri düzeyini yükseltmeye yarayacağının bilinci ile tasarlandı. Okul yapılarının çocukların ilk kez kamusal deneyim ile yüzleştikleri mekanlar olduğu bilinci ve hassasiyeti ile tasarlanan okullar, yalın formlar, çıplak malzeme kullanımı, detay çözümleri ve doğal ışığın mekanla kavuşması başat kabul edilerek projelendirilmiştir. Saf ve yalın çözümlerle üçüncü boyutta ayağa kalkan yapı ve yapılar bütünleri, kullanım ile zaman içinde anılarda biçimlenmek üzere kurgulandı. Okul yapısı, işlevi ve kolektif kullanımı gereği anılarımızda yer ederken; oluşturduğu imge ve imgenin işlev ve bağlamıyla nasıl bütünleştiği, eğitim-öğretim mekanlarıyla ilgili toplum bilinci geliştirmekte. Bu anlamda, kullanıcıyı düşünerek ve estetik hassasiyetlerle iyi tasarlanmış mekanlarda öğrenim gören öğrencilerin başka mekanlara da eleştirel bakacakları ve daha iyisini talep edecekleri düşüncesi de bu okul tasarımlarında önemli bir girdi oluşturmaktadır.

Okul yapılarının tamamında atölye niteliğinde, gençlerin rahat kullanmalarına yönelik esnek mekanlar yaratmak temel prensip olarak belirlendi. Özellikle, eğitimin, derslik alanlarından çok derslik dışı mekanlarda olduğu düşüncesi tasarım ilkelerinin belirlenmesinde önemli bir kriter oldu. Derslik dışı mekanlar, interaktif eğitimin yapıldığı, yaşayanların etkileşim içinde oldukları, birbirlerinden öğrendikleri özgürlük alanları olarak değerlendirildi.

Sosyal açıdan sürdürülebilir, enerji tasarruflu işletme ve bakım giderleri minimum olan yapılar yaratmak için, yapı bileşenleri kaplanmadan ve boyanmadan, günlük hayata dair bilgi verir, kolay algılanabilir nitelikte tasarlandı ve inşa edildi. İçinde yaşayanların kendi renklerini mekanlara ilave edebilmeleri için tevazu ve yalınlık özellikle dikkat edilen bir tasarım ilkesi olarak belirlendi.

Tasarım ilkelerinin araziye, konuma ve ölçeğe göre değişkenlik gösterebilecek şekilde esnek ve modüler olarak belirlenmesi, tüm tasarlanan okulların birbirinden çok farklı ve nitelikli olarak tasarlanmasına imkan vermekte. Her bir okul projesi kendi içinde arazi ve ölçeğe göre farklılık gösterse de yukarıda anlatılan tasarım ilkeleri doğrultusunda aynı tasarım dili kümesine mensup bağımsız projelerdir. Okullar, İstanbul’un birbirinden çok farklı sosyal yapısı olan semtlerde yer almalarına rağmen, aynı standartta ve aynı özende yapılardır. Bu nitelikleri ile, farklı ölçeklerdeki 90’a yakın ayrı binanın, “tip yapı” tuzağına ve kolaylığına düşmeden kendi mimari gramerini oluşturabilmesi, sadece sonuç ürünler açısından değil, Uygur Mimarlık tarafından sabır ve titizlikle yürütülen tasarım süreci açısından da Türkiye’deki mimarlık ortamı için bir ilk oluşturmuştur.

Etiketler

Bir yanıt yazın